Cuma Sohbetleri

Kanaatten hiç kimse ölmedi, hırsla da hiç kimse padişah olmadı.(Hz.Mevlana) Allah(cc) hepimize kanaatkar olmayı hırsına hakim olmayı nasip etsin inşallah..
Hayırlı Cumalar
 
21.02.2014

KALB-İ SELİM
Değerli Müminler!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), tabîbü’l-kulûb idi. O, kalplerin tabibiydi. Onun mücadele ettiği insanların ise kalpleri perdeli, gönül haneleri kilitliydi; yürekleri taşlardan dahi daha sertti. Hastalıklı kalplere şifa sunan Allah Resûlü (s.a.s), sol göğsün altında atmakta olan kalbin insan için ne anlama geldiğini çok iyi bilirdi. Bu yüzden sevgili eşi Ümmü Seleme’ye, Allah Resulü’nün en çok hangi duayı ettiği sorulduğunda o, şöyle cevap vermişti: “Ey kalpleri bir halden bir hale çeviren (Allah’ım)! Kalbimi dinin üzere sabit eyle!” [1]

Kalpleri İmanla Şereflenmiş Aziz Müminler!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s), Rabbinden ısrarla kalbini iman üzere sabit kılmasını dilemiştir. Çünkü kalp, yapısı itibariyle değişkendir; halden hale, renkten renge bürünebilmektedir. Allah Resulü’nün ifadesiyle kalp, çöldeki bir ağacın üzerinde asılı kalan ve rüzgârla bir oraya bir buraya savrulan kuş tüyü gibidir.[2] Bu yüzden imana da küfre de meyledebilmektedir. Sevgi ve nefret, cesaret ve korkaklık aynı kalpte kendisine yer bulabilmektedir. İslam’dan önce isyanın, küfrün, şirkin yuvası olan kalpler, İslam’la tanıştıktan sonra hilmin, takvanın, muhabbetullahın hanesi olabilmektedir.
Bununla birlikte hidayete ermiş gönüller, günaha meylederek dalâlete düşebilmektedir. Zira her bir günah ile kalpte siyah bir nokta belirir. Kişinin söylediği her yalan, geride siyah bir leke bırakır.[3] Harama her tenezzül ile kin, nefret, kibir ve nifak ile kalpler biraz daha kararır. Bencillik, cimrilik, haset ve her bir kötülükle siyahlıklar daha da çoğalır. Nihayetinde insan, kalbindeki siyahlıklara alışır. Şeytan da sinsi telkinleriyle kişi ile kalbinin arasına girince, günahlar insana daha masum, daha sevimli hatta daha süslü görünür. Gözleri perdelenen, kalbi mühürlenen, karanlıklara alışan insanın gözü, yüreğindekileri göremez hale gelir. Kaskatı kesilen kalbiyle insan, yaptığı kötülüklerden rahatsız olmadığı gibi, kaçırdığı iyilikler için de pişmanlık duyamaz. Çünkü kalbindeki siyah noktalar, kişinin özünü, masumiyetini, insanlığını yutan kara delikler haline gelmiştir. Böyle insanların kalpleri Kur’ân’ın ifadesiyle, kördür,[4] kilitlidir,[5] mühürlüdür,[6] hastalıklıdır,[7] perdelidir[8] ve taşlardan bile daha serttir.[9]
Kalb-i Selim Sahibi Değerli Müminler!
Allah Resulü (s.a.s), kalplerdeki hastalıkların yanında, onların şifa kaynağına da işaret etmiştir. Buna göre eğer insan, kalbi kaskatı kesilmeden, gözlerine perdeler inmeden Rabbinin huzuruna vararak samimiyetle, ihlasla, kalbindeki lekelerden utanarak, günahlarının o ağır yükünü boynunda hissederek O’ndan af dilerse ve tekrar dönmemek üzere günahlarına tövbe ederse kendisini arındırmış olur. Zira kendisine iyilik ve kötülük ilham edilmiş olan insan,[10] hidâyete de dalâlete de meyyal bir yapıya sahiptir. Her insan günah işleyebilir ancak Peygamberimizin ifadesiyle, günah işleyenlerin en hayırlıları tövbe edenlerdir. Hatta tövbe ederek kalbini temizleyen kişi, hiç günahı olmayan kimse gibidir.[11]
