Cuma Sohbetleri

Cumamız mübarek olsun:eyv
 
Cumaniz Mübarek Olsun , Cumanin Bereketi Sizinle Olsun.. :eyv
 
Hayırlı Cuma'lar:eyv
 
İLİ : KAYSERİ
TARİH : 15/11/2013

clip_image002.jpg


Ù„Ù?لّٰهÙ? Ù…Ù?لْكÙ? السّÙ?مٰوÙ?اتÙ? ÙˆÙ?الْاÙ?رْضÙ?Ûœ ÙŠÙ?خْلÙ?Ù‚Ù? Ù…Ù?ا ÙŠÙ?Ø´Ù?ٓاءÙ?Ûœ ÙŠÙ?Ù‡Ù?بÙ? Ù„Ù?Ù…Ù?نْ ÙŠÙ?Ø´Ù?ٓاءÙ? اÙ?Ù†Ù?اثاً ÙˆÙ?ÙŠÙ?Ù‡Ù?بÙ? Ù„Ù?Ù…Ù?نْ ÙŠÙ?Ø´Ù?ٓاءÙ? الذّÙ?ÙƒÙ?ورÙ?Û™

Ù‚Ù?الÙ? رÙ?سÙ?ولÙ? اللّÙ?Ù‡Ù? صÙ?لّÙ?Ù‰ اللهÙ? عÙ?Ù„Ù?يْهÙ? ÙˆÙ?سÙ?لّÙ?Ù…Ù?:اعْدÙ?Ù„Ù?وا بÙ?يْنÙ? Ø£Ù?وْلاÙ?دÙ?ÙƒÙ?مْ Ù?Ù?ÙŠ العÙ?Ø·Ù?يّÙ?Ø©Ù?

ÇOCUKLARIMIZA KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ

Muhterem Müminler!
Bizleri yoktan var eden, varlığından haberdar eden, kendisine kul olma şerefini bahşeden, sükûna ermemiz için eşler nasip edip(1) onlardan seveceğimiz ve sevineceğimiz yavrular ihsan etmekle bizleri dünyanın en kıymetli nimetleri ile lütuflandıran Yüce Rabbimize binlerce hamd ve senalar ederiz.

Aile yuvasında çocuklar bir ağacın meyvesi gibidir. O güzelim meyvelerin cinsini ve sayısını da ancak Yüce Rabbimizin takdir ettiğini şu ayeti kerime’sinde görmekteyiz. “Göklerin ve yerin mülkü (hükümranlığı) Allah’ındır. O, dilediğini yaratır. Dilediğine kız çocukları, dilediğine de erkek çocukları verir. Yahut o çocukları erkekler ve dişiler olmak üzere çift verir, dilediği kimseyi de kısır yapar. Şüphesiz O, her şeyi hakkıyla bilendir, hakkıyla gücü yetendir.”(2)

“Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun”(3) buyurmakla, Yüce Rabbimiz temel hedefimizi belirlemiş, bu mükemmel nimetler karşısında biz Müslümanların omuzlarına bazı ağır vazifeler yüklemiştir. Çocuklarımızın maddi ihtiyaçlarını karşılamak vazifemiz olduğu gibi onların ruhi ve manevi ihtiyaçlarını karşılamakta en büyük vazife ve sorumluluğumuz olmuştur.

Muhterem Kardeşlerim!
Bu bağlamda; eşler daha evlenmek üzere akdettikleri andan itibaren özellikle helal lokma ile beslenmeye dikkat etmeli, bu dikkat evlilikle birlikte anne karnına çocuğun düşmesi ile daha hassas bir dereceye gelmelidir. Anne karnında helal ile beslenen yavru dünya hayatında da helal ile büyütülmeli ki, Allah’a layık bir kul, Habîbine layık bir ümmet, memleketine layık bir Müslüman olsun.

