Cuma Sohbetleri

Hayırlı Cuma'lar...
 
11.10.2013

KURBAN İBADETİ

Muhterem Müslümanlar
Allah’a ibadet amacıyla belli vakitte belirli cinsten
hayvanları kesmeyi ve bu amaçla kesilen hayvanı ifade eden
Kurban; kitap, sünnet ve icma ile sabit olup, hicretin ikinci
yılında meşru kılınmış vacip bir ibadettir.
İslam Alimleri, Kuran’da Hz. Peygamber’e hitaben
“Rabbin için namaz kıl, kurban kes” (1) buyrulmasının
ümmeti de kapsadığı ve gereklilik bildirdiği görüşündedir.
Ayrıca Resulü Ekrem’in birçok hadisinde hali vakti yerinde
olanların kurban kesmesi emredilmiş, hatta “kim imkanı
olduğu halde kurban kesmezse bizim mescidimize
yaklaşmasın” (2). “Ey insanlar, her sene her ev halkına
kurban kesmek vaciptir.” (3) gibi ifadelerle bu gereklilik
önemle vurgulanmıştır. Öte yandan kurban kesmeyi Hz.
Peygamber (sav) hayatında hiç terk etmemiştir. İslam
alimleri, gerekli şartları taşıyanların kurban bayramında
kurban kesmesini vacip görmüşlerdir.
Kur’an’da Hz.Adem’in iki oğlunun Allah’a
kurban takdim ettiklerinden söz edilir.(4) ve ilahi dinlerin
hepsinde kurban hükmünün konulduğu bildirilir.(5).
Müslümanların kurban kesme yükümlülüğü ve kurban
türleri hakkındaki hükümler Hz.Peygamber’in söz ve
uygulamasıyla belirlenmiştir. Resul-i Ekrem’in kurbanla
ilgili zengin hadis rivayeti bu alandaki dini geleneğin, fıkhi
yorum ve değerlendirmelerin ana zeminini teşkil etmiştir.

Aziz Müminler

Bir kimsenin kurban kesmekle yükümlü olabilmesi
için Müslüman, akil baliğ, mukim ve zengin olmak şartlarını
taşıması gerekir. Hanefi mezhebine göre kurban kesmeyi
vacip kılan zenginliğin ölçüsü zekat’ta ve fıtır sadakasında
aranan zenginlik ölçüsüyle aynı olup kişinin borçları ve asli
ihtiyaçları dışında 86 gr altına ya da buna denk bir paraya
veya mala sahip olmasıdır. Kurban Bayramına erişen kişinin
o günlerde bu zenginliğe sahip bulunması yükümlülüğün
olması için yeterli görülmüştür. Hanefiler, yükümlülük
şartlarını taşıyan kadın ve yetişkin çocuklar dahil herkesin
kurban kesmekle yükümlü olduğunu söylemişlerdir.
Mali bir ibadet olan kurbanda fert ve toplum yararı
daha ön plandadır. Kurbanı, hayvanın eti ve derisi için
kesiminden ayıran temel fark, onun Allah’ın rızasını
kazanma ve isteğine boyun eğme gayesiyle kesilmiş
olmasıdır. İbadetin özünü teşkil eden bu gaye ancak
dinimizin bildirdiği şekil ve şartlarına uyulduğunda
gerçekleşmiş olur. Kişi kurban kesmekle Allah’ın emrine
boyun eğmiş ve kulluk bilincini koruduğunu canlı bir
biçimde ortaya koymuş olur. Bunu yaparken de malını
Allah için telef etmesi değil, en yakınlarından başlayarak
insanlara yararlı olacak tarzda gerçekleştirmesi istenmiştir.
Kur’an’da kurbanın kan ve etinin değil kesenin dini
duyarlılıklarının (takva) Allah’a ulaşacağının belirtilmesi
(6) buna işaret eder.
Kurban, Allah’a verdiği nimetlerinden dolayı şükür
anlamı da taşır. Müminler her kurban kesiminde, Hz.
İbrahim ile oğlu İsmail’in Cenab-ı Hakk’ın buyruğuna
mutlak itaat konusunda verdikleri, Kur’an’da da özetle
aktarılan (7) başarılı sınavın hatırasını tazelemiş ve
kendilerinin de benzeri bir itaate hazır olduklarını simgesel
davranışla göstermiş olmaktadırlar.

,
Aziz Müminler

Kurbanın yerine başka bir ibadetin ikame edilmesi,
mesela kurbanın parasının dağıtılması, fakirlere gıda
yardımı yapılması, namaz kılınıp oruç tutulması caiz
değildir.
Kurbanı kesen kimse hayvana eziyet vermemeye
dikkat etmeli, bıçağı hayvana göstermemeli ve keskin bıçak
kullanmalıdır. Sağ eliyle tuttuğu bıçakla hayvanı keserken
“Bismillahi Allahu Ekber” demelidir.
Kurban sahibi kurban etinden yiyebilir, bakmakla
yükümlü bulunduğu kimselere yedirebilir; ancak etinin bir
kısmını da dağıtması gerekir. Yenilecek ve dağıtılacak
miktar konusunda kesin bir ölçü koymak zor olmakla
birlikte dini gelenek kurban etinin üç eşit parçaya bölünüp
bir parçasını kurban sahibi ve bakmakla yükümlü olduğu
kimseler tarafından tüketilmesi, ikinci parçasının zengin bile
olsalar eş, dost ve akrabaya hediye edilmesi, üçüncü
parçanın ise kurban kesmeyen fakir kimselere dağıtılması
şeklindedir.
Kesim işlemi tamamlandıktan sonra çevre
temizliğinin iyice yapılması, hayvanın artan parçalarının
toprağa derince gömülmesi, mümkün olduğu ölçüde
dışarıda hiçbir parçasının bırakılmaması gerekir. Bu husus
kurbanlık hayvana ve kurban ibadetine karşı gösterilecek
saygının bir gereği olduğu gibi özellikle büyük şehirlerde ve
kalabalık yerleşim yerlerinde sağlık kuralları, çevre
temizliği ve insan haklarını gözetme açısından da son
derece önemlidir.

Hayırlı Cumalar RFC işlerinizde başarılar diler, Yaklaşan Kurban Bayramının hayırlar getirmesini dilerim.

 
Hayırlı Cuma'lar RFC...:eyv
 
  • Beğen
Tepkiler: ByTyFn
25.10.2013

Muhterem Müslümanlar!

Tüm peygamberlerin insanlara telkin
ettiği değişmeyen bir mesaj vardır.
kelimesinde ifadesini bulan tevhid inancı, yani
sadece Allah’a inanıp O’na güvenme, Allah’a
kulluk edip, O’na hiçbir şeyi ortak koşmama.
Rasul-i Ekrem efendimiz edep ve haya
duygusunun da tevhid inancı gibi
peygamberlerin değişmeyen mesajları
cümlesinden olduğuna dikkatimizi çekerek, ilk
peygamberlerden itibaren insanların
kulaklarında yankılanan bu mesajı bize şöylece
haber verir:
“Utanmadıktan
sonra dilediğini yap!”
1

Ä*nsanoğlunu diğer canlılardan ayıran en temel
özellik insandaki utanma duygusu, insanın
edebi, hayasıdır. Bu farklılığı Hz. Mevlana bir
beytinde şöyle ifade eder:


Ademoğlunun edebden nasibi yok ise
insan değildir,
insan ile hayvan arasındaki alamet-i farika
edebdir!

2
- Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,121.


Her konuda, hayatımızın her alanında yegane
örneğimiz ve rehberimiz Hz. Peygamber (s.a.v.)
“beni Rabbim terbiye etti,
edeb ve terbiyemi de çok güzel yaptı” buyurarak
edebin kaynağının ilahi olduğuna ve olması
gerektiğine dikkatlerimizi çekmektedir.
Ebu Ali Dakkak, “kul ibadet ve taati ile cennete,
ibadet ve taatteki edebi ile Allah’a ulaşır,” der.

ibn Abbas, “ “
ayetini “ kendinize ve aile fertlerinize edeb-i
Muhammedi ve ahlak-ı Muhammedi ile edeb ve
marifet öğretmek suretiyle ateşten korununuz”
diye tefsir etmiştir.
Meleklerin dahi kendisinden haya ettikleri, edep
ve haya timsali Hz. Osman: “Edep döküntüleri,
altın döküntülerinden daha hayırlıdır,” der.
islam tasavvuf geleneğimizde dergahlarımızın
sadece duvarlarına değil, tasavvuf terbiyesiyle
zihinlere ve gönüllere de nakşedilen bir
düsturumuz vardır: “Edep Ya Hû”.
O halde aziz mü’minler!

Nefislerimizden başlayarak nesillerimizi
Kur’an’ın edebiyle, canlı Kur’an olan,
Rabbimizin terbiyesinde yetişen Hz.
Peygamber’in ahlak ve şahsiyetiyle
yetiştirelim. Eğitim – öğretimdeki anlayışımız
ve sistemimizin merkezine edep ve hayayı
yerleştirelim.

Hayırlı Cumalar RFC
 
Hayırlı cumalar, Cumanın bereketi üzerinizden eksik olmasın...
 
  • Beğen
Tepkiler: ByTyFn
Hayirli cumalar sevgili arkadaşlarim , cumanin bereketi sizinle olsun ALLAH işinizi rast getirsin
 
01.11.2013

4 Kasım Pazartesi günü Peygamber Efendimizin Mekke’den Medine’ye hicretinin 1435. yılını idrak etmiş olacağız. İslam tarihindeki önemi sebebiyle Hz. Ömer’in halifeliği döneminde bu yolculuk, Hicri takvimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir.
Hicret İbrahim as Lut as ve Musa as gibi birçok peygamber in hayatında var olan ve Hz. Muhammed as için de geçerli olan bir sünnetullahtır yani Allah’ın koyduğu kanundur.
Hicret; peygamberimiz ve ilk müslümanların inançları uğruna Mekke’den ayrılarak Medine’ye vardıkları teslimiyetin tevekkülün ve fedakârlığın ortaya konduğu bir hakikattir

Muhterem Müslümanlar!
Peygamberimizin hayatından sadece bir örneği sizlerle paylaşmak istiyorum Hakkında ölüm kararı varken, canı tehlikede iken bile kendisine bırakılan emanetleri unutmadı. O, emanetlerin sahiplerine verilmesi için Hz. alı (ra) yi görevlendirdi.
Emanet bugün hayatımızda kaybolmaya yüz tutan bir değerdir. Peygamberimiz ise Müslümanı şöyle tarif ediyor (İyi) Müslüman, dilinden ve elinden Müslümanların emin olduğu kişidir. (1)

Muhterem Müslümanlar!
Hicret denilince muhacir kardeşlerimizi hatırlıyoruz Onlar Biz namazı öğrendik sureleri öğrendik İslam’ı öğrendik öğrendiğimiz bize yeter demediler Allah resulünü yalnız bırakmadılar peygambere tabi olmadan da dini yasayabiliriz demediler peki ne dediler anam babam sana feda olsun ya Resülullah dediler onun canını kendi canlarından aziz bildiler.
Hicret denilince Ensar kardeşlerimizi hatırlıyoruz. Onlar seni hak din ve kitapla peygamber gönderen Allah'a andolsun ki; çoluk çocuklarımızı savunup koruduğumuz şeylerden seni de koruyacağız! dediler. Onlar evlerini yurtlarını bırakarak Allah’ın resulüyle Medine’ye gelenlere kucaklarını açtılar yemeklerini paylaştılar kardeşlerimiz geldi diyerek bağırlarına bastılar yaptıkları fedakârlıklardan dolayı en ufak bir rahatsızlık ta duymadılar.

Muhterem Müminler!
Gelin hep birlikte Ensar ile muhacirden bahseden onların dualarını dile getiren ayetleri dinleyelim.
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah’ı anarlar. Göklerin ve yerin yaratılışı üzerinde düşünürler. “Rabbimiz! Bunu boş yere yaratmadın, seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi ateş azabından koru” derler.
“Rabbimiz! Sen kimi cehennem ateşine sokarsan, onu rezil etmişsindir. Zalimlerin hiç yardımcıları yoktur.”
“Rabbimiz! Biz, ‘Rabbinize iman edin’ diye imana çağıran bir davetçi işittik, hemen iman ettik.
Rabbimiz! Günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört. Canımızı iyilerle beraber al.”
“Rabbimiz! Peygamberlerin aracılığı ile bize vadettiklerini ver bize. Kıyamet günü bizi rezil etme. Şüphesiz sen, vaadinden dönmezsin.” (2)

Onların dillerinden bu dualar döküldü Allah (cc) da onların mümin olduğuna şahitlik etti ve dualarına şu karşılığı verdi
“Ben, erkek olsun, kadın olsun, sizden hiçbir çalışanın amelini zayi etmeyeceğim. Sizler birbirinizdensiniz. Hicret edenler, yurtlarından çıkarılanlar, yolumda eziyet görenler, savaşanlar ve öldürülenlerin de andolsun, günahlarını elbette örteceğim. Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere koyacağım. Mükâfatın en güzeli Allah katındadır.” (3)

Muhterem Müminler!
Biz kendimize bir bakalım isteklerimize dualarımıza bir bakalım. Tarihte bu güzellikleri barındıran hicreti bugün bizler nasıl anlayacağız bu soruya en güzel cevabı Allah’ın resulü veriyor Buyuruyorlar ki Asıl Muhacir yani hicret eden Allah’ın yasakladıklarını terekedendir." (4) Evet bizim hicretimiz günahı haramı terk etmektir. Yola çıkmak hicret etmek kolay değil. Günahı haramı terk edemeyen bir kimse evini yurdunu terk edebilir mi?
Yine keşke o gün ben de olsaydım da hicret edip o sevaba erişseydim diyen kimseye de peygamberimiz şu tavsiyeyi yapıyor ve buyuruyorlar ki fitne zamanında ortalık kargaşa içindeyken ibadet etmek, bana hicret etmek gibidir (5) Evet bizim hicretimiz bu zamanda ibadete sarılmaktır. Bizim hicretimiz kardeşliğimizi bozmak isteyenlerin tuzağına düşmemek için kulluğa sarılmaktır

Değerli Mü’minler!
Hutbeme bir ayet mealiyle son veriyorum:
“İman edip de Allah yolunda hicret ve cihad edenler; muhacirleri barındıran ve yardım edenler var ya, işte gerçek müminler onlardır. Onlar için mağfiret ve bol rızık vardır.”(6)

Hayırlı Cumalar
 
Hayırlı cumalar RFC :eyv
 
08.11.2013

İLİM VE ÂLİMİN DEĞERİ
Muhterem Müslümanlar!
Yüce Allah’ın bütün insanlara hidayet rehberi olarak gönderdiği Kur’an-ı Kerim’in ilk emri, ‘oku!’ olmuştur. Bunun için İslam dini Asr-ı saadetten günümüze kadar ilme, okumaya, bilgiye ve âlime büyük önem vermiştir. Bu öneme binaen yüce Rabbimiz, kur’an’ın ilk ayetinde: “Yaratan Rabb’inin adıyla oku. O insanı alak’tan yarattı. Oku senin Rabbin en cömert olandır. O kalemle yazmayı öğretendir. İnsana bilmediğini öğretendir”[1] buyurmuştur. Daha birçok ayeti kerimede yüce Allah, ilme değer vermiş ve âlimleri övmüştür. “Sakın cahillerden olma”[2] “Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri hakkıyla düşünür.”[3] “Allah içinizden iman edenlerle, ilme nail olanların derecelerini yükseltir.”[4] “Allah‘a karşı, kulları içinden ancak âlim olanlar derin saygı duyarlar”[5] buyurmaktadır.
Değerli Müminler!
Peygamber efendimiz (s.a.v): “Âlimler peygamberlerin varisleridirler”[6] buyurarak, âlimleri kendisine vekil olarak tayin etmiştir. Çünkü ilim, imanın direği ve ibadetlerin özüdür. İlim, yüce Yaratanı tanımanın ve onun yüce kudretini görmenin delilidir. İlim, yücelmenin, büyük mertebelere nail olmanın ve Peygamberlere varis olmanın yoludur. İlim, gerek Allah katında ve gerekse insanlar nazarında, derin bir değer ve kıymete mazhar olmanın mükâfatıdır.
Kıymetli Kardeşlerim!
İnsanların bu dünyada göstermiş oldukları gayret ve çabaları, iki cihanda huzur ve mutluluğa erişebilmek içindir. İşte, bu amaca ulaşanlar; hiç şüphesiz okumaya, ilme ve âlime değer verenler olmuştur. Çünkü ilmin, eğitimin ve öğretimin, âlimin değerinin olmadığı bir yerde, huzurdan ve gelişmeden bahsedilemez. Bu gün toplumumuzun işlediği kötülüklerin kaynağında maalesef bilgisizlik ve cehalet vardır. Bilinmelidir ki bir toplumun huzur ve güveni; ilimden, bilgiden eğitimden ve âlime verilen değerden geçer.
Bir milleti yücelten ve çağlara hâkim kılan, ilimdir. Fertlerini okumaya, öğrenmeye, ilme ve bilgiye teşvik etmeyen, ilmi araştırmalara önem vermeyen, ilim adamı yetiştirmeyen, ilme ve âlime gereken değeri vermeyen milletlerin kalkınması ve yücelmesi mümkün değildir. Karanlıklardan aydınlığa, sıkıntılardan mutluluğa çıkmanın, cehalet ve tembellikten kurtulmanın, yeryüzünde kalkınmanın, büyümenin ve söz sahibi olmanın tek yolu, ilimdir.
Değerli Kardeşlerim!
Öyleyse hep birlikte, İslam ümmeti olarak huzurlu, mutlu ve güvenli bir toplumda yaşamak istiyorsak, üzerimize düşen gayret ve çabayı gösterelim. İlme, eğitime ve okumaya değer vererek, kötülüklere ve hoş olmayan davranışlara bir son verelim. Çünkü huzur ve mutluluğun yolu ilimden geçer, bunun için özümüze dönerek, ilme ve âlime gereken değeri ve kıymeti verelim.
Hele Peygamberlerin varisleri ve vekilleri olan âlimlerimize, dinde bize önderlik ve rehberlik yapan bizleri bilgilendiren, her defasında bıkmadan usanmadan vaaz ve irşatta bulunan âlimlerimize-hocalarımıza gereken saygıyı ve kıymeti gösterelim. Yüce Allah bizleri ilimden ve âlimlerin yolundan ayırmasın. Onların feyiz ve bereketlerinden mahrum bırakmasın.
Hutbemi Peygamberimiz (s.a.v)’in bir hadis-i şerifinin meali ile bitiriyorum. “Ya bilen ol, ya öğrenen ol, ya dinleyen ol, ya da ilmi sevenlerden biri ol. Sakın beşincisi olma helâk olursun!”[7]

Hayırlı Cumalar RFC

 
Geri
Üst