Bu işlem zarar verir mi?

KuralZ farkı.:)
Yapmış olduğunuz teknik bilgi paylaşımlarınız çok hoşuma gidiyor.:eyv

Çok teşekkürler. Bilgi paylaştıkça artar, elimden geldiğinde paylaşmaya çalışıyorum.

Selim üstad hangi şubedesin,



Merhaba KuralZ Üstadım,
Dedikleriniz olayın özeti olmuş tamamen katılıyorum. Birde fırçasız yıkama hakkında bir kaç niteliksiz bilgi var siz ne dersiniz?

Oto yıkama konusunda daha bilgili arkadaşlar vardır, yine de köpüğün uygulandığı makine ve uygulayan kişinin aldığı eğitim önemli. Basit kriterler temeldir. Mesela;
Araç yıkanmadan önce eğer üzerinde kaba çamur varsa koparılmamalı, düşük basınçlı suyla yumuşatılıp yine düşük basınçlı su ile araç bir tur yıkanmalı,
Ardından (tercihen) daha önce makinesi içerisinde karıştırılarak basınçlı ortamda püskürtülmeye hazır bekleyen kimyasal araca uygulanmalı, ki biz buna köpük diyoruz :p

Buraya kadar tartışılan pek birşey yok, asıl tartışma konusu bundan sonra başlıyor. Temizlik ve durulamada basınçlı su kullanmak doğru mu? Hem doğru, hem değil.
Doğru. Çünkü basınçlı su zaman tasarrufu+su tasarrufu+daha hızlı yıkama+birim sürede daha fazla müşteri+maliyet düşürmek = Daha uygun yıkama ücreti demek. Bunu önemsemiyorsanız bilmeniz gereken şey, basınçlı su olmaksızın aracınızda normalde ulaşılamayan bazı noktalardaki (çamurluk içinde kenarda köşede kalmış çamur, bagaj kapağı/arka cam köşelerinde biriken çamur ve tortu, radyatörde birikmiş börtü böcek, yan marşbiyelerde, v.s.) birikmiş çamur ve kalıntıların temizlenmesi mümkün olmayabilir.

Yanlış. Çünkü özellikle düşük basınçlı su ile yapılması gereken ön yıkama olmaksızın doğrudan köpükle, hatta doğrudan basınçlı suyla yapılan yıkamada zaman içerisinde aracın boyasında çok hafif de olsa hasar oluşacaktır. Sonuçta kaplama üstündeki toprak, kum gibi sert küçük parçacıklar basınçlı suyla çok hızlı şekilde koparılıp sürüklenirken kaplamayı çizecektir. Bu çok mu önemli derseniz, tamamen sizin aracınıza verdiğiniz değerle ilgili. Malumunuz, kimi arkadaşlarımız bagajında toz bezini aracın boyasındaki tozu sık sık silmekte kullanırken, bazılarımız (mesela ben) toz bezini arada bir çıkarıp torpidoyu silip bırakıyor.

Bence araç nasıl yıkanmalı, onu da kendimce belirteyim.

Motor Yıkama: Gerçekten gerekmedikçe yapmayın. Ne zaman gerekir derseniz, bakım/onarım sonrası motordaki yağ ve kir artıklarını temizlemek için olabilir. Yapacaksanız da kontak kapalı ve anahtar motoru çalıştıramayacak bir yerde olsun. Önerim, kaputu açıp cam suyunuzu tamamlayıp rutin kontrolü yaptıktan sonra eski temiz bir bezle ulaşabildiğiniz yerleri silerek temizleyin, soket ve kabloları zorlamayın.

Araç iç temizliği (bagaj ve paspaslar dahil); tamamlandıktan sonra [not: Torpidoya asla kimyasal uygulamayın, kalitesi ve markası önemli değil, torpidoda bir sorun yoksa kimyasal uygulamayın. Özel bir durum yoksa tavanı temizlemekten kaçının, dokusunda bozulma hatta sarkmalara neden olabilirsiniz. Gösterge ekranına hiçbir kimyasal hatta ıslak bez dahi uygulamayın, suyun içerisindeki tortu ve mineraller gösterge ekranında iz bırakır, kullandığınız bezle bu hassas mika ekranı silmeye çalışırken çizilmesi ihtimali oldukça yüksek.]. Camları içeriden temizlemek tahmininizden daha iyi sonuçlar verebilir. Aracınızın camlarını içeriden en son ne zaman sildiniz? Bir peçete alıp ön cama sürüp deneyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız (arka cam temizliğinde dikkatli olun, cam resistanslarına zarar vermeyin).