Allah Resûlü (s.a.s), tövbenin yanında yüreklerin saffetini korumaya dair bazı tavsiyelerde bulunmuş böylece ölü kalpler taşıyan insanları, Kalplerin Sahibi ile tanıştırmıştır. Bir defasında, Peygamberimizin torununu öpüp kokladığına şahit olan Akra‘ b. Habis bu durumu hayretle karşılayıp "Sizler çocuklarınızı öper misiniz, hâlbuki biz onları öpüp okşamayız." dediğinde Allah Resulü (s.a.s) ona, "Allah senin kalbinden merhameti çekip almışsa ben ne yapayım?" diyerek sitem etmiştir.[12] Kalbinin katılığından şikâyetçi olan birine, yüreğinin yumuşaması için fakirin ihtiyacını karşılamasını ve yetimin başını okşamasını tavsiye etmiştir.[13] Kendisine iyilik ve kötülüğün ne olduğunu soran Vabisa b. Ma’bed’in göğsüne mübarek elleri ile dokunarak kalbine danışmasını tavsiye etmiş ve safiyetini koruyan kalbin iyi ve kötüyü işaret eden bir pusula, bir mihenk noktası olduğunu ifade eden şu sözleri söylemiştir: "İyilik, kalbinin huzur bulduğu ve içine sinen şeydir. Kötülük ise insanlar ona onay verseler bile gönlünü huzursuz eden ve içinde bir kuşku bırakan şeydir."[14] Buna göre siyah lekelerle kararmamış, ferasetini kaybetmemiş, tövbelerle paslarından arındırılmış bir kalp, hakikatin aynası olabilmektedir.
Değerli Kardeşlerim!
O hâlde, bizler de Allah Resûlü’nün öğrettiği şekilde şuur, vicdan, idrak ve imanın merkezi, Rahmân’ın nazargâhı olan gönül hanelerimizi mamur kılalım. Kalplerimiz şefkat ve merhametle yumuşasın. Sevgi bağı ile birbirine bağlansın. Allah’ı anmakla huzur bulsun. Nasuh tövbelerle gönüllerimizi temizleyelim. Yetimlerin yüzlerine tebessümler kondurarak kara lekelerimizi silelim. Paylaşmanın sevinciyle kalplerimizi arındıralım. Çorak yüreklerimizi başkaları için döktüğümüz gözyaşlarımızla yeşertelim. Efendimizin sığındığı gibi Allah’tan korkmayan kalplerden Rabbimize sığınalım. Elinden, dilinden ve kalbinden selamette olunan insanlar olalım. Kalplerimizden kimseye zarar gelmeyeceğinden emin olalım. El, dil, kulak, göz ile birlikte kalplerimizde biriktirdiklerimizin de ortaya konacağı o günde huzura kalb-i selim [15] ile varalım.

________________________________________
[1]Tirmizî, Deavât, 89.
[2]İbn Hanbel, IV, 409.
[3]Muvatta, Kelam, 7.
[4]Hac, 22/46.
[5]Muhammed, 47/24.
[6]Casiye, 45/23.
[7]Hac, 22/53.
[8]Bakara, 2/88.
[9]Bakara, 2/74.
[10]Şems, 91/8.
[11]İbn Mace, Zühd, 30.
[12]Buhari, Edeb, 18.
[13]İbn Hanbel, II, 264.
[14]İbn Hanbel, IV, 227.
[15]Şuarâ, 26/88-89.

Hayırlı Cumalar RFC

 
Onlar ki Rab'lerine secdeler ve kıyamlar yaparak (Namaz kılarak) geceyi geçirirler. (Furkan - 64) rabbimize boyle bir kul olmak umuduyla Hayırlı Cumalar...
 
