Cuma Sohbetleri

Cumamız kabul olsun Şaban abi bilgiler için teşekkür ederiz..:eyv
 
12.07.2012

HELAL KAZANÇ HELAL LOKMA
Cumanız mübarek olsun aziz kardeşlerim!
Bilmem, seherde aç havalanıp akşama tok dönen kuşları gördünüz mü hiç? Yahut, tarladan mahsul alabilmek için tohum eken elleri düşündünüz mü? Meyve devşirmek üzere ağaca uzanan kolları? Ağını dolu çıkarmak için düğüm bağlayan ince emekleri? Ve arılar gibi damla damla işlenen petekleri?
Şimdi düşünün. Evine haram sokmamak için çırpınan canları düşünün. Kendinizi düşünün. Maksat için yürüdüğünüz yolları, rızık için boyun eğdiğiniz kulları düşünün. Sonra dikkatle bakın kazandıklarınıza. Bakın, inceleyin, görün. Görmek için bakın; bakın ki, haramdan mıdır rızkınız, helalden mi? Ekmeğiniz sağlam mıdır, şüpheli elden mi? Hani alırken yığın yığın, bütün bütün… Akşam çocuğunuza içirdiğiniz sütün… Sorun hesabını kendinize. Masum musunuz, değil mi? Şeker mi çiğnemektesiniz, kil mi?
Efendiler! Haramdan kaçının, helalinden isteyin!
Kıymetli Kardeşlerim!
Biliyor muydunuz, helalinden bir yudum aşın yuvamıza bin bereket getirdiğini? Biliyor muydunuz haram karışan rızıkların bereketi bitirdiğini? Ağız tadımızın helalden geldiğini, haramın ise fırınlar deldiğini biliyor muydunuz?
Allah’tan haram mı istersiniz efendiler, helal mi? Bahtınıza karanlık mı düşsün, hilal mi?
Değerli Kardeşlerim!
Kazançlarda haram şüphesinin çoğaldığı hırs dolu zamanlarda yaşıyoruz. Günler, haftalar, aylar ve yıllar hep birbirine benzeyerek geçiyor. Aman ha… Aman ha, bu koşturmacada helallerimizi yitirmeyelim; yoksa helalimizi de yitiririz, ve evimizin huzuru kaçıverir apansız. Karanlık geceler sızar sonra gönüllerimize. Belki dikenler musallat olur güllerimize. İşte bu yüzden; işte bu yüzden kardeşlerim, haramdan kaçınmalı, helalinden istemeliyiz! Kaçamıyoruz dememeli, kaçmalı, korunmalıyız. Kanunlardan korktuğumuz, komşumuzdan çekindiğimiz için değil kardeşlerim, Allah korkusundan yapmalıyız bunu, O’na dost olmak için yapmalıyız. Sonuçta, biz helali isteyerek Allah’a dost olalım da varsın bütün haramlar bize düşman olsun. Biz helalin zırhını kuşanalım da, varsın haramın kılıç okları geldikçe gelsin üstümüze, geldikçe gelsin.

Kardeşlerim!
Kainatın Efendisi, Muhammed Mustafa (s.a.s), “Haram lokma ile beslenip büyüyen bir insan ateşe daha layıktır” buyuruyor. O halde dikkat edelim, eğer çoluk çocuğumuzu şeytandan, kötü işlerden, belalardan korumak emelindeysek, onları mutlaka, ama mutlaka helal rızık ile büyütelim. Helal rızık ile büyütelim ki evlatlarımız emin yaratılış üzerine yaşasınlar, toplumun hayrına insanlar olsunlar.
Muhterem Kardeşlerim!
Bu akşam… Yatmadan önce… Kalbinizi elinizle sımsıkı tutun… Küpürtüsünü hissedesiye kadar tutun… Dinleyin bakalım, niyetleriniz ve düşünceleriniz helale mi yakın, harama mı? Samimiyetle, kendinizi aldatmadan, bahane bulmadan, mazeret uydurmadan dinleyin bakalım kalbinizi. Sonra sorun kendinize, şu alemde haram mıdır kârımız bizim, helal mi? Haramlar mil çekmeden gözlerimize, kederler gelmeden yüzlerimize soralım bu soruyu, mutlaka soralım! Ta ki vicdanımız rahat, gönlümüz huzurlu uyuyabilelim. Yoksa yarın, hâlâ haramdan kurtulmamışsak, yarın, toplum bozulacak, nesillerimiz çürüyecek ve yakın bir gelecekte bereketi kaybedecek ülkemiz, öğütülmüş buğdaylar yanık kokacak, eğrilen iplerimiz en ince yerinden kopacak. İlkbaharlarımız sarı yapraklarla dökülecek, gönül haritalarımızın renkleri kerpetenle sökülecek. Zira Hak Taala öyle haber veriyor ve “Ey insanlar,” diyor, ““Ey insanlar! Yeryüzündeki şeylerin helâl ve temiz olanlarından yiyin! Şeytanın izinden yürümeyin. Çünkü o sizin için apaçık bir düşmandır.” Ve Efendiler Efendisi (s.a.s) de “Hiç kimse kendi elinin emeğinden daha hayırlı bir yiyecek asla yememiştir.” buyuruyor.
Kardeşlerim!
Varın yüreklerinizi yoklayın. Ya gecenin bir yarısında, ya bir gün batımının sarısında, kendinizden, cüzdanınızdan, sofranızdan emin olmak için haramı, helali mutlaka ve daima hatırlayın. Seherde havalanan kuşları, tohum eken elleri, düğüm bağlayan ince emekleri, damla damla petekleri tekrar tekrar hatırlayın. Ve o hatırlayıştan sonra yuvasına tok dönen kuş nasıl dolaşırsa yeryüzünde, siz de öyle adımlayın caddeleri, kendinden emin ve bahtiyar.
Diyanet İşleri Başkanlığımız helâlin, helâl kazanç ve helâl lokmanın önemine vurgu yapmak ve bu konuda toplumsal bilinç oluşturmak amacıyla bu sene Ramazan ayında “Helâl Kazanç-Helâl Lokma” konusunu gündeme taşımıştır. Ramazan ayı boyunca gerçekleştirilecek etkinliklerde, helal kazanç konusu bütün yönleriyle ele alınacaktır. Bu vesileyle Ramazandan kazançlı çıkmayı, daima helal ve bereketli rızıklar peşinden koşmayı Rabbimizden niyaz ediyorum.

Hayırlı Cumalar ve Ramazanlar işlerinizde başarılar kolaylıklar dilerim.


 
Hayirli cumalar renault ailesi
 
Hayırlı cumalar, cumanın bereketi üzerinizden eksik olmasın.
 