Çocuk dünyaya geldikten sonra; Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) tavsiye ettiği gibi güzel bir isim koymalı, konuştuğunda ilk sözünün “Lâ ilâhe illallah” olması sağlanmalı, ağaç yaş iken eğilir misali 7 yaşına geldiğinde namaz kılması öğretilmeli, artık 10 yaşına geldiği zaman namaz emredilmeli, namazla ilgili farz, vacip ve sünnet gibi bilgiler öğretilmelidir.
Kur’an okumasını öğreterek onları Yüce kitabımızın terbiyesi ve ahlakı ile yetiştirmeli, ahir zamanın fitnesinden, şeytanın ve kötü insanların şerrinden muhafazası için onlara bol bol dua etmeliyiz. Şunu da unutmayalım ki, onların aleyhine kesinlikle beddua etmemeli, onlara daima güzel öğütler tavsiye ederek hayır duamızı üzerlerinden eksik etmemeliyiz.

Aziz Müminler!
Torunları Hasan ve Hüseyin hakkında “Allah’ım ben o ikisini seviyorum, Sen de sev, onları seveni de sev.” Ve “Onlar benim dünyada öpüp kokladığım iki reyhanımdır.”(4) buyuran şefkat ve merhamet timsali Hz. Peygamberimizi (s.a.v.) örnek alarak, çocuklarımıza sevgi ve şefkatle yaklaşmalı, sevgide asla kız erkek ayrımı yapmamalıyız.

Eve geldiğimiz zaman eşimize ve çocuklarımıza selam vererek onları selam vermeye ve almaya alıştırmalıyız. Fakir fukaraya yardım ederken, vereceğimiz sadakaları onların vermesini sağlayıp yardım etme bilinçlerini geliştirmeliyiz. Dünyada yaşamamızın asıl maksadının dünyalık edinmek değil, saadet yurdunun cennet olduğu ve onu kazanmak için çok gayret göstermemiz gerektiği bilincini aşılamalıyız.

En önemlisi çocuklarımız arasında ayrım yapmadan adaletli davranmalı, onlara dünya nimeti vermede eşitlikle muamele etmeliyiz. Çünkü Hz. Peygamberimiz (s.a.v.) “Hediye vermede çocuklarınız arasında adâletli olunuz!”(5) buyurarak bizi birçok hadisinde bu hususta uyarmaktadır.

Eğitimleri için her türlü fedakârlığı yaparak onları geleceğe hazırlamalı, böylece onların uhrevi geleceğimiz için bir nimet vesilesi olmasına çalışmalıyız. Ayrıca iyi arkadaş edinmeleri konusunda onlara yardımcı olmalıyız.

Kıymetli Mü’minler!
Asrımızın en büyük maddi ve manevi tehlikesi olan ve dinimizin yasakladığı içki, kumar, uyuşturucu, gayri ahlaki görsel ve işitsel yayınlar vb. zararlı akımlardan çocuklarımızı mümkün mertebe korumalıyız. Bu hususta onların takipçisi olduğumuzu hissettirip, gereğinde ilgili kurumlardan destek almalıyız.

Çocuklarımıza karşı sorumluluklarımızı saymakla bitiremeyiz. Ancak; gözümüzün nûru yavrularımızın Yüce Allah’tan (c.c) bizlere en kıymetli emanet olduğu idrakiyle, emanete sahip çıkma gayreti içinde olmalıyız, değerli kardeşlerim.

1- Rûm 30/21
2- Şûrâ 42/49-50
3-Tahrîm 66/6
4- Buharî, Libas 60 – Buharî, Fedailü’s Sahabe
5- Buharî, Hîbe 10



Hazırlayan: Şeref DİNDORUK Din Hiz. ve Din Eğt. Kısım Şef
Redaksiyon: İl İrşat Kurulu
 


NAMAZ İBADETİ

Muhterem Mü’minler!
Dinin temellerinden ve müslümanın amellerinden bir tanesi ve birincisi hiç şüphesiz namaz ibadetidir.
Namaz gerek ayetlerde ve gerekse hadislerde Allah ve Resulünün, hakkıyla yerine getirilmesini ısrarla ifade ettiği bir ibadettir. Namaz Kur’an’da, rabbine karşı saygı duyanların, kurtuluşa eren müminlerin, salih ve sadık kimselerin yerine getirdiği bir ibadet olarak zikredilir.