Boyalı yüzeyler; aracın dış yüzeyinin büyük çoğunluğu ve hemen hepimizin en çok dikkat ettiği kısım. Düşük basınçlı suyla yıkanmalı, köpük uygulama veya bir kovada sık sık temizlenerek içerisinde kum zerreciğinin kalmadığından emin olunan bir sünger+oto şampuanı (bütçe, imkan, tercih meselesi... bulaşık deterjanı da kullanabilirsiniz, birkaçyüz liralık cilalı özel oto şampuanını da litrelik alabilirsiz) ile araç fazla bastırılmadan temizlenerek yıkanır ve kesinlikle kuramasına izin verilmeden bol ve düşük basınçlı suyla (bu noktada basınçlı su da tercih edilebilir) durulanır. Temiz ve pamuklu büyükçe bir bez parçası ile sıfır baskı uygulanıp sudan arındırılır. Sıfır baskı derken; bezi ıslak yüzeye masa örtüsü serer gibi örtün ve iki köşesinden kendinize doğru çekin, bilmem anlatabildim mi:). Kendi halinde kurumaya bırakırsanız yüzeyde su lekeleri kalacaktır. Su, sandığınız kadar temiz değil. Su buharlaşır ancak içerisindeki tortu ve kir o noktada kalır. Bu da benek benek rahatsız edici bir görüntü oluşturur.

Plastik kısımlar, tampon, dış dikiz aynaları, cam-kapı fitilleri, ön ızgara; için silikon yağları (silikon sprey) en iyisidir. Az miktarda uygulayın, boyaya gelmesin (silerseniz geçer, zarar vermez ancak boyada geçici iz bırakır), uygulanan kısmı hemen temiz bir pamuklu bezle silin. Plastiği besler, çatlama ve kırılma, sertleşme yaptırtmaz, parlak görünüm kazandırır, su ve uv direncini arttırır, özellikle kapı ve cam fitillerinde ses ve çok küçük ölçekli su problemlerini ortadan kaldırır.

Camlar; camlar yılda bir kez pasta-cila ile bakımdan geçirilirse silecek lastiklerinizin çok daha verimli çalıştığınız, yağmurlu havalarda görüşünüzün arttığını, silecek lastiklerinizin ömrünün uzadığını, aracın daha parlak ve çekici göründüğünü farkedeceksiniz.

Lastik ve jant bakımı: Bu iş için üretilmiş ürünleri kullanabilir veya alternatifleri değerlendirebilirsiniz. Güzelce yıkanmış jant ve jant kapaklarında balata tozu kalmaz ve jantın kendi parlaklığı normalde yeterlidir. İlle parlatmak isterseniz en pratik yol silikon yağlayıcı sprey veya ayakkabı parlatıcı sünger (süngerdeki aktif madde zaten silikon yağıdır) kullanabilirsiniz. Lastikleri parlatmak için, yıkanarak temizlenmiş ve kurumuş lastiğin yanak kısmına temiz bir süngere az miktarda arap sabunu (bedavadan biraz pahalıya alabilirsiniz) sürüp uygulayabilirsiniz.

Araç alt yıkama: ben dahil hemen hepimizin üşendiği bir şey ki oldukça önemli. Kış bitiminde araçlarımızın altını basınçlı suyla yıkatmalıyız. Yollara atılan kimyasal ve tuzlar olmadık yerlere girip aracın çürümesini hızlandırabiliyor. Aracınız toprağa girdiyse veya toprak yolda, çimende v.s.. kullandıysanız yine aracınızı kaldırtıp alt yıkama yaptırmalısınız.

Ben bunları aracıma yaptığımda, profesyonel bir oto kuaförden çıkmış kadar temiz bir araca bindiğimi hissedebiliyorum. Kişisel tercih meselesi ama kendi aracımla kendim ilgilenmeyi seviyorum. Oto kuaför belki daha iyi iş çıkarıyor, bazen yaptığı işi ben beğenmiyorum v.s.. Tamamen zevk meselesi:anla
 
Kaptırmışım, çok uzun yazmışım :kahve ıslık:goz
 
bende kendim temizlemeyi seviyorum. oto yıkamacılar her yere sürdükleri pis bezle temizliyor mu kirletiyor mu belli değil.
 
Yanlışınız var.
Pasta, mikrogranüllerden oluşur (genellikle cam tozu) ve yeni boya sonrası hataların düzeltilmesi veya alt katmana ulaşmamış derinliklerdeki ciziklerin düzeltilmesinde kullanılır.
Cila, boşluklara dolacak kadar ince yapıda ve genellikle şeffaf, sertleşebilen, serleştiğinde tutunduğu yüzeyle sağlam bir bağ kuran, uv ışınları, ısı değişimleri, su ve benzeri dış etkenlere dayanıklı bir tür kaplamadır.
Pasta-cila, yukarıdaki ikisinin biryerde toplandığı kombine ürünlerdir.
Siz cila yerine pasta-cila alıp kullanırsanız, hatta bunu çok sık ve çok fazla kullanırsanız aracınızın boyasını tabiri caizse kazırsınız. Arkadaşların uyguladığı yol oldukça doğru ve pratik. Aracınızın boyasının ömrünü ve canlılığını düzenli kullanımda cila ile uzun seneler yaşatabilirsiniz. Alırken dikkat edeceğiniz şey gerçekten iyi bir marka olması ve pasta-cila değil, cila aldığınızdan emin olmanız.
dip not: Oto boyacılar kaliteli ürün kullanırlar ancak cila yerine zaman ve para tasarrufu nedeniyle pasta-cilayı tercih ederler. Oto boyacıların kullandığı ürünü alıp kullanacaksanız iki kez kontrol etmenizde yarar var.
Agziniza saglik 👏 güzel açıklama olmuş

GT-I9500 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Selim üstad hangi şubedesin,



Merhaba KuralZ Üstadım,
Dedikleriniz olayın özeti olmuş tamamen katılıyorum. Birde fırçasız yıkama hakkında bir kaç niteliksiz bilgi var siz ne dersiniz?
Ben samsun metro markette calisiyorum, bizde olanin aynisi diger magazalarimizda da oluyor eger yoksa taleb edin getirmek zorunda...

GT-I9500 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
Çok teşekkürler. Bilgi paylaştıkça artar, elimden geldiğinde paylaşmaya çalışıyorum.



Oto yıkama konusunda daha bilgili arkadaşlar vardır, yine de köpüğün uygulandığı makine ve uygulayan kişinin aldığı eğitim önemli. Basit kriterler temeldir. Mesela;
Araç yıkanmadan önce eğer üzerinde kaba çamur varsa koparılmamalı, düşük basınçlı suyla yumuşatılıp yine düşük basınçlı su ile araç bir tur yıkanmalı,
Ardından (tercihen) daha önce makinesi içerisinde karıştırılarak basınçlı ortamda püskürtülmeye hazır bekleyen kimyasal araca uygulanmalı, ki biz buna köpük diyoruz[emoji14]
Buraya kadar tartışılan pek birşey yok, asıl tartışma konusu bundan sonra başlıyor. Temizlik ve durulamada basınçlı su kullanmak doğru mu? Hem doğru, hem değil.
Doğru. Çünkü basınçlı su zaman tasarrufu+su tasarrufu+daha hızlı yıkama+birim sürede daha fazla müşteri+maliyet düşürmek = Daha uygun yıkama ücreti demek. Bunu önemsemiyorsanız bilmeniz gereken şey, basınçlı su olmaksızın aracınızda normalde ulaşılamayan bazı noktalardaki (çamurluk içinde kenarda köşede kalmış çamur, bagaj kapağı/arka cam köşelerinde biriken çamur ve tortu, radyatörde birikmiş börtü böcek, yan marşbiyelerde, v.s.) birikmiş çamur ve kalıntıların temizlenmesi mümkün olmayabilir.