Hayırlı cumalar:eyv
 
19.07.2013


HELAL KAZANÇ, HELAL LOKMA
Kardeşlerim!
Rabbimizin lütfuyla eriştiğimiz mübarek Ramazan ayı, her yıl olduğu gibi yine hanelerimizi şereflendirdi. Manevi iklimiyle bizleri diriltmek, kazancımızı bereketlendirmek, sofralarımızı haram lokmadan temizlemek için geldi. Biz mü’minlere helal-haram arasındaki o ince çizgiyi yeniden hatırlatmak, bizleri arındırmak, helal şuuruna ulaştırmak için geldi. Zira öyle bir dünyada yaşıyoruz ki bir tarafta açlık ve sefalet içinde yaşam mücadelesi verenler, diğer tarafta sorumsuz ve ölçüsüz biçimde çılgınca tüketenler... Bir tarafta sokağa terk edilenler; diğer tarafta bitmek tükenmek bilmeyen istek ve arzuları için yaşayanlar… Bir tarafta gelecek endişesi taşıyanlar, çaresiz kalmışlar; diğer tarafta israf edenler, hızın ve hazzın peşinden sürüklenenler…
Evet, kardeşlerim, modern zamanlar, bütün dünyada bir israf ve tüketim toplumu üretti. Tüketim kültürü, her türlü gösteriş ve reklamla körüklendi. Tüketmek insanlığın nihai amacı haline geldi. İnsanlar sadece tüketmek için yaşar oldu. Lüks ve israf, insanların ihtiyaçlarına dönüştü… Öyle ki insanlar, tükettiği kadar mutlu olabileceğini düşünmeye başladı. Oysa daha çok tüketmek için daha çok harcamak; daha çok harcamak içinse daha fazla kazanmak gerekiyor. Böylece tüketim çarkının dişlileri arasında insanın imtihanı çetin bir hal alıyor…
Kardeşlerim!
İnsan, esasında bu süreçte maddi açıdan yükselirken manevi yönden tükeniyor. Servetine servet kattığını zannediyor, ancak çoğu zaman kazanırken kaybettiğinin farkına varamıyor. Oysa dilimizi yalandan, gönlümüzü küfürden temizleyen Allah Resûlü, kazancın da haramdan arınması gerektiğine işaret ediyor. Bizlere gerçek zenginliğin mal çokluğu değil, gönül tokluğu olduğunu bildiriyor. Nasırlı ellerle, alın teriyle, göz nuruyla kazanılan emeğin insan için “en hayırlı lokma” olduğunu müjdeliyor. Böylece, hırsla, bencillikle, aç gözlülükle doymayan kalpler, rızkın Allah’tan geldiğine inanarak huzur buluyor. Dünya hazineleriyle doymayan nefisler kanaat hazinesini keşfederek mutmain oluyor. İnsanoğlu, dünya mülküne olan zaafından ancak mülkün gerçek sahibiyle tanışınca kurtulabiliyor.
Kardeşlerim!
Hutbemin başında okuduğum ayette Rabbimiz “…Helal şeylerden yiyiniz ve salih ameller işleyiniz.” buyuruyor. Dolayısıyla salih amel işlemenin ancak helalinden kazanmak ve yemekle mümkün olabileceği bildiriliyor. Bugün, yaşadığımız tüketim çarkında bunu gerçekleştirmenin yolu ise; “Helal Kazanç, Helal Lokma” bilincinin geliştirilmesidir. Tüketim dayatmasına teslim olmamaktır. İnsaflı, sorumlu, ölçülü ve mutedil bir hayat tarzını benimsemektir. Allah’ın koyduğu helal-haram sınırlarını hakkıyla muhafaza edebilmektir. Helalinden üretmektir. Helalinden kazanmaktır. Helalinden harcamaktır. Helalinden yemektir.
Kardeşlerim!
Sevgili Peygamberimiz (s.a.s) de, hutbemin başında okuduğum hadislerinde, “Mümin bal arısı gibidir. Bal arısı, hep güzel şeyler yer, hep güzel şeyler üretir. Her yere konar, ama hiçbir şeyi ne döker, ne kırar, ne de ifsat eder” buyuruyor.
Ramazanı idrak eden her mümin, hem üretirken hem de tüketirken Rabbimizin emir ve yasaklarını, O’nun belirlediği ölçüleri göz önünde bulundurur. Bereketli ramazan sofralarına kul hakkı karıştırmaz. Orucunu haram lokmayla açmaz. İftar sofralarını israf sofraları haline getirmez. Duaya kalkan ellerini haramla kirletmez.
Elinden, dilinden emin olunan Müslümanın sermayesi hile ve aldatmak olamaz. Müslüman, ticaret yaparken hileli mal satmaz, ölçüde ve tartıda asla hile yapmaz. Kazancına ve lokmasına kimsenin âhını ve hakkını bulaştırmaz, boynunda hiçbir kulun vebalini taşımaz. Hiçbir yetimin hakkına girip vicdanını karalamaz. Çalıştırdığı işçinin alın terini sömürmez, onun haysiyetini zedelemez, istismar etmez. İnanan insan, boğazından haram lokma geçirmez, çocuklarını haram ile beslemez. Rüşveti açılmayan kapıları açan bir anahtar olarak görmez. Gayr-i meşru yollardan servet edinme peşine düşmez. Şerefinin, onurunun, haysiyetinin pahasına ucuz hesaplar peşinde koşmaz. Cebini faizden, kumardan, karaborsacılıktan elde ettiği kirli parayla doldurmaz. İçki ticaretiyle uğraşmaz. Hırsızlığın ağır yükünü üstlenmeye kalkmaz. Heybesini başkalarına ait haram malla doldurmaz. Zira yarın malını nereden kazanıp nereye harcadığının hesabını vermeden Rabbinin huzurundan ayrılamayacağını bilir.
Oruç tutan her mümin bilir ki, Hz. Âdem’in yaratılış öyküsünde ifade edildiği gibi haramları bedenine kattığında ayıpları ortaya dökülür. Böylece Allah katındaki saygınlığını kaybeder. Dua ettiğinde duası kabul edilmez.
İftar eden her mümin, geçimini temin ettiği kazancının; boğazından geçen lokmanın; çoluk çocuğuna ve ailesine sağladığı rızkın; ürettiği ve pazarladığı her malın helal olup olmadığının muhasebesini yapar.
Sahura kalkan her mümin, açgözlülük ve doyumsuzluk duygusunu; lüks hayat, servet ve zenginlik tutkusunu Ramazanın manevi ikliminde tedavi eder. Kanaatin, tükenmez bir hazine olduğu inancını gönlüne iyice nakşeder.
Değerli Müminler!
Her yıl bizleri değiştirmek, gönlümüzü, zihnimizi, malımızı, kazancımızı arındırmak için kapımızı çalan mübarek Ramazan ayının manevi ikliminden istifade edebilmeyi diliyor, Rabbimizden Ramazanın hayır ve hasenatından, feyiz ve bereketinden nasiplenebilmeyi niyaz ediyorum. Hutbemi Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in bizlere öğrettiği şu dua ile bitirmek istiyorum:
“Allah’ım! Helal rızıklarından nasip ederek beni haramlarından koru! Lütfunla beni Sen’den başkasına muhtaç etme!”

Hayırlı Cumalar RFC İşlerinizde Kolaylıklar Başarılar Dilerim.




 
Hayırlı cumalar, Allahım cumanın bereketini üzerinizden işlerinizden eksik etmesin..
 
Hayırlı Cuma'lar RFC...:eyv
 
İLİ : GENEL
TARİH : 26/07/2013
TEKBİR: ALLÂHU EKBER
Allahu Ekber, Allahu Ekber, La ilahe illallahu v-Allahu Ekber, Allahu Ekber ve lillahil Hamd
Kardeşlerim!
Allah-u Ekberle doğar bütün müminler. Her doğan Müslüman çocuğun kulağına önce tekbir okunur. Allah-u Ekberle ölür müminler. Bütün mü’minlerin ruhları ebediyete tekbirle uğurlanır.Tekbir Allah’ın emridir. Allah’ı ululamaktır. Allah’ı
yüceltmektir. O’nu her şeyden üstün tutmaktır. Tekbir, Allah’ı acizlikten, noksanlıktan, şirkten, O’na layık olmayan tüm
sıfatlardan tenzih etmektir. O’nunla ilgili her şeyi nefsî isteklerine üstün tutmaktır. Tekbir, kalbi mâsivâdan
arındırmaktır. Allah’ı yüceltirken kendi acziyetini tatmaktır. Tekbir yeryüzündeki büyüklenmeleri, kibirlenmeleri,
böbürlenmeleri reddetmektir.
Aziz Müminler!
Tekbir tevhidin en veciz ifadesidir. Tekbir, hayatımızdaki ve dünyadaki bütün büyük değişimlerin anahtarıdır. Ne zaman dünya, ahirete, manevi âleme temas etse, tekbirle Allah’ın büyüklüğünü tasdik ederiz. Günde beş vakit dinleme nimetine nail olduğumuz Ezanı Şerifler Allah-u Ekber diye başlar. Ezan bizi dünya hayatından bir anda koparıp alır. Allah’a hamdolsun ki bugün dünyanın her yerinde ezanlar, tekbirler süsler yeryüzünü. Allah’ü ekber nidaları titretir arş-ı Rahmânı. Dünyayı terk edip mânevi iklime girmek için namaza durduğumuzda iftitah tekbiri getiririz. İlahi huzura mirâcımızı böyle başlatırız. Namazda, mutlak bir huzur içindeyizdir. Allah’ın karşısında hareket etmemiz ne mümkün. Acziyet ve huşû içinde onun huzurunda donup kalmalıyken, Allah’ın büyüklüğü bize hareket edecek tâkâti sağlar. Bu yüzden namazdaki her hareketimizi tekbirle gerçekleştiririz. Ve rükûda belimiz bükülmüşken Allah’ın hamdimizi duyduğunu müjdelemesiyle yeniden doğruluruz. Secdeye bir daha kalkmamak üzere kapanmışken, Allah-u Ekber diyerek yeniden hareket edecek gücü buluruz kendimizde. Bayramlarda bu huzuru o kadar yoğun hissederiz ki, fazladan tekbirler getiririz. Ve omuz omuza kılınan bayram namazlarından melekleri selamlayıp çıktığımızda, kubbelerden tekbirler taşar ve Itri, besteler tekbirlerimizi.
Tekbirle açarız oruçlarımızı. Oruç daimi bir ibadet halidir, bedenden ve dünyadan arınmaktır. İftar, yeniden fıtrata, dünyaya dönmektir. Bu dönüş de müezzinin Allah-u Ekber nidasıyla gerçekleşir. Resul-i Ekrem (s.a.s), ilk vahyi aldıktan, mânevi âlemle o yoğun teması gerçekleştirdikten sonra, üstünü örtmüştü. Cibrîli-i Emîn, ona vahyi getirirken “Ey örtüsüne bürünen, kalk ve uyar” demişti, sonra da (ve rabbeke fekebbir) “Allah’ı tekbir et”1diye emretmişti. Böylelikle mânevi aleme irtibatından sonra tekrar dünyaya dönüşünü tekbirle gerçekleştirmişti.
Aziz kardeşlerim!
Ancak Müslüman muhayyilenin bugün tekbir sesini hayal edemeyeceği yerler de var. Bağdat’ın sokaklarında, Şam’ın
çıkmazlarında, Nil nehrinin kıyılarında kardeşin kardeşi öldürürken Allah-u ekber demesi ne hazindir. Bebeklerin kulaklarına okunan tekbirin, artık onlar katledilirken duyulmaya başlanması ne büyük bir hüsrandır Ya Rab!
Bir insanı öldürmenin bütün insanlığı öldürmek olduğunu öğütleyen bir dinin mensuplarının, bunu yaparken en yüce kelimeyi dillerine alabilmelerinden daha hazin ne olabilir. Tekbiri bir katlin, tekbiri siyasi bir emelin, tekbiri bir sûiistimalin, tekbiri bir ticaretin sloganı haline getiren Müslümanların “hayye’ale’l-felâh” çağrısına mazhar olmalarını ne kadar bekleyebiliriz? Allah’ın büyüklüğünü küçük emellerimize âlet ettiğimiz sürece, nasıl kurtuluş umabiliriz? Allah’ın zulme razı olmayacağını bile bile, O’nun adını hayal edilemeyecek yerlerde tekbirlerle dillendirmek, İslam’a karşı işlenen ne büyük bir cinayettir. Belki İslam âlemini bugün örten perde, kendine mâneviyat kapılarını açacak tekbir anahtarını yitirmiş olmasıdır.
Belki yeniden aydınlık ufuklara bakmalıyız ve Cibrîli-i Emîn’in o kanat gerişini, Kadir Gecesinde yere inişini düşünmeliyiz ve
Allah’ın büyüklüğünü o yüceliğe yaraşır şekilde yeniden tekbir etmeliyiz. Ki böylece Sevgili Peygamberimiz (s.a.s)’in ifadesiyle her bir tekbirimiz Allah’a olan sadâkatimizin bir sadakası olsun.2
Ya Rab! Mübarek Ramazan ayı hürmetine âlem-i İslamı çepeçevre saran karanlıklardan koru. Bizi Cibrîli-i Emîn’in “kalk” emrini duymuşçasına gafletten uyandır. Ya Rab! Ramazan-ı şerifimizi ihya eden en önemli ibadetlerden olan itikafa girdiğimiz şu günlerde itikafa giren mü’minlerin duaları hürmetine inanan kardeşlerimizin acılarını dindir.
Ya Rab! Biz günah işledik, Senin yüce adını haksız yerde zikrettik, Sen bizim adımızı haksızlar arasında zikretme.
Ya Rab! Seni hamd ile tesbih eder, seni yüceltiriz, bize huzurunun kapılarını aç. Ya Rab! Yüceliğini hakkıyla, hak yerde tekbir etmeyi nasip eyle. Rabbimiz! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver ve bizi nârın azabından koru. Rabbimiz! Bütün hesapların ortaya döküldüğü gün beni, ailemi ve bütün müminleri bağışla. Rabbimiz! Sen, gizlediğimizi de açığa vurduğumuzu da bilensin. Bizi, ailemizi ve müminleri açığa vurma. Tüm imtihanları kaybetmiş olsak da bizi rahmetine kabul et. Belimizi büken ağır yükleri omzumuzdan, karanlık perdeleri üzerimizden kaldır. Beldelerimizi emin kıl, yüreklerimizi yakınlaştır. Âlem-i İslamı içine düştüğü fitnelerden, tefrikadan, cehaletten kurtar! Bizlere yeniden aziz bir ümmet olarak adaleti ayakta tutmayı nasip eyle. Allahu Ekber, Allahu Ekber, La ilahe illallahu v-Allahu Ekber, Allahu Ekber ve lillahil Hamd
1 Müddessir, 74/1-3.
2 Müslim, Zekât, 53.
Hazırlayan: Diyanet İşleri Başkanlığı
 
Hayırlı Cuma'lar...
 
Geri
Üst