- Katılım
- 7 Şub 2011
- Mesajlar
- 944
- Tepkime puanı
- 43
- Puanları
- 0
Kıymetli forumdaşlar; hatırlayacağınız üzere bir süre önce aynı başlığa sahip bir konu açmıştım ve aşağıdaki gibi bir giriş yapmıştım.
Tabi sonrasında sizlerden çeşitli tahminler gelmiş, ben ser verip sır vermemeye olabildiğince özen göstermiştim.
Forumumuzun rus ajanı dediğimiz [MENTION=5851]C.Kaan[/MENTION] kardeşimiz de bir takım tahminlerde bulunmuş ama doğru cevabı bulamamıştı bir türlü. O da en son
Tahminlerin en ilginci de [MENTION=5598]yiğit[/MENTION]alp'in tahmini idi; UGK'yı mı aldın diye sormuştu
[MENTION=8121]ensar*[/MENTION] kardeşim de bizim apartmanın önünden geçerken gördüğü araçları benim zannetmeye başladı bu süreç içerisinde
Zaten sonrasında da konu Mustafa abimiz tarafından kilitlendi hihi
Neyse; bu süreç içerisinde araçtan haberdar olan ve ne olduğunu açıklamayan Mustafa abimiz, Onur ve Yiğitalp'e de ayrıca teşekkür ediyorum
Gelelim ters köşeye yatırma meselesine
Hepinizin yaptığı tahminlere göz atarak ters köşe yapacağımı söylemiştim, yapıyorum şimdi o ters köşeyi
Ucuz, ekonomik, arazi özellikleri olan biraz yüksek süratlerde rüzgar ve yol sesi sorunu olan bir ulaşım aracı demiştim. Daha da fazla ipucu veremezdim ama yine de doğru tahmin gelmedi.
Efendim bu aslan parçası Kron adlı firmanın üretmiş olduğu XC 500 (V-Brake) modelindeki 2013 model dağ bisikleti(mtb)dir qw
Kendisi ile mutlu, mesut bir biçimde süren birlikteliğimiz bu gün itibarı ile 400 km'ye ulaşmış ve ikinci bakımı Bakırköy - Metin Bisiklet'te Metin abimiz tarafından yapılmıştır.
Şimdi gelelim bisikletimizle ilk izlenimlerimize;
Bisikletimiz 18" kadroya sahip. Bu aralık da 1,70 - 1,80 boylarında birinin kullanması için ideal kadro boyutu. Üzerinde 26" jantlarıyla geliyor ve bisikletimizin yola tutunmasını standardında gelen Rubena Scyllia Sport arazi lastikleri sağlıyor.
Aktarma grubu olarak da Shimano markasına ait Altus serisinin 24 vitesli seti kullanılmış. Aktarıcı ve fren grubunun Shimano Altus olmasına bakmayın, giriş/orta seviye olarak gösterilen bu sistem arazi inişi yarışlarına katılmayacaksanız işinizi fazlasıyla görecektir. Arazi ve şehir turları ve de uzun bisiklet seyahatleri için oldukça ideal bir aktarma grubudur desem yeri.
Zoom markalı kilitlenebilir amortisörlü maşaya sahip olan bisikletimizde şehir ve arazi koşulları için iki farklı modda sürüş seçeneği bulunmakta. Şehir turlarında amortisörü kilitleyerek şehir bisikleti konforu yaşayabilir, arazi sürüşünde ise açarak yolun sürüşünüzü etkilemesini minimuma düşürebilirsiniz. Ayrıca bir diğer güzel özelliği de amortisör sertliğinin ayarlanabilir olması.
Bisiklet; normal bir insanın tek eliyle rahatlıkla kaldıracağı bir ağırlıkta. Ayrıca Hidrolik Disk Fren, geliştirilmiş aktarıcı setleri gibi modifikasyonlara da oldukça uyumlu bir model. Tercih sebeplerimden biri de buydu açıkçası.