28.02.2014

İMAN, ÖZGÜRLÜK VE BAĞIMLILIK
Aziz Kardeşlerim!
Okuduğum ayet-i kerimede Rabbimiz şöyle buyuruyor: “Sonra bir nesil geldi. Namazı zayi ettiler. Şehvet ve dünyevî tutkularının esiri oldular. Onlar bu tutumlarından ötürü büyük bir azaba çarptırılacaklar, ğayyâ’yı boylayacaklardır.”
Okuduğum hadis-i şerifte ise Peygamber Efendimiz (s.a.s) şöyle buyuruyor: “Akıllı kişi, nefsine hâkim olan ve ölüm sonrası için çalışandır. Âciz kişi ise nefsinin arzu ve isteklerine uyan ve buna rağmen hâlâ Allah’tan iyilik temenni edendir.”
Kardeşlerim!
Din-i Mübin-i İslâm’ın en büyük gayesi yeryüzünde insanı özgür kılmaktır. İman, bizatihi özgürlüktür; Allah’tan başka hiçbir varlığa kul ve köle olmamaktır. İman, aynı zamanda nefsin hevâ ve heveslerine, istek ve arzularına, şehvet ve tutkularına teslim olmamaktır. Kur’an-ı Kerim’in ifadesiyle hevâsını, nefsânî arzularını ilah edinmemektir. Tıpkı Yusuf Peygamber gibi zindanlara atılmayı göze almak, fakat asla nefsin şehvet ve tutkularına esir olmamaktır. Onun kötülüğü emretmesine imkân vermemektir. Nefsi Allah’ın razı olacağı özgür bir nefis kılmaktır. Onu terbiye ve tezkiye edip kurtuluşa ermektir . Unutmayalım ki eğitilmeyen nefis ve iradeler, önce hevânın, arzu ve isteklerin, şeytanın, sonra da başkalarının esiri olmaya mahkûmdur. Her yanlış tutku ve bağımlılık, imanın insanda gerçekleştirmek istediği hedeflerden bizleri uzaklaştıracaktır.
Kardeşlerim!
Ne yazık ki bugün, nefislerin şımartıldığı, iştahların kabartıldığı, şehvetlerin kamçılandığı, doyumsuzluğun arttığı, hızın ve hazzın olabildiğince yaygınlaştığı bir zaman diliminde yaşıyoruz. Bunun içindir ki, çocuklarımızı, gençlerimizi, gelecek nesillerimizi hatta tüm insanlığı tehdit eden zararlı alışkanlıklar ve madde bağımlılıkları maalesef gün geçtikçe yaygınlaşıyor. Taklit, özenti, arkadaş, çevre, merak, kişilik ve irade zafiyeti gibi sebeplerle nesiller, bu kötülüklere kolayca müptela olabiliyorlar.
Tutku ve bağımlılıklar saymakla bitmez. Sigara, alkol, uyuşturucu, kumar ve teknoloji bağımlılığı, bugün, insanlığı kuşatan belli başlı zararlı alışkanlıklar arasındadır. Sigara bağımlılığı derken, dünyada her yıl 6 milyon insanın, yani her 10 saniyede bir insanın ölümüne yol açan bir illetten söz ediyorum. Alkol bağımlılığı derken, dünyada her yıl 320.000 gencin, toplamda 2,5 milyon insanın ölümüne yol açan bir belâdan söz ediyorum. Alkol bağımlılığı derken dünyada cinayetlerin % 85’ine, tecavüzlerin % 50’sine, trafik kazalarının % 60’ına, şiddet olaylarının % 50’sine kadına karşı şiddetin % 70’ine neden olan bir marazdan söz ediyorum. Uyuşturucu bağımlılığı derken, gelecek nesillerimizi tehdit eden, kullanımı ilkokullar seviyesine kadar inmiş bulunan bir zehirden bahsediyorum. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı derken insanda düşünme kabiliyetini, akıl ve iradeyi işlemez hale getiren bir hastalıktan söz ediyorum. Kumar bağımlılığı derken, ömrü, sağlık, zekâ ve enerjiyi tüketen, mal ve serveti heder eden bir günahtan söz ediyorum. Talih ve şansa bağlı oyunlarla emek harcamaksızın, alın teri dökmeksizin, kolay ve haksız kazanç elde etmekten söz ediyorum.