Aziz Müminler!
İmandan sonra en faziletli amel sayılan ve kelime-i şahadetten sonra İslam’ın en önemli rüknü kabul edilen namaz, kişinin bedeni, dili ve kalbiyle, adeta bütün benliğiyle Allah’a yönelmesi halidir. Bu özelliğinden dolayı namaz diğer bütün ibadetlerin özü sayılmıştır.
Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde “Namaz dinin direğidir.” buyurmuş ve namazın en önemli rüknü durumundaki secdeyi de “kulun Allah’a en yakın olduğu an” olarak tarif etmiştir.

Kıymetli Müminler!
Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’inde “Beni anmak için namaz kıl.” buyurarak Allah’ı anmanın en güzel yolunun namaz kılmak olduğunu bildirmiştir.
Şüphesiz namazın en büyük hikmeti, kulu maddi ve manevi kirlerden arındırarak huzura erdirmesi ve rabbine yaklaştırmasıdır. Namazın bu yönü ayet-i kerimede şu şekilde ifade edilmektedir; “(Ey Muhammed!) Kitaptan sana vahyolunanı oku. Namazı da dosdoğru kıl. Çünkü namaz, insanı hayâsızlıktan ve kötülükten alıkor. Allah'ı anmak (olan namaz) elbette en büyük ibadettir. Allah, yaptıklarınızı biliyor.”

Sevgili Peygamberimiz de, beş vakit namazı, kişinin evinin önünde akan nehre benzetmiş, nasıl ki günde beş defa nehirde yıkanan kişide kirden eser kalmazsa; namazını hakkını vererek devamlı kılan kişide de günahtan bir eser kalmayacağını bildirmiştir.

Aziz Kardeşlerim!
Günün belli vakitlerinde yerine getirilmesi gereken namaz, hayatın koşuşturması içinde kişinin Yaratanı ile her daim irtibatta olmasını sağlar. Kulun, yapıp ettiklerinden Rabbinin her zaman haberdar olduğu bilincini canlı tutar.
Diğer taraftan günde beş vakit kılınan namaz Allah’ın ihsan ettiği sayısız nimetlere karşı kulun şükrünün ifadesidir. Ayrıca namaz; imanın ikrarı, cennetin anahtarıdır. Namaz Allah katında müminin değeri, ömrün bereketi, dünyada huzurlu olmanın ve ahirette kurtuluşa ermenin yoludur.
Sorumluluk çağından itibaren bir ömür boyu, kadını ve erkeğiyle, genci ve yaşlısıyla, âlimi ve cahiliyle, amiri ve memuruyla, köylüsü ve kentlisiyle, öğretmen ve öğrencisiyle kısacası ‘ben müslümanım’ diyen herkesin hakkıyla yerine getirmesi gerektiği bir kulluk borcudur namaz.


Değerli Mü’minler!
Öyleyse kulluk borcumuz olan namaz ibadetini Kur’an’da emredildiği ve peygamberimizin bizlere öğrettiği gibi hakkını vererek kılmaya gayret eldim. Namazlarımızı camide cemaatle kılmaya özen gösterelim. Bizlere emanet olarak verilen ve göz aydınlığımız olan evlatlarımızın da namaza devam etmeleri hususunda gereken gayreti gösterelim. Hem kendimiz hem de onlar için dua edelim.

Hutbemi bir ayet mealiyle bitirmek istiyorum: “Rabbim! Beni namaza devam eden bir kimse eyle. Soyumdan da böyle kimseler yarat. Rabbimiz! Duamı kabul eyle!”
 
Hayırlı Cuma'lar RFC...
 

22.11.2013

İLİM VE ÂLİMİN DEĞERİ
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Allah’ın bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim’in ilk emri, ‘oku!’ olmuştur. Bunun için İslam dini Asr-ı saadetten günümüze kadar ilme, okumaya, bilgiye ve âlime büyük önem vermiştir. Bu öneme binaen yüce Rabbimiz, kur’an’ın ilk ayetinde: “Yaratan Rabb’inin adıyla oku. O insanı alak’tan yarattı. Oku senin Rabbin en cömert olandır. O kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini öğretendir”[1] buyurmuştur. Daha birçok ayeti kerimede yüce Allah, ilme değer vermiş ve âlimleri övmüştür. “Sakın cahillerden olma”[2] “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri hakkıyla düşünür.”[3] “Allah içinizden iman edenlerle, ilme nail olanların derecelerini yükseltir.”[4] “Allah‘a karşı, kulları içinden ancak âlim olanlar derin saygı duyarlar”[5] buyurmaktadır.
Değerli Müminler!
Peygamber efendimiz (s.a.v): “Âlimler peygamberlerin varisleridirler”[6] buyurarak, âlimleri kendisine vekil olarak tayin etmiştir. Çünkü ilim, imanın direği ve ibadetlerin özüdür. İlim, yüce Yaratanı tanımanın ve onun yüce kudretini görmenin delilidir. İlim, yücelmenin, büyük mertebelere nail olmanın ve Peygamberlere varis olmanın yoludur. İlim, gerek Allah katında ve gerekse insanlar nazarında, derin bir değer ve kıymete mazhar olmanın mükâfatıdır.
Kıymetli Kardeşlerim!
İnsanların bu dünyada göstermiş oldukları gayret ve çabaları, iki cihanda huzur ve mutluluğa erişebilmek içindir. İşte, bu amaca ulaşanlar; hiç şüphesiz okumaya, ilme ve âlime değer verenler olmuştur. Çünkü ilmin, eğitimin ve öğretimin, âlimin değerinin olmadığı bir yerde, huzurdan ve gelişmeden bahsedilemez. Bu gün toplumumuzun işlediği kötülüklerin kaynağında maalesef bilgisizlik ve cehalet vardır. Bilinmelidir ki bir toplumun huzur ve güveni; ilimden, bilgiden eğitimden ve âlime verilen değerden geçer.
Bir milleti yücelten ve çağlara hâkim kılan, ilimdir. Fertlerini okumaya, öğrenmeye, ilme ve bilgiye teşvik etmeyen, ilmi araştırmalara önem vermeyen, ilim adamı yetiştirmeyen, ilme ve âlime gereken değeri vermeyen milletlerin kalkınması ve yücelmesi mümkün değildir. Karanlıklardan aydınlığa, sıkıntılardan mutluluğa çıkmanın, cehalet ve tembellikten kurtulmanın, yeryüzünde kalkınmanın, büyümenin ve söz sahibi olmanın tek yolu, ilimdir.
Değerli Kardeşlerim!
Öyleyse hep birlikte, İslam ümmeti olarak huzurlu, mutlu ve güvenli bir toplumda yaşamak istiyorsak, üzerimize düşen gayret ve çabayı gösterelim. İlme, eğitime ve okumaya değer vererek, kötülüklere ve hoş olmayan davranışlara bir son verelim. Çünkü huzur ve mutluluğun yolu ilimden geçer, bunun için özümüze dönerek, ilme ve âlime gereken değeri ve kıymeti verelim.
Hele Peygamberlerin varisleri ve vekilleri olan âlimlerimize, dinde bize önderlik ve rehberlik yapan bizleri bilgilendiren, her defasında bıkmadan usanmadan vaaz ve irşatta bulunan âlimlerimize-hocalarımıza gereken saygıyı ve kıymeti gösterelim. Yüce Allah bizleri ilimden ve âlimlerin yolundan ayırmasın. Onların feyiz ve bereketlerinden mahrum bırakmasın.
Hutbemi Peygamberimiz (s.a.v)’in bir hadis-i şerifinin meali ile bitiriyorum. “Ya bilen ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi sevenlerden biri ol. Sakın beşincisi olma helâk olursun!”[7]
Hayırlı Cumalar RFC

 


06.12.2013

İSLAMDA SEVGİ VE HOŞGÖRÜ

Değerli Müminler!
Bir insanın dünyada sahip olabileceği en değerli meziyetlerden biri de sevgi dolu bir kalbe, hoşgörü ile bezenmiş bir şahsiyete sahip olmasıdır. Zira sevgi ve hoşgörü hem gönül kazanmanın, hem de insanların gönüllerine girebilmenin sihirli anahtarı, çevremizle sağlıklı ilişkiler kurabilmenin ve dostlukları pekiştirmenin vazgeçilmez şartıdır. Bir insan çevresine karşı ne derece sevgi gösterir ve ilgi duyar, hoşgörü ile davranırsa, Kur’an ve Sünnetin ruhuna uygun olan hayata da o derece yaklaşmış olur.
Aziz Müslümanlar!
Temeli barış, güven, kardeşlik, müsamaha ve sevgiye dayanan yüce dinimiz İslam; kardeşliğimizin devamı, dostlukların bekası ve sosyal hayatın istikrarı için sevgi ve hoşgörüyü emrederken, bireysel ve toplumsal hayata zarar verecek her türlü olumsuz davranış ve yaklaşımı da yasaklamıştır. Çevremize karşı duyduğumuz sevgi, insanlara karşı gösterdiğimiz hoşgörü ve nazik muamele inancımıza ait güzelliklerin dışa yansımasıdır. Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim de Peygamberimize hitaben: “Allahın rahmetinden dolayı (Ey Muhammed), sen onlara karşı yumuşak davrandın. Eğer kaba ve katı kalpli olsaydın, şüphesiz etrafından dağılıp giderlerdi…” buyurmuştur. Sevgili peygamberimiz (S.A.V.) de : “Sizden biriniz kendisi için sevdiği şeyi din kardeşi için de sevip istemedikçe gerçekten iman etmiş olmaz.” diye buyurmuştur.
Muhterem Müminler!
Sevgi ve hoşgörüyü sosyal hayata hakim kılmanın yolu güvenilir insan olmak ve insanlara güven vermekten geçer. Zira sevginin temelinde de güven duygusu yer alır. Bundan dolayıdır ki Efendimiz (sav): “Gerçek müslüman insanların elinden ve dilinden güvende olduğu kimsedir.” diye buyurmaktadır. Selam, Müminlerin kendi aralarındaki bir parola, din kardeşliği için , sevgi ve samimiyet saçan bir sembol, Müslüman’ın çevresindekilere güvence verdiği bir formüldür. Bu güvencenin sevgiyi hakim kılacağını bizzat Peygamberimiz (S.A.V.) haber vermektedir: “Yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz şeyi size haber vereyim mi? Aranızda selamı yayınız.”
Kıymetli Müminler!
Beşeri ilişkilerimizde her hususta ölçülü davranıp haddi aşmamak, öfkeyi yenmek, insanları affetmek, beddua ve lanet yerine dua ile iyiliklerini istemek, önyargılardan uzak durmak, su-i-zandan, kibir ve gururdan sakınmak, insanların şahsiyetlerini rencide edecek her türlü hal ve davranıştan kaçınmak, hoşumuza gitmeyen davranışlarına sabretmek, aile fertlerine sevgiyle yaklaşmak, küçüklerimize şefkatli, büyüklerimize saygılı yaşlılarımıza hürmetkâr ve hizmetkar olmak, komşularımızla iyi geçinmek ve insanlara eziyet etmemek sevgi ve hoşgörü dini olan islamın ortaya koyduğu prensiplerdir.
Ne mutlu, sevgi ve hoşgörünün lafını eden değil, sevgiyi selama, selamı da hayata dönüştürüp selametle yaşayabilenlere.

Hayırlı Cumalar RFC
 
Hayırlı cumalar, cumanın bereketi, üzerinizden eksik olmasın. Allah sizleri korusun, kollasın.. Sağlıklı, huzurlu, neşe içinde yaşayacağınız günler nasip etsin..:eyv
 
Geri
Üst