- Katılım
- 9 Eki 2010
- Mesajlar
- 116
- Tepkime puanı
- 0
- Puanları
- 0
İstanbul'un Fethi
İstanbul'un Fethi, 29 Mayıs1453 tarihinde Doğu Roma İmparatorluğu'nun başkenti Constantinopolis'in, Fatih Sultan Mehmet önderliğindeki Osmanlı Ordusu tarafından alınmasıdır. Fetihten sonra İstanbul adını alan şehir, 470 yıl Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapmıştır. İstanbul'un fethi ile 1058 yıllık Doğu Roma İmparatorluğu sona ermiş, Orta Çağ kapanıp Yeni Çağ süreci başlamıştır.
İstanbul'un Fetih Süreci
Constantinopolis, müslümanlar tarafından ilk olarak Hz. Muhammed (s.a.v)'i Hicret döneminde evinde misafir eden sahabe Eyub El-Ensari tarafından 668-669 yıllarında kuşatılmıştır. Daha sonra bir çok farklı kuşatmaya sahne olan İstanbul, 1204 yılında Haçlılar tarafından kuşatılmış ve 1261 yılına dek Latin İmparatorluğu himayesinde kalmıştır.Constantinopolis, Osmanlılar tarafından ilk olarak Yıldırım Bayezid döneminde kuşatılmıştır. 1490 yılında yapılan kuşatma başarısız olmuş, 1402 Ankara Savaşı'na dek şehir aralıklarla abluka altında tutulmuştur.II. Mehmet'in tahta geçtiği dönemde, Anadolu'da Ankara Savaşı ile dağılan siyasi birlik toparlanmış, Rumeli'de fetih çalışmaları yeniden başlamıştı. II. Mehmet'in amacı Osmanlı Devleti'ni dünya çapında güçlü bir konuma getirmek, gücüne güç katmaktı. Bu siyasi yol ile önündeki ilk engel İstanbul'un alınmasıydı. Ayrıca İstanbul, bölgenin en büyük ticaret ve kültür merkezi konumundaydı. Ortodoks Kilisesi'nin merkezinin de İstanbul'da olması, İstanbul'un politik ve dini önemini arttırmaktaydı.
Fethe Hazırlıklar
II. Mehmet, Constantinopol'ün fehti için öncelikle deniz yardımının kesilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Bu gerekçe ile dedesi Yıldırım Bayezid'in yaptırmış olduğu Anadolu Hisarı'nın karşısında Boğazkesen'i (Rumeli Hisarı) yaptırdı. Bu hisar, Tuna Nehri ile Karadeniz'den gelecek yardımı önlemenin yanında, Osmanlı Donanması için bir üs konumu üstlenecekti. İstanbul'u kuşatacak ordunun arkasını korumak amacı ile Avrupa'da bir çok stratejik noktaya birlikler gönderdi. Mora Yarımadası kuşatıldı. İstanbul'un yüksek ve kalın surlarını yıkmak amacı ile Edirne'de, devrin önemli mühendisleri Musluhiddin, Saruca Sekban ile Osmanlılar'a sığınan Macar Urban'a toplar döktürüldü[2]. Edirne- Konstantinopol yolu düzenlendi ve topların geçebileceği kaliteye yükseltildi. Fatih Sultan Mehmet'in tasarlamış olduğu aşırtma gülleleri, günümüz ismi ile havan topları yapıldı.
Rumeli Hisarı'nın İnşaası
Hisarın inşaatına 15 Nisan 1452'de başlanmıştır. İş bölümü yapılarak her bölümün inşaası bir paşanın denetimine verilmiş, deniz tarafına düşen bölümün inşaasını da Fatih Sultan Mehmet bizzat kendisi üstlenmiştir. Denizden bakıldığında sağ taraftaki kulenin yapımına Saruca Paşa, sol taraftakinin yapımına Zağanos Paşa, kıyıdaki kulenin yapımına da Çandarlı Halil Paşa nezaret etmiştir. Buralardaki kuleler de bu paşaların adlarını taşımaktadırlar. Hisarın inşası 31 Ağustos 1452'de tamamlanmıştır.Hisarın yapımda kullanılan keresteler İznik ve Karadeniz Ereğlisi'nden, taşlar ve kireç Anadolu'nun değişik yerlerinden ve spoliler (devşirme parça taş) çevredeki harap Bizans İmparatorluğu yapılarından temin edilmiştir. Hisarın yapımında yaklaşık olarak 300 usta, 700-800 işçi, 200 arabacı, kayıkçı, nakliyeci ve diğer tayfa çalışmıştır.
Bizans'a Harp İlanı
1452 yılında Sultan II. Mehmet, Bizans İmparatorluğu'na savaş ilan etti. 28 Haziran 1452'de Rumeli Hisarı'ndan 50.000 kişilik ordu hareket etti. İstanbul Surları karşısında çadırlar kuruldu. 31 Ağustos'a kadar ordu İstanbul'da kaldı. Ancak 31 Ağustos'ta Edirne'ye gidildi.
Şahi Topların İcadı
Edirne'de eski Bizans esiri olan Macar asıllı Urban Usta ve diğer Osmanlı top dökümcüleri Şahi toplarını icat etti Ünlü tarihçi Joseph von Hammer-Purgstall'a göre Urban Usta topu yapma konusunda şu sözleri söylemiştir:
"Konstaniniye ve hatta Babil surlarını hak ile yeksan edilecek top imal edebilirim. Ben sanatımdan eminim, fakat topun ne kadar mesafeye gideceğini evvelden tahmin edemem."
Dîvân-ı Hümâyûn'un Toplanması
1452 yılının sonlarına doğru, II. Mehmet Dîvân-ı Hümâyûn'ı topladı. Toplantı sırasında Akşemseddin de katılmıştı. Toplantıda ilk sözü Vezir-î Azam Çandarlı Halil Paşa aldı. Eğer fetih gerçekleşirse, Haçlı seferi oluşacağını belirtti. Ancak, Zağanos Paşa, Şehabeddin Paşa, Akşemdeddin ve çoğu vezir Çandarlı Halil Paşa'nın görüşüne katılmadı. Sonuç olarak da İstanbul'un kuşatması oldu.
Bizans'ın Durumu
Bizans İmparatoru XI. Konstantin Palaiologos, Papa V. Nikola'ya iki büyük Hıristiyan mezhebini (Ortodoksluk ve Katolik) birleştirmek için başvurdu. İstanbul nüfusuda hızla azalıyordu. 1450 yılında 70.000 ile 80.000 arasında olduğu tahmin edilirken daha kuşatılmadan önce nüfus 36.000 oluyordu. V. Nikola ise aslen Rum olan ve eskiden Rusya Başpiskopos'u olan Polonya Kardinali İzidor adındaki zatı gönderdi. İzidor, Ayasofya'da Katolik usülünde bir Ayin düzenledi. İstanbul halkının bir kısmı ise çok yakınarak:
"Konstantinopolis'te Latin serpuşu görmektense Türk sarığı görmeyi tercih ederim!"
diyorlardı. V. Nikola'dan 3 kadırga ve 200 asker, savaş gereçleri ve gıda maddeleri geldi. 30 geminin de vaadi bildirildi. Sakız Adası'nda bulunan Cenevizliler'den 2 gemi ile 700 asker, Galata'daki Cenevizliler'den de 2 gemi ve 300 asker, İspanya ve adalardan da bazı kuvvetler gelmişti. Cenova'dan da (Cenevizliler'in isteği üzerine) 500 asker ile 1 gemi gelmişti. Ücretli Türk askeri ise nadir vardı. En önemlisi ise Ceneviz'deki Giustiniani ailesinden Giovanni Giustiniani 700 askeri ile yardım ediyordu. Eğer, Osmanlılar yenilerse Limni Adası'na düka tayin edebilme hakkına sahip olacaktı. Toplamında ise 20.000 asker Bizans'ı koruyordu. Gıda durumu ise genellikle Mora Despotluğu ve Sakız Adası'ndan karşılanıyordu. Bizans, ayrıca İstanbul Surları'na ve Galata'dan Sarayburnu'na çekilen zincirlere çok güveniyordu.
Edirne'den Konstaninoplis'e Hareket
II. Mehmet, Şubat 1453'de dökülen iri topun İstanbul önlerine götürülmesini emretti.[6] 60 mandanın çektiği topun iki tarafında 200'er asker yürüyor; kaymaması için çaba sarfediliyordu. Karaca Paşa komutasındaki 10.000 kişilik ordu İstanbul yakınındaki Vize, Silivri ve Ayestefanos (Yeşilköy) Kalelerini kuşattı. Nisan ayına geldiğinde Sultan Mehmet, eyalet ve sancaklara orduya katılmaları için haber gönderdi. 5 Nisan 1453'de Osmanlı Ordusu II. Mehmet'in komutasında İstanbul'a hareket etti. Asker sayısı olarak ise 100.000 ile 140.000 arasında değişiyordu. Ayrıca, önemli hocalardan Akşemseddin, Akbıyık ve Molla Gürani de bulunuyordu. 6 Nisan 1453'de 10.000 sipahi Maltepe civarını tuttu. II. Mehmet de Anadolu ve Haliç'i tutmuştu. Zağanos Paşa da Beyoğlu'nu fethetti. Galata üzerine yürüdü. Aynı gün Sultan, Mahmut Paşa'yı elçi olarak İmparatora gönderdi. Ama barış teklifi kabul edilmedi. Konuşma şöyle geçmiştir:* Mahmut Paşa:
"Padişahım Murad Han oğlu Mehmed Han, şehri kayıtsız şartsız teslim etmenizi ister. Şayet şehri teslim ederseniz kimsenim burnu kanamayacaktır. Bütün maiyetinizle dilediğiniz yere gitmekte serbest olacaksınız. Dinimiz, karşı koymayan düşmana iyi muamaele etmeyi emreder."
* XI. Konstantin Palaiogolos:
"Benim dinimde Hristiyanlığın kalbi olan bu şehri korumamı emreder. Bu kutsal beldeyi sonuna kadar savunacağım. Efendine söyle, çekip gitsin. Kendisini ve ordusunu ateşe atmasın."
* Mahmut Paşa:
"Biz ateşi seven bir milletiz."
Kuşatma Başlıyor
II. Mehmet hazırlıklarını tamamladıktan sonra Bizans kralına elçi göndererek şehrin teslim edilmesini istedi. Red cevabı üzerine 6 Nisan1453 tarihinde İstanbul kuşatmasına başlandı. Osmanlı ordusu kenti karadan ve denizden kuşatma altına aldı. Osmanlı ordusu surlarda gedikler açtıkça Bizanslılar surları yeniliyor, Türklerin şehre girişine izin vermiyordu. Osmanlı donanmasının da Bizans'a yardıma gelen Ceneviz ve Venedik gemilerine engel olamaması savaşın seyrini değiştirmeye başladı. Haliç ile Karaköy arasına çekilen zincirden ötürü Osmanlı donanmasının Haliç'e girememesi savaşın seyrini Osmanlı aleyhine çeviriyordu. Bu gelişmeleri üzerine Fatih Sultan Mehmet 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece 72 parça kadırganın karadan yürütülerek Haliç'e indirilmesi emrini verdi. Dolmabahçe üzerinden Haliç'e indirilen gemilerle savaşın seyri değişmeye başladı.
Kuşatmanın Başlaması
6 Nisan 1453'de barış şartları kabul edilmeyince kuşatma, Topkapı'dan (Sen Rumen) başladı.[7][8]12 Nisan'da sürekli bombardıman başladı. 17-18 Nisan'da ise Prens Adaları (Adalar) Baltaoğlu Süleyman Paşa tarafından fethedildi. 20 Nisan'da Bizans'a yardıma gelen 5 tane Rum ve Latin gemisi Osmanlı donanması'nı geçerek Haliç'e girdi. Bu olay, Baltaoğlu Süleyman Paşa'nın azline sebep oldu. Kaptan-ı Derya Hamza Bey oldu. (1456'ya kadar) Sultan Mehmet ve kumandanlar tarafından donanmanın nasıl Haliç'i aşabileceği görüşülmeye başlandı.
Gemilerin Karadan İndirilmesi
II. Mehmet, donanmanın karadan yürtüp Haliç'e indirebileciğni belirtti. Birçok vezir ve paşa bu duruma tepki gösterdi. Sultan görüşlere tepki göstererek:
"Biz Peygamber müjdesini gerçekleştirmeye geldik. Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han'ız. Allah'ın izni ve yardımı ile imkansızı mümkün yaparız. Davranın, amele bulun, usta bulun! Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına doğru geniş bir yol açın. Yol boyunca kızakları döşeyin. Cenevizliler'den yağ alıp kızakları yağlayın. Amma çok gizli tutun. Bizans bu durumu fark etmemeli."
dedi. Bunun üzerine 67 (veya 72) parçalık donanma Haliç'e indirilmesi kararlaştırıldı.[9]Dolmabahçe'den Beyoğlu sırtlarına uzanan bir yol yapıldı. Kızaklar döşenip, yağlandı. Gemilerin altına konacak arabalar hazırlandı. Çok sayıda manda ve öküz sağlandı. Cenevizli casuslar ise yoğun çalışmayı görüyor, ama kestiremiyorlardı. Bu sırada Molla Gürani, yanında talebeleriyle geldi. Molla Gürani, fethin Sultan Mehmet'e gerçekleşeceğini belirterek:
"Hünkarım, fetih size nasip olacaktır. Sakın vazgeçmeyin. Müritlerimle geldim. Kefenlerimiz boynumuzdadır. Ölene kadar fetih yolunda yürümeye andımız var."
dedi. Bir gece içerisinde donanma Haliç'e indirildi. 22 Nisan'da donanma Haliç'ten ateşe başladı. Bizans Başkumandanı olan Giustiniani ise, donanmanın Haliç'e indirlmesine inanamıyordu. Ayrıca, bu sırada İstanbul'a Sultanın emri ile Zağanos Paşa tarafından köprü yapıldı.
İlk Havan Topunun İcadı
Bir gün Cenevizliler'in bir temsilcisi topların evlere düştüğünü söylerek şikayette bulundu. Sultan da kabul etti. Sultan bizzat çalışmalara başladı. Çizdiği ve düşündüğü şekilde bir top döktürdü. Yapılan hazırlıklar sonunda top ateşlendi. Gülle, yükseldikten sonra kavislenerek inmdi, ardından hedefe tam isabet ederek bir Bizans gemisini batırdı. O zaman Humbara, günümüzde ise Havan denilen topun kavislenebilip, yere düşen ilk örneği icat edildi.
Bizans Elçileriyle Görüşme
Sultan Mehmet'e Bizans İmparatoru tarafından elçiler gönderildi. İmparator teklifde bulunarak:
"Kuşatma kaldırılırsa padişahın istediği kadar vergi vermeye hazırım. Konstantinopolis Surlarına kadar olan bütün topraklar da kendilerinin olsun. Ayrıca şehrin güvenliğinden sorumlu, padişah tarafından tayinine hazırım."
dedi. Ancak Sultan bu teklifi kabul etmeyerek:
"Efendinize söyleyin, direnmeyi bırakıp şehri teslim etsin. Bunu yaparsa Mora'nın hakimiyetini ihsan edeceğiz. Razı olmazsa şehre zorla gireceğiz! Biz Sultan Murad Han oğlu Mehmed Han olarak peygamber müjdesi peşindeyiz."
dedi.
Kuşatma Hakkında Görüşme
Aynı günün akşamı II. Mehmet'in sırma işlemeli büyük kırmızı otağında toplantı vardı. Padişah ordunun bütün ileri gelenlerini toplamıştı. Çeşitli ilim adamaları, şeyh ve dervişler de orada bulunuyordu. Padişah söze başlayarak:
"Vezirlerim, paşalarım, beylerim, kocalarım, silah arkadaşlarım! Hepiniz büyük fedakarlıklar gösterdiniz. Ama sizden daha fazlasını istiyoruz: Bu şehri artık alınız! Bize mazeret değil, müjde getiriniz. Sebat bekliyoruz. Şimdi sözü olan konuşsun!"
dedi. Ardından ilk sözü Çandarlı Halil Paşa aldı:
"Hünkarım, inandığım gibi konuşacağıma ruhsat var mı?"
dedi. Sultan da:
"Elbette lala, fikrini açık açık söyle. Biz doğrulardan kaçan değil, doğruları arayan bir hünkarız."
dedi. Çandarlı Halil Paşa:
"Öyleyse şevketlüm, bunca zaman sürüp giden muharasanın kaldırılmasını teklife cesaret edeceğim! Bizans İmparatoruna (XI. Konstantin) ağır şartlar koşar ve istediğimizi koparırız. Sel gibi kan akıttık. Elbette bunun bedeliağırdır. Lakin neticeye bir türlü bir türlü ulaşamıyoruz. Şehir iyi korunuyor. Lağımlarımızı anında haber alıp patlatıyorlar. Büyük kulelerimizi yakıyorlar. Üstümüze kaynar katran döküyorlar. Macar ordusu ile Venedik donanmasının yola olduğunu haber aldı. Üstümüze gelirler. Fikrimce, barışa razı olalım..."
dedi. Padişah sözü Zağanos Paşa'ya verdi. Zağanos Paşa konuşmaya başladı:
"Hünkarım, efendim! Venedik donanması ile Macar ordusu geç kalmıştır. Bizans artık avucumuzun içindedir. Onu pençenizden beşeri hiçbir kudret kurtaramaz. Kulunuz, kölenizim hünkarım, fetih yolundan dönmeyiz!"
dedi. Ardından sözüz ilim adamları, şeyh devriş ve ulemalar aldı. Onlar da kuşatmanın kaldırılmaması gerektiğini belirttiler. Akşemseddin de fetih olacağını belirterek:
"Şevketlüm, rüyasını gördüm, Konstantiniye'nin fatihi olacaksınız. Peygamber Efendimiz Hazretleri'nin övdüğü emir unvanını alacaksınız. Ferman sizindir."
dedi ve kuşatmanın devamına karar verildi. Padişah fermanı çıktı. Fermanda şunlar yazılıydı:
"Salı sabahı namazından sonra umui yürüyüş olacaktır. Tellal çıkarılsın ve bütün efrada (askelere) duyurulsun. Pazartesi gününü herkes oruçla geçirecektir. Topluca dua edilcektir. Cenab-ı Mevla kararımızı hayırlı kılsın!"
dedi. Pazartesi günü içerisinde dualar edildi oruç tutuldu.
Konstantin'in Şehri Düşüyor
Osmanlı Donanması'nın Haliç'e indirilmesi ile birlikte savaşın seyri Osmanlılar'a döndü. İstanbul'a 19 Nisan, 6 Mayıs ve 12 Mayıs'ta büyük hücum düzenlendi fakat şehir ele geçirilmedi. Kuşatma oldukça uzun sürmüş, Osmanlı askerleri moral ve fiziki açıdan kötü duruma düşmüştü. Bu gelişmeler üzerine Fatih Sultan Mehmet, 29 Mayıs'ta büyük taaruz için emir verdi. 29 Mayıs'ta günün ilk ışıkları ile başlayan taaruz sonucu, Ulubatlı Hasan'ın İstanbul Surları'na çıkarak Osmanlı sancağını dikmesi ile Osmanlı ordusu moral kazandı ve savaşa topyekün karşılık verdi. Açılan gediklerin kapatılamaması ve Osmanlı ordusunun topyekün saldırısı karşısında Constantinopolis, 29 Mayıs 1453 Salı günü Fatih Sultan Mehmet'in önderliğindeki Osmanlı birliklerine teslim oldu.Konstantin'in alınması ile birlikte topların deldiği surlardan içeri giren II. Mehmet, halkın sevgi gösterisi ile karşılandı. Bu fetihten sonra II. Mehmet, Fatih ünvanını kazandı.
Son Gece ve Fetih
Sultan Mehmet, 28 Mayıs'ı 29 Mayıs'a bağlayan gece Akşemseddin'e Konstantinopolis hakkındaki görüşlerini öğrenmek için Ahmet Paşa'yı gönderdi. Akşemseddin ise şehrin yarın fethedileceğini söyledi. Konstantinopolis'te ise XI. Konstantin, Ayasofya'dan çıkınca, atına binip askeri mevkileri dolaştı. Halkı ve askerleri heyecandıracak konuşmalar yaptı. Osmanlı tarafının kesin hücuma kalkacağı Galata Cenevizliler ile Osmanlı Rumları tarafından XI. Konstatin'e bildirilmişti. Sultan Mehmet ise 29 Mayıs günü şehri fethedileciğini belirterek
"Ya Bizans'ı alırım, ya da Bizans beni!"
demişti. 29 Mayıs sabahı, namazını kıldıktan sonra atına binen Sultan Mehmet, maiyetiyle birlikte ön safe gelmiştir. Verilen emirle toplar ateşlenir. Osmanlı Ordusu hücuma başladı. Lağımcılar kaleyi patlatmaya çalışırken, Bizans askeri de Grejuva'yı Osmanlı askerlerine döküyordu. Sultan ise Topkapı önlerinde demir topuz ile savaşıyordu. bu sırada Giovanni Giustiniani ağır yaralandı. Konstantin'den tedavi için izin istediği zaman Konstantin:
"Yaranız ağır değildir; bununla beraber, buradan nasıl çıkacaksınız?"
diye sordu. Giovanni ise:
"Cenab-ı Hakk'ın Türklere açmış olduğu yolu takip edeceğim."
dedi. Ardından da Galata'ya sığındı ve orada öldü. 700 kişilik birliğiyle gelen Giovanni, bölgeyi terkedince Bizans ordusu iyice bozulmaya başladı. Ulubatlı Hasan adlı bir yeniçeri ise 30 arkadaşı ile kaleye tırmanıyordu. Bizanslılar 8'ini ok ve top atışlarıyla vurmuş ise de 22 kişi surlara tırmandı ama kısa sürede ok ve top atışlarında yaralandı. Ulubatlı Hasan ise sancağı kaleye dikti. ancak ok ve ateşlerle orada vefat etti. Söylediği son söz ise:
"Allah'ım bu sancağı buradan indirme!"
idi. Bu sırada imparator öldü. İmparatorun ölümü ile ilgili çeşitli rivayetler vardır. Aynı zamanda veliahtlardan Kantakuzen de ölmüştü. Şehzade Orhan ise intihar etmişti.
Bu sırada Sultan Mehmet, Topkapı'dan şehre girdi. Böylece şehir fethedildi. Sultan Mehmet, Fatih ünvanını aldı. Bu sırada Giritli askerler bahçede halen çatışma içindeydi. Fatih bunları görünce, silahlarıyla beraber Girit'e dönmelerine izin vermiştir. Daha sonra Bizans Patriği'ni telkin ederek:
"Ben Sultan Mehmed, sana ve arkadaşlarına ve bütün halka söylüyorum ki, bugünden itibaren ne hayatınız ve ne de hürriyetiniz hususunda benim gazabından korkmayınız."
dedi. Ve sancağı burçlarda gördüğüne sevinerek:
"Aciz, fakir kulun Mehmed'e bu günleri gösterdiğin için sana şükürler olsun Rabbim!"
dedi. Halkın bir kısmı ise hala umutluydu. Çünkü Çemberlitaş sütunu, Türklerin şehre girmesini önleyecekti. Ancak Çemberlitaş da geçildi. Ayasofya'ya varıldı. Camii'ye çevrilmesi emri verildi. Fetih ile ilgili çeşitli rivayetler vardır.
Moderatör tarafında düzenlendi: