Ersel YILGIN
Bilgi Girilmemiş
TBMM’nin açılış günü olan 23 Nisan’ı Türk çocuklarına armağan eden Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün, çocuklara olan sevgisi ve çocuklara duyduğu güven ile ilgili en güzel anılar...
Çankaya’da gezi ve çocuklarla sohbet...
İki kardeş okul dönüşü annelerinden izin alarak sık sık Atatürk’ün köşkünün etrafında gezinip dururlarmış.
Öğretmeni Ayşe’ye o gün yurdumuzun düşmanlardan kurtarılması için Ata’nın emrinde milletçe nasıl çok çalışıldığını anlatmıştır. İçinde bulunduğumuz ortamın nasıl meydana getirildiğini öğrenen Ayşe, kardeşi İsmet’i de alarak her zaman olduğu gibi belki Atatürk’ü görürüz diye köşkün etrafında gezip dururlar.
Tesadüf aynı gün, yaveri ve arkadaşlarıyla bir gezinti yapan Atatürk, Ayşe ile kardeşinin köşkü seyrettiklerini görünce yanlarına yaklaştı.
- Adın ne senin yavrum.
- Ayşe.
- Senin adın ne yavrum.