Belirtmek istediğim başlıca hususlardan biri de ilk okulun bitmesi bende bisiklete bindiğim dönemin de bitmesi manasına gelmesi, çünkü yalvara yakara aldırdığım Castello Terminatör'ümü bir gün bir kaç dakikalığına kilitlemeyi unutmuştum ve kapının önünden çalındı. Bu olayın üzerinden de yaklaşık 13 - 14 sene kadar geçmişti. Bu süreç arasında iki tekerlekli olarak motosiklet kullanmış olmama rağmen bisiklete hiç binmemiştim. Bisikleti satın almamdan tutun, her akşam yaptığım turlara kadar sıkı bir aile direnişiyle karşılaştım anlayacağınız :aytuğ
İlk turumu da aldıktan üç gün sonra Belgrad Ormanı Bisiklet Parkuru'nda yapabildim. İlk yarım saat acemiliğimi atmakla, sonrasındaki yarım saat ise bisiklete alışmakla geçti.
İlk gün yaklaşık olarak 60 km kadar kullandım parkurda. Bisiklet gerçekten verdiğim her bir kuruşu sonuna kadar hak ettiğini gösterdi bana. Parkur dışına çıkıp orman arazisi içerisinde de kullandım alıştıktan sonra. Hep televizyonlarda seyrettiğim, yapabilir miyim diye düşündüğüm yarışların aslında o kadar da zor olmadığını gördüm.
İkinci gün ise Bahçelievler - Güngören - Bağcılar - Bakırköy ilçeleri arasında bir akşam turu attım. Bu tur da yaklaşık olarak 20-30 km kadar tuttu. Ayrıca bisikletle ilk karayolu deneyimim olduğunu hesaba kadar isek ilk günden daha eğlenceli geçti bile diyebilirim. Normalde amortisörünü kilitlemiştim ama yolların durumunu görünce amortisör kilidini açmanın doğru bir tercih olacağını düşündüm.
Üçüncü günümde ise Bahçelievler'den çıkıp sahilden İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Samatya) hizasına kadar gidip geri döndüm. Yaklaşık 30 - 35 km tutan tur oldukça rahat geçti. Zaman zaman ufak tefek sıkıntılar olsa da güzel geçen tur hepsine bedeldi.
Dördüncü günümüzde ise Yenibosna'ya kadar gittim. Kocasinan'da bulunan mezarlığın önünden yukarı doğru çıkarken bir bisiklet sürücüsünün en büyük kabusu olan köpek kovalama hadisesini uygulamalı olarak gördüm. Yokuşlarda 1. veya 2. vitesleri kullanan ben 11. 12. vitesten aşağı düşmeden büyük bir özveri ile kendini bilmez iki köpeğin kovalamasından sağ salim kurtuldum hihi Dönüşte farklı bir yolu kullanarak döndüm. Yokuş yukarı vites yükseltmek ve olanca gücümle pedallara asılmak henüz daha dördüncü günden hazır olmadığım bir durumdu, fazla dolaşamadım. O gün bu gündür geçtiğim güzergahlar üzerinde köpek analizi yapıyorum hehe
Beşinci günümüz cumaya denk geldi. Haftanın yorgunluğuydu, o, bu derken fazla zorlanmadan süreyim dedim. Evden çıkıp doğruca Bakırköy Mahzar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin hemen girişinde sol tarafta bulunan yürüyüş parkuruna gittim. 700 metrelik bir parkur. Yürüyüş ve koşu yolları var. Akşam saatleri olması sebebi ile sabah kalabalığı yoktu ama yine de spor yapmaya gelen insanlar vardı. Kendimi çok zorlamadan, düşük viteste yüksek kadans çalışması yaptım. Sports Tracker verileri 30 tur attığımı gösteriyor parkurda bu da 21 km eder. Sonrasında ise eve döndüm.
Altıncı günümüz cumartesi idi ve hafta sonuna en çok yakışan yer deniz kıyısı olur düşüncesi ile düştük yollara. Bahçelievler'den çıkıp Zeytinburnu'na, Veliefendi Hipodromu'nun önünden geçen bisiklet yoluna doğru ilerledim. Bisiklet yolu projesi oldukça güzel bir proje olmuş, belirtmeden edemeyeceğim. Umarım ki olabildiğince yaygınlaşır da... Sonrasında ise bir süre Zeytinburnu Sahil Yolu paralelinde uzanan bisiklet yolu ile sonrasında ise bisiklet kullanımına uygun bir güzergah seçerek İBB Florya Dinlenme Tesisleri'ne kadar pedalladım. Özellikle bu güzergahın çok hoşuma gittiğini belirtmek isterim. Durduğum her ışıkta farklı bir soruyla karşılaştım. İnsanların tepkisi ve trafikte bana karşı gösterdikleri davranışlar oldukça hoşuma gitti. Kendini bilmez bir kaç sürücüyle karşılaşsam da üstesinden geldim. Yolun bir kısmında ise 20 kişilik bir bisiklet grubuna denk geldim. Gerçekten grup halinde yapılan bir tur tek başına yapılana göre daha farklı oluyormuş. Kısa bir ışık sohbeti bu grup içerisinden güzel bir kaç dost kazandırdı bana. Tesislere vardıktan sonra verilen kısa bir molanın ardından aynı güzergah üzerinden geri döndüm. 30 - 35 km kadar sürdü bu yolculuk. Üstelik acaba daha iyisini yapabilir miyim diye düşünmeden de edemedim.
Yedinci günümüzde herkesin aksine erkenden uyandım ve güne güzel bir kahvaltıyla başladım. Saat 10:00 sularında çıktım evden. İstikamet bu kez Tarihi Yarımada Turu - Beşiktaş ve Sahilyolu üzerinden ev şeklinde idi. Üstelik bu kez ilk defa E5'e de çıkacaktım (Evet, bisiklet sürücüleri gerekli ikaz ekipmanları ve kask kullanarak karayollarına çıkabiliyorlar. Yolun en sağından (arıza şeridi de dahil) seyretmek zorundalar) İncirli köprüsünden E5'e girdim ve Aksaray'a doğru pedallamaya başladım. Çapa dolaylarına geldiğimde "bisikletle Ankara'ya gitmek istiyorum" diyen bir hocam vardı, onu aradım. Tesadüf bu ya oda tura çıkacakmış. Bir süre onu bekledim, hem bu arada dinlenmiş de oldum. Aksaray üzerinden Beyazıt'a oradan da Çemberlitaş - Gülhane - Sirkeci - Kabataş hattını takip ederek Beşiktaş'a kadar pedal çevirdik. Yol üzerinden geçerken de Sirkeci'de hocamın bisikletini aldığı yere uğrayıp bisikletine ufak tefek bir kaç bakım yaptırdık.
Beşiktaş'ta yenilen öğle yemeğinin ardından nereye gideceğimize baştan karar veremedik. Sonrasında ise babamın arayarak Belgrad Ormanı'na geçtiklerini söylemesi üzerine bir sonraki durağımız belli oldu. Hocam da eşini aradı onlara da Belgrad Ormanı'na gelmelerini söyledi. Zaten ailecek tanışıyor olmamız da işe ayrı bir zevk kattı. Belgrad Ormanı'na vardığımızda doğruca sofraya oturduk ama yemek yiyecek halimiz de kalmamıştı :aytuğ Yemekti, dinlenmeydi derken bisikletlerle geldiğimiz için bizim kalkma vaktimiz gelmişti. Bizimkilerin yahu arabayla gideriz demesi falan engel olamadı bize. Sahil üzerinden geldiğimiz yolu kullanarak geri döndük. Kumkapı Balık Hali'nde kısa bir mola verdik, bir ufak atıştırdık ve Yedikule'ye kadar hocamla birlikte pedalladık. Sonrasında o Çapa'ya saptı ben de klasik sahilyolu güzergahını kullanarak Bakırköy'e kadar geldim. Bisikletin KM sayacı 300'e yaklaşmıştı, hazır gelmişken ilk bakımını yaptırayım diyerek satın aldığım yere geçtim. Yolumun üzerinde olması da ayrı bir güzellik oldu. İşim de biraz uzun sürdü, o ara da bana dinlenme açısından güzel oldu.
Sonrasında ise eve doğru yol almaya başladım. Tam eski adıyla JFK, yeni adıyla Aile Hastanesi'nin hizasına geldim ki yağmur sağanak halde yağmaya başladı. Açıkçası ben lastiklerin sorun olabileceğini düşünmüştüm ama beklediğim gibi bir sorun da teşkil etmediler. En büyük sorunu gözlükler oluşturdu, yağmur damlaları görmemi zorlaştırdığı için çıkartmak zorunda kaldım. Haznedar'a kadar sürdüm. Sonrasında ise uygun bir saçak altı bulup geçmesini bekleyeyim dedim ama yağmur dinmeyeceğinin sinyallerini verince mecbur pedallamaya devam ettim. Eve gelip duşa girdiğimi falan hatırlıyorum ama sonrasında geçen 10 saat yok bende. Öyle deliksiz uyumuşum. Gün içerisinde de 100 km'den fazla yol yapmışım.
Ertesi gün sadece hazır forma girmeye de başlamışken antremanlardan soğumamak maksadıyla bi 10 - 15 km kadar hafif bir tur atabildim sadece. Gece de memlekete gitmek üzere arabayla yola çıkınca bir hafta kadar bisiklete binemedim.
Dönünce de ufak ufak turlarla kaldığım yerden devam ettim efendim kullanmaya.
Araya mubarek Ramazan ayının girmesi planlarımı sekteye uğratsa da akşamları iftardan sonra kısa mesafede düşük sürat ve viteste yüksek kadans çalışmaları yapıyorum. Yüksek kadansta pedal çevirmeye alışmaya çalışıyorum.
Sonrasında ise planlarımda nasip olursa Gelibolu (Şehitlikler) - Çanakkale - Truva - Gökçeada - Bozcaada turları ve Çanakkale'den başlayıp Manisa üzerinden İzmir turu var.
Fotoğraf makinem şu anda yanımda olmadığı için fotoğrafların tamamını ekleyemiyorum.
Evet sevgili dostlar, bir süredir aklımı kurcalayan, beni uykularımdan eden yavruyu nasip oldu ZN Kangoo'nun yanına park ettik
Ilk izlenimler oldukça iyi tabiKısa mesafede alışmak kolay olmuyor ama zamanla ikimiz de birbirimize alışacağız gibi
Şehir performansı güzel, araziyi de test edeceğiz inşallah
En güzel yani da ekonomisi olsa gerek
Aslan parçası dedik de aslan mı kaplan mı yoksa sahibi gibi kara kartal mı ona karar vermek lâzım
Alın size ütü![]()
Tabi sonrasında sizlerden çeşitli tahminler gelmiş, ben ser verip sır vermemeye olabildiğince özen göstermiştim.
Forumumuzun rus ajanı dediğimiz [MENTION=5851]C.Kaan[/MENTION] kardeşimiz de bir takım tahminlerde bulunmuş ama doğru cevabı bulamamıştı bir türlü. O da en son
diyerek görüşünü belirtmişti.Akşama Olmadı En Geç Yarın Çıkar Ortaya![]()
Tahminlerin en ilginci de [MENTION=5598]yiğit[/MENTION]alp'in tahmini idi; UGK'yı mı aldın diye sormuştu


[MENTION=8121]ensar*[/MENTION] kardeşim de bizim apartmanın önünden geçerken gördüğü araçları benim zannetmeye başladı bu süreç içerisinde

Galiba ben yakaladım araç dodge nitro 4x4
Senin binanın önünde gördüm vahap abi doğru bildim mi?
Zaten sonrasında da konu Mustafa abimiz tarafından kilitlendi hihi
Neyse; bu süreç içerisinde araçtan haberdar olan ve ne olduğunu açıklamayan Mustafa abimiz, Onur ve Yiğitalp'e de ayrıca teşekkür ediyorum

Gelelim ters köşeye yatırma meselesine
Hepinizin yaptığı tahminlere göz atarak ters köşe yapacağımı söylemiştim, yapıyorum şimdi o ters köşeyi

Ucuz, ekonomik, arazi özellikleri olan biraz yüksek süratlerde rüzgar ve yol sesi sorunu olan bir ulaşım aracı demiştim. Daha da fazla ipucu veremezdim ama yine de doğru tahmin gelmedi.
Efendim bu aslan parçası Kron adlı firmanın üretmiş olduğu XC 500 (V-Brake) modelindeki 2013 model dağ bisikleti(mtb)dir qw

Kendisi ile mutlu, mesut bir biçimde süren birlikteliğimiz bu gün itibarı ile 400 km'ye ulaşmış ve ikinci bakımı Bakırköy - Metin Bisiklet'te Metin abimiz tarafından yapılmıştır.
Şimdi gelelim bisikletimizle ilk izlenimlerimize;
Bisikletimiz 18" kadroya sahip. Bu aralık da 1,70 - 1,80 boylarında birinin kullanması için ideal kadro boyutu. Üzerinde 26" jantlarıyla geliyor ve bisikletimizin yola tutunmasını standardında gelen Rubena Scyllia Sport arazi lastikleri sağlıyor.
Aktarma grubu olarak da Shimano markasına ait Altus serisinin 24 vitesli seti kullanılmış. Aktarıcı ve fren grubunun Shimano Altus olmasına bakmayın, giriş/orta seviye olarak gösterilen bu sistem arazi inişi yarışlarına katılmayacaksanız işinizi fazlasıyla görecektir. Arazi ve şehir turları ve de uzun bisiklet seyahatleri için oldukça ideal bir aktarma grubudur desem yeri.
Zoom markalı kilitlenebilir amortisörlü maşaya sahip olan bisikletimizde şehir ve arazi koşulları için iki farklı modda sürüş seçeneği bulunmakta. Şehir turlarında amortisörü kilitleyerek şehir bisikleti konforu yaşayabilir, arazi sürüşünde ise açarak yolun sürüşünüzü etkilemesini minimuma düşürebilirsiniz. Ayrıca bir diğer güzel özelliği de amortisör sertliğinin ayarlanabilir olması.

Bisiklet; normal bir insanın tek eliyle rahatlıkla kaldıracağı bir ağırlıkta. Ayrıca Hidrolik Disk Fren, geliştirilmiş aktarıcı setleri gibi modifikasyonlara da oldukça uyumlu bir model. Tercih sebeplerimden biri de buydu açıkçası.
Belirtmek istediğim başlıca hususlardan biri de ilk okulun bitmesi bende bisiklete bindiğim dönemin de bitmesi manasına gelmesi, çünkü yalvara yakara aldırdığım Castello Terminatör'ümü bir gün bir kaç dakikalığına kilitlemeyi unutmuştum ve kapının önünden çalındı. Bu olayın üzerinden de yaklaşık 13 - 14 sene kadar geçmişti. Bu süreç arasında iki tekerlekli olarak motosiklet kullanmış olmama rağmen bisiklete hiç binmemiştim. Bisikleti satın almamdan tutun, her akşam yaptığım turlara kadar sıkı bir aile direnişiyle karşılaştım anlayacağınız :aytuğ
İlk turumu da aldıktan üç gün sonra Belgrad Ormanı Bisiklet Parkuru'nda yapabildim. İlk yarım saat acemiliğimi atmakla, sonrasındaki yarım saat ise bisiklete alışmakla geçti.
İlk gün yaklaşık olarak 60 km kadar kullandım parkurda. Bisiklet gerçekten verdiğim her bir kuruşu sonuna kadar hak ettiğini gösterdi bana. Parkur dışına çıkıp orman arazisi içerisinde de kullandım alıştıktan sonra. Hep televizyonlarda seyrettiğim, yapabilir miyim diye düşündüğüm yarışların aslında o kadar da zor olmadığını gördüm.
İkinci gün ise Bahçelievler - Güngören - Bağcılar - Bakırköy ilçeleri arasında bir akşam turu attım. Bu tur da yaklaşık olarak 20-30 km kadar tuttu. Ayrıca bisikletle ilk karayolu deneyimim olduğunu hesaba kadar isek ilk günden daha eğlenceli geçti bile diyebilirim. Normalde amortisörünü kilitlemiştim ama yolların durumunu görünce amortisör kilidini açmanın doğru bir tercih olacağını düşündüm.
Üçüncü günümde ise Bahçelievler'den çıkıp sahilden İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi (Samatya) hizasına kadar gidip geri döndüm. Yaklaşık 30 - 35 km tutan tur oldukça rahat geçti. Zaman zaman ufak tefek sıkıntılar olsa da güzel geçen tur hepsine bedeldi.
Dördüncü günümüzde ise Yenibosna'ya kadar gittim. Kocasinan'da bulunan mezarlığın önünden yukarı doğru çıkarken bir bisiklet sürücüsünün en büyük kabusu olan köpek kovalama hadisesini uygulamalı olarak gördüm. Yokuşlarda 1. veya 2. vitesleri kullanan ben 11. 12. vitesten aşağı düşmeden büyük bir özveri ile kendini bilmez iki köpeğin kovalamasından sağ salim kurtuldum hihi Dönüşte farklı bir yolu kullanarak döndüm. Yokuş yukarı vites yükseltmek ve olanca gücümle pedallara asılmak henüz daha dördüncü günden hazır olmadığım bir durumdu, fazla dolaşamadım. O gün bu gündür geçtiğim güzergahlar üzerinde köpek analizi yapıyorum hehe
Beşinci günümüz cumaya denk geldi. Haftanın yorgunluğuydu, o, bu derken fazla zorlanmadan süreyim dedim. Evden çıkıp doğruca Bakırköy Mahzar Osman Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nin hemen girişinde sol tarafta bulunan yürüyüş parkuruna gittim. 700 metrelik bir parkur. Yürüyüş ve koşu yolları var. Akşam saatleri olması sebebi ile sabah kalabalığı yoktu ama yine de spor yapmaya gelen insanlar vardı. Kendimi çok zorlamadan, düşük viteste yüksek kadans çalışması yaptım. Sports Tracker verileri 30 tur attığımı gösteriyor parkurda bu da 21 km eder. Sonrasında ise eve döndüm.
Altıncı günümüz cumartesi idi ve hafta sonuna en çok yakışan yer deniz kıyısı olur düşüncesi ile düştük yollara. Bahçelievler'den çıkıp Zeytinburnu'na, Veliefendi Hipodromu'nun önünden geçen bisiklet yoluna doğru ilerledim. Bisiklet yolu projesi oldukça güzel bir proje olmuş, belirtmeden edemeyeceğim. Umarım ki olabildiğince yaygınlaşır da... Sonrasında ise bir süre Zeytinburnu Sahil Yolu paralelinde uzanan bisiklet yolu ile sonrasında ise bisiklet kullanımına uygun bir güzergah seçerek İBB Florya Dinlenme Tesisleri'ne kadar pedalladım. Özellikle bu güzergahın çok hoşuma gittiğini belirtmek isterim. Durduğum her ışıkta farklı bir soruyla karşılaştım. İnsanların tepkisi ve trafikte bana karşı gösterdikleri davranışlar oldukça hoşuma gitti. Kendini bilmez bir kaç sürücüyle karşılaşsam da üstesinden geldim. Yolun bir kısmında ise 20 kişilik bir bisiklet grubuna denk geldim. Gerçekten grup halinde yapılan bir tur tek başına yapılana göre daha farklı oluyormuş. Kısa bir ışık sohbeti bu grup içerisinden güzel bir kaç dost kazandırdı bana. Tesislere vardıktan sonra verilen kısa bir molanın ardından aynı güzergah üzerinden geri döndüm. 30 - 35 km kadar sürdü bu yolculuk. Üstelik acaba daha iyisini yapabilir miyim diye düşünmeden de edemedim.
Yedinci günümüzde herkesin aksine erkenden uyandım ve güne güzel bir kahvaltıyla başladım. Saat 10:00 sularında çıktım evden. İstikamet bu kez Tarihi Yarımada Turu - Beşiktaş ve Sahilyolu üzerinden ev şeklinde idi. Üstelik bu kez ilk defa E5'e de çıkacaktım (Evet, bisiklet sürücüleri gerekli ikaz ekipmanları ve kask kullanarak karayollarına çıkabiliyorlar. Yolun en sağından (arıza şeridi de dahil) seyretmek zorundalar) İncirli köprüsünden E5'e girdim ve Aksaray'a doğru pedallamaya başladım. Çapa dolaylarına geldiğimde "bisikletle Ankara'ya gitmek istiyorum" diyen bir hocam vardı, onu aradım. Tesadüf bu ya oda tura çıkacakmış. Bir süre onu bekledim, hem bu arada dinlenmiş de oldum. Aksaray üzerinden Beyazıt'a oradan da Çemberlitaş - Gülhane - Sirkeci - Kabataş hattını takip ederek Beşiktaş'a kadar pedal çevirdik. Yol üzerinden geçerken de Sirkeci'de hocamın bisikletini aldığı yere uğrayıp bisikletine ufak tefek bir kaç bakım yaptırdık.
Beşiktaş'ta yenilen öğle yemeğinin ardından nereye gideceğimize baştan karar veremedik. Sonrasında ise babamın arayarak Belgrad Ormanı'na geçtiklerini söylemesi üzerine bir sonraki durağımız belli oldu. Hocam da eşini aradı onlara da Belgrad Ormanı'na gelmelerini söyledi. Zaten ailecek tanışıyor olmamız da işe ayrı bir zevk kattı. Belgrad Ormanı'na vardığımızda doğruca sofraya oturduk ama yemek yiyecek halimiz de kalmamıştı :aytuğ Yemekti, dinlenmeydi derken bisikletlerle geldiğimiz için bizim kalkma vaktimiz gelmişti. Bizimkilerin yahu arabayla gideriz demesi falan engel olamadı bize. Sahil üzerinden geldiğimiz yolu kullanarak geri döndük. Kumkapı Balık Hali'nde kısa bir mola verdik, bir ufak atıştırdık ve Yedikule'ye kadar hocamla birlikte pedalladık. Sonrasında o Çapa'ya saptı ben de klasik sahilyolu güzergahını kullanarak Bakırköy'e kadar geldim. Bisikletin KM sayacı 300'e yaklaşmıştı, hazır gelmişken ilk bakımını yaptırayım diyerek satın aldığım yere geçtim. Yolumun üzerinde olması da ayrı bir güzellik oldu. İşim de biraz uzun sürdü, o ara da bana dinlenme açısından güzel oldu.
Sonrasında ise eve doğru yol almaya başladım. Tam eski adıyla JFK, yeni adıyla Aile Hastanesi'nin hizasına geldim ki yağmur sağanak halde yağmaya başladı. Açıkçası ben lastiklerin sorun olabileceğini düşünmüştüm ama beklediğim gibi bir sorun da teşkil etmediler. En büyük sorunu gözlükler oluşturdu, yağmur damlaları görmemi zorlaştırdığı için çıkartmak zorunda kaldım. Haznedar'a kadar sürdüm. Sonrasında ise uygun bir saçak altı bulup geçmesini bekleyeyim dedim ama yağmur dinmeyeceğinin sinyallerini verince mecbur pedallamaya devam ettim. Eve gelip duşa girdiğimi falan hatırlıyorum ama sonrasında geçen 10 saat yok bende. Öyle deliksiz uyumuşum. Gün içerisinde de 100 km'den fazla yol yapmışım.
Ertesi gün sadece hazır forma girmeye de başlamışken antremanlardan soğumamak maksadıyla bi 10 - 15 km kadar hafif bir tur atabildim sadece. Gece de memlekete gitmek üzere arabayla yola çıkınca bir hafta kadar bisiklete binemedim.
Dönünce de ufak ufak turlarla kaldığım yerden devam ettim efendim kullanmaya.
Araya mubarek Ramazan ayının girmesi planlarımı sekteye uğratsa da akşamları iftardan sonra kısa mesafede düşük sürat ve viteste yüksek kadans çalışmaları yapıyorum. Yüksek kadansta pedal çevirmeye alışmaya çalışıyorum.
Sonrasında ise planlarımda nasip olursa Gelibolu (Şehitlikler) - Çanakkale - Truva - Gökçeada - Bozcaada turları ve Çanakkale'den başlayıp Manisa üzerinden İzmir turu var.
Fotoğraf makinem şu anda yanımda olmadığı için fotoğrafların tamamını ekleyemiyorum.