Teknoloji bağımlılığı derken, televizyon, telefon, tablet ve bilgisayar karşısında ömür tüketmekten, asıl sorumluluklarımızı, kendimizi, ailemizi ve çocuklarımızı ihmal etmekten, işleri aksatmaktan, samimiyetten uzaklaşmaktan, yalnızlaşmaktan, kısacası hayattan kopmaktan söz ediyorum. Teknoloji bağımlılığı derken sanal ortamlarda işlenen cürüm ve günahlardan, haramlardan bahsediyorum.
Aziz Kardeşlerim!
Bütün bu bağımlılıklar her şeyden önce Rabbimizin bizlere bahşettiği akıl, irade, sağlık, zaman, mal ve servet gibi nimetlere karşı nankörlüktür, emanete ihanettir. Çoluk-çocuğumuzun nafakasını çöpe atmaktır, israftır. Eşlerimizin, çocuklarımızın, yakınlarımızın ve arkadaşlarımızın haklarını ihlal etmektir. Ailelerin parçalanma sebebidir. Çocukları sokağa ve suça teşvik etmektir. Aile içi şiddet, cinayet, zina, fuhuş, sahtekârlık, dolandırıcılık, hırsızlık ve zimmete para geçirme gibi suçların ve ahlaksızlıkların toplumda artma nedenidir. Üretim ve iş gücü kaybı gibi ekonomik sorunların, hak, hukuk ve güven duygusunun zedelenmesi gibi toplumsal sorunların ve huzursuzlukların sebebidir. Unutmayalım ki bütün bu bağımlılıklar, illegal yapıların da oluşma zeminidir.
Kardeşlerim!
Hem dinimizce yasaklanmış hem de her biri birer hastalık olan bu bağımlılık ve kötü alışkanlıklardan, çocuklarımızı ve gençlerimizi koruma hususunda temel görev, anne ve babalara, ailelere ve ilgili kurumlarımıza düşmektedir. Aileler olarak göz aydınlığımız olan yavrularımızı güzel yetiştirelim ki, onlar dinimizin güzellikleriyle buluşsunlar! İmanın ve gerçek özgürlüğün tadına varsınlar! Hiçbir zaman inançsızlık girdabına düşmesinler! Yüce ideallerin, büyük hedeflerin insanı olsunlar! Onlarla sağlıklı ve doğru bir iletişim kuralım ki, onlar hep iyilerle tanışıp onlarla arkadaşlık etsinler! Tutku ve bağımlılıkların tuzağına ve kötü yollara düşmesinler! Onlara güzel örnek olalım ki, onlar güzel ahlâk sahibi salih insanlar olsunlar! Daha yaşanılabilir bir dünya, daha güzel bir gelecek için, geliniz, hep birlikte el ele verelim!
Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği bir dua ile bitirmek istiyorum:
“Allah'ım! Helâl olan nimetlerinle yetinmemi, haramlardan müstağni olmamı ihsan eyle! Fazlı kereminle beni senden başkasına muhtaç eyleme!”
Meryem 19/59.
Tirmizî, Sıfatü’l-kıyâme, 25.
Câsiye, 45/23.
Yusuf, 12/53.
Şems, 91/9.
Hâkim, De’avât, No:1973.


Hayırlı Cumalar RFC




 
Hayırlı Cumalar RFC...:eyv
 
Hayırlı cumalar:eyv
 
Hayırlı cumalar dostlarım:eyv
 
Cümleten Hayirli Cumalar Arkadaşlar , ALLAH Ettiğiniz Dualari Kabul Etsin :eyv :eyv
 
Hayırlı Cumalar...
 
Geri
Üst