Yanlış. Çünkü özellikle düşük basınçlı su ile yapılması gereken ön yıkama olmaksızın doğrudan köpükle, hatta doğrudan basınçlı suyla yapılan yıkamada zaman içerisinde aracın boyasında çok hafif de olsa hasar oluşacaktır. Sonuçta kaplama üstündeki toprak, kum gibi sert küçük parçacıklar basınçlı suyla çok hızlı şekilde koparılıp sürüklenirken kaplamayı çizecektir. Bu çok mu önemli derseniz, tamamen sizin aracınıza verdiğiniz değerle ilgili. Malumunuz, kimi arkadaşlarımız bagajında toz bezini aracın boyasındaki tozu sık sık silmekte kullanırken, bazılarımız (mesela ben) toz bezini arada bir çıkarıp torpidoyu silip bırakıyor.

Bence araç nasıl yıkanmalı, onu da kendimce belirteyim.

Motor Yıkama: Gerçekten gerekmedikçe yapmayın. Ne zaman gerekir derseniz, bakım/onarım sonrası motordaki yağ ve kir artıklarını temizlemek için olabilir. Yapacaksanız da kontak kapalı ve anahtar motoru çalıştıramayacak bir yerde olsun. Önerim, kaputu açıp cam suyunuzu tamamlayıp rutin kontrolü yaptıktan sonra eski temiz bir bezle ulaşabildiğiniz yerleri silerek temizleyin, soket ve kabloları zorlamayın.

Araç iç temizliği (bagaj ve paspaslar dahil); tamamlandıktan sonra [not: Torpidoya asla kimyasal uygulamayın, kalitesi ve markası önemli değil, torpidoda bir sorun yoksa kimyasal uygulamayın. Özel bir durum yoksa tavanı temizlemekten kaçının, dokusunda bozulma hatta sarkmalara neden olabilirsiniz. Gösterge ekranına hiçbir kimyasal hatta ıslak bez dahi uygulamayın, suyun içerisindeki tortu ve mineraller gösterge ekranında iz bırakır, kullandığınız bezle bu hassas mika ekranı silmeye çalışırken çizilmesi ihtimali oldukça yüksek.]. Camları içeriden temizlemek tahmininizden daha iyi sonuçlar verebilir. Aracınızın camlarını içeriden en son ne zaman sildiniz? Bir peçete alıp ön cama sürüp deneyin, ne demek istediğimi anlayacaksınız (arka cam temizliğinde dikkatli olun, cam resistanslarına zarar vermeyin).

Boyalı yüzeyler; aracın dış yüzeyinin büyük çoğunluğu ve hemen hepimizin en çok dikkat ettiği kısım. Düşük basınçlı suyla yıkanmalı, köpük uygulama veya bir kovada sık sık temizlenerek içerisinde kum zerreciğinin kalmadığından emin olunan bir sünger+oto şampuanı (bütçe, imkan, tercih meselesi... bulaşık deterjanı da kullanabilirsiniz, birkaçyüz liralık cilalı özel oto şampuanını da litrelik alabilirsiz) ile araç fazla bastırılmadan temizlenerek yıkanır ve kesinlikle kuramasına izin verilmeden bol ve düşük basınçlı suyla (bu noktada basınçlı su da tercih edilebilir) durulanır. Temiz ve pamuklu büyükçe bir bez parçası ile sıfır baskı uygulanıp sudan arındırılır. Sıfır baskı derken; bezi ıslak yüzeye masa örtüsü serer gibi örtün ve iki köşesinden kendinize doğru çekin, bilmem anlatabildim mi:). Kendi halinde kurumaya bırakırsanız yüzeyde su lekeleri kalacaktır. Su, sandığınız kadar temiz değil. Su buharlaşır ancak içerisindeki tortu ve kir o noktada kalır. Bu da benek benek rahatsız edici bir görüntü oluşturur.

Plastik kısımlar, tampon, dış dikiz aynaları, cam-kapı fitilleri, ön ızgara; için silikon yağları (silikon sprey) en iyisidir. Az miktarda uygulayın, boyaya gelmesin (silerseniz geçer, zarar vermez ancak boyada geçici iz bırakır), uygulanan kısmı hemen temiz bir pamuklu bezle silin. Plastiği besler, çatlama ve kırılma, sertleşme yaptırtmaz, parlak görünüm kazandırır, su ve uv direncini arttırır, özellikle kapı ve cam fitillerinde ses ve çok küçük ölçekli su problemlerini ortadan kaldırır.

Camlar; camlar yılda bir kez pasta-cila ile bakımdan geçirilirse silecek lastiklerinizin çok daha verimli çalıştığınız, yağmurlu havalarda görüşünüzün arttığını, silecek lastiklerinizin ömrünün uzadığını, aracın daha parlak ve çekici göründüğünü farkedeceksiniz.

Lastik ve jant bakımı: Bu iş için üretilmiş ürünleri kullanabilir veya alternatifleri değerlendirebilirsiniz. Güzelce yıkanmış jant ve jant kapaklarında balata tozu kalmaz ve jantın kendi parlaklığı normalde yeterlidir. İlle parlatmak isterseniz en pratik yol silikon yağlayıcı sprey veya ayakkabı parlatıcı sünger (süngerdeki aktif madde zaten silikon yağıdır) kullanabilirsiniz. Lastikleri parlatmak için, yıkanarak temizlenmiş ve kurumuş lastiğin yanak kısmına temiz bir süngere az miktarda arap sabunu (bedavadan biraz pahalıya alabilirsiniz) sürüp uygulayabilirsiniz.

Araç alt yıkama: ben dahil hemen hepimizin üşendiği bir şey ki oldukça önemli. Kış bitiminde araçlarımızın altını basınçlı suyla yıkatmalıyız. Yollara atılan kimyasal ve tuzlar olmadık yerlere girip aracın çürümesini hızlandırabiliyor. Aracınız toprağa girdiyse veya toprak yolda, çimende v.s.. kullandıysanız yine aracınızı kaldırtıp alt yıkama yaptırmalısınız.

Ben bunları aracıma yaptığımda, profesyonel bir oto kuaförden çıkmış kadar temiz bir araca bindiğimi hissedebiliyorum. Kişisel tercih meselesi ama kendi aracımla kendim ilgilenmeyi seviyorum. Oto kuaför belki daha iyi iş çıkarıyor, bazen yaptığı işi ben beğenmiyorum v.s.. Tamamen zevk meselesi:anla
On numara anlatom olmus :eyv

GT-I9500 cihazımdan Tapatalk kullanılarak gönderildi
 
çok guzel bı paylasım olmus:eyv
 
bu serimizde yeni bir soru ile devam edelim.

- benzinli araçlarda 2000 d/d altında kullanmak motor için sakıncalı mıdır?
 
Değildir.

Ancak devrin düşük tutulması yakıtın azalacağı anlamına gelmez. Eğer motor aşırı yüke vurularak yani bu senaryo için; yüksek viteste ve düşük motor devrinde kullanılırsa yakıt tüketimi düşündüğünüz rakkamları görmez, normal rakkamlarda gezer hatta üzerine çıkar. Sonuçta her şekilde motora zarar verme ihtimaliniz yüksek olacaktır. Sonuçta silindir içindeki kompresyon artar, ateşleme sisteminin yapmak zorunda kalacağı yüksek avans değerleri uzun süre ve sürekli uygulanır, aşırı avans sonucu vuruntu ve silindir cidarlarıyla piston kafalarında aşırı deformasyon gerçekleşir. Tabi bu uzun vadeli bir senaryo, normal kullanımdaki avans vuruntuları zaten ön görülerek motor üretilmekte. Dizel motorlar, özellikle eski tip dizel motorlarda ise durum çok daha vahim olabilir. Dizellerdeki piston stroğu ve sıkıştırma oranı benzinlidekinden çok daha fazla, silindir sızdırmazlığı çok daha hassastır. Bu tip motorlarda aşırı avans sürekli gerçekleşir ise piston kolu (biyel kolu) eğrilir ve pistonunuz silindir bloğunu kırarak dışarı çıkar. Eskilerimizin dediği "dizel motor devirli kullanılır" sözü buradan geliyor.

Buraya kadar anlattıklarım ilk yazdığım "değildir" ile çelişiyor. Açıklamak gerekirse;
1. Doğru kullanım şekli esasen aracınızın gücüne, yüküne (yokuş çıkmak da, bagajı yüklü araç da yüklü kabul edilir hatırlatayım), yol ve hava şartlarına göre değişir.
2. Motorunuzun maksimum hp devirlerini ve maksimum tork devirlerini bilirseniz bu işinize yarayacaktır. Normalde uygulanması gereken en uygun aktif sürüş şekli şudur: Aracınızın vitesini maksimum beygir devri civarına kadar yükseltin, vitesi değiştirdiğinizde ise motorunuz devri maksimum tork devrine düşmüş olsun. Gerçi uygulamada biraz ileri bir sürüş tekniği sayılır, ancak agresif kullanımda vazgeçilmezlerden biridir. Bu tip kullanımda aracınızın ivmelenmesi çok hızlı gerçekleşir, en yüksek devirde vites değiştirmek her zaman en çabuk hızlanma anlamına gelmez.
3. Eğer aracınız benzinli ise ve yakıt tüketimini düşürmek isterseniz (genel araç bilgisi üzerinden söylüyorum) motor devrinizi 2400 devrin üzerine çıkarmamaya özen gösterin, eğer ki yolunuz açık ise 3400 devir ve biraz üzerine kadar devrinizi yükseltin ve bu şekilde mümkün olduğunca çabuk en yüksek vitese ulaşarak devri yine 2400 devir civarında sabit tutun.
not: Bu değerler genel anlamda 20 yaş üzeri motorlar için geçerli olmayabilir. Vankel (döner piston) motorlarda devir aralıkları tamamen farklıdır, bu tip motorlarda önerilen devirler 6000 devir üzeridir ki zaten redline 7000d/dk üzerinde başlar, 10000 d/dk' ya kadar çıkar. Biz standart otto çevrimli motorlardan bahsediyoruz. İki zamanlı ve motosiklet motorları da bu değerlerin tamamen dışında kalıyor, akıllar karışmasın diye söylemek istedim.
4. Herhangi bir düşük viteste, aceleniz de yoksa ve önünüz de tıkalıysa, gaza ani yüklenmelerden kaçınacaksanız her şekilde devri düşük tutmak mantıklı görünebilir. Doğru motor yükü ve doğru devir motora zarar vermez, ne var ki bu size yakıt tüketiminde avantaj sağlar mı? Hayır. Yakıt tüketimini düşürmenin daha güzel yolları var, bunların başında "yakıt kesme" sistemini verimli kullanmak geliyor.

Yakıt kesme nedir?
Belirli şartlar sağlandığında yakıt enjektörlerinin yakıt püskürtmeyi kesmesidir. Bu şartların bir kısmı üreticiye göre değişiklik gösterebilir ancak genellikle:
*Kontak on
*Motor devri +800 d/dk
*Motor ısısı ~90 santigrat derece
*El freni konumu off
*Gaz pedal konumu off (0 derece)
*Debriyaj konum anahtarı off (düz vitesli araçlar için)
*Vites konum anahtarı viteste (yani "boş" hariç bir konumda)
*Araç hızı, gaz pedal açısına göre gidilmesi gereken hızın üzerinde
Bu mantıkla aracınız der ki;
Yahu bu adam gaza basmıyor, şu vitesteyim ama benim hızım şu kadar, eh el freni de inik, araç hızı da yüksek, debriyaja da basmıyor. Demek ki ya güce ihtiyacı yok ya da yokuş aşağı iniyor. Yakıt gönderip napıcam, nasılsa gönderdiğim birşeye yaramayacak.
Enjektörlere yakıt sinyalini keser, böylece yakıt galerisinde yakıt yüksek basınçla sizin gaza dokunmanızı bekler ama kesinlikle silindire gönderilmez. Motor ise tekerleklerden aldığı güç ile herşeyiyle çalışmaya devam eder. Bu şekilde, İstanbul-Adana sürekli yokuş aşağı olsaydı İstanbul' da doldurduğunuz deponuzla bir ml. yakıt harcamadan Adanaya giderdiniz. Ancak az yaksın mantığı ile boşa alırsanız ne olurdu hesaplayalım:

Kaba bir hesapla aracımızla yaklaşık 6. viteste yaklaşık 2800 d/dk' da seyir halinde olduğumuzu var sayarsak yaklaşık hızımız 115-120 km/h arasıdır (marka modele göre değişir, kaba hesap yapıyoruz. unutmayalım ki hesabın mantığı önemli, kendi aracınıza göre hesaplayabilirsiniz). Yani normal, hatta düşük sayılabilecek yakıt tüketimi için ortalama hızımızın bu olduğunu var sayarsak;

Kaba hesapla;
2800 d/dk' da 8 lt yakıt tüketen aracımız var ise
Rölanti devri 800 d/dk ise
Rölantide harcanan yakıt (örnek hızda gidilirken, vites boşta ve motor rölantide, 100 km' de): +2,28 lt olur (+ çünkü rölantideki yakıt değerleri verim değerlerinden farklıdır)

Buna göre hesaplarsak;
İstanbul-Adana E-80 üzerinden 935 km. (google maps). Sanal marka Cillop model aracımız ise 100 kilometrede 8 lt. yakıt tüketiyor. Bu durumda aynı yolu aynı hızda rölantide gidersek 100km' deki yakıt tüketimimiz 2,28 üzerinde olur. 2,28 x 9,35 = 21,318 lt yakıt tüketirdik. Bu araç benzinli ise 4,35 x 21,318 = 92,75 TL, dizel ise 3,60 x 21,318 = 76,75 TL' gereksiz yakıt tüketimine denk gelir, paramızı sokağa atmış olurduk.

Bu durumda Sanal marka Cillop aracımızın yakıt tüketiminden de şikayetçi olup marka ve modeli kötülememiz işten bile değil.

Hatırlatayım, bu değerler gerçektir ancak uygulamak için gerçekten de yolun sürekli yokuş aşağı olması gerekirdi :), onun yerine kısmi olarak farkında olmadan kullandığımız bu sistemi nasıl daha verimli kullanabileceğimizi düşünmeliyiz.

Bunu neden anlattım. Biraz düşünelim...
Eğer yoğun trafikte yol alıyorsam ve araya zırt pırt birilerinin girmesine fazla aldırmıyor isem düşük viteste ve yüksek gazda gidip sonra da gaza basacağıma, önümdeki aracın arkasında kendiliğinden duracağım kadar gaz verir, ardından durmak üzereyken debriyaj ve frene hafifçe basarak aracıı durdururum. Böylece sadece ilk kalkış için kullandığım yakıt ile, yakıt kesmeyi kullanarak yol kat etmiş olurum. Sonuçta yukarıdaki şartlar sağlanmış ve araç yakıt enjeksiyonunu kesmiştir. Araca yaklaşma sğri boyunca yakıt tüketimim olmamıştır. Aynı mantığı otoyolda da uygularım, yolda öndeki aracı takip ederken aradaki mesafeyi biraz fazla bırakırsam öndeki araç frene her dokunduğunda fren yapmaktansa ayağımı gazdan çekmem yeterli olur, böylece hem tekrar hızlanmak için gereksiz yakıt tüketmemiş, hem de yakıt kesmeyi kullandığım için o süre boyunca hiç yakıt tüketmemiş, hem de fren balatalarımın ömrünü uzatmış olurum. Frene her dokunduğumda debriyaja da basmam, sadece motorun en düşük devre yaklaştığını hissettiğimde debriyaj kullanırım. Bu şekilde de o süre boyunca yakıt tüketmemiş olurum.

Ben normal kullanımımda aracı bu şekilde kullanmaya alışığım, o yüzden yakıt tüketimim genellikle ortalamanın oldukça altında seğreder. Ne var ki bu kullanım şekline alışmak sabır ve dikkat istiyor. Alışırsanız emin olun "bu araba hiç yakmıyor" diyeceksiniz.

Yine konuyu dağıttım. Umarım gereksiz bilgi eklememişimdir. Düşük devirde araç kullanımının zararından çok nedenini ve gerçek çözümünü anlatmaya çalıştım, anlatabildiysem ne mutlu bana. Belki bu yazıyı okuyan arkadaşlar bu şekilde birkaç litre az yakar da hem cebimize hem milli servete az da olsa katkımız olur.

edit: Hesap hatası düzeltildi
 
Son düzenleme:
Geri
Üst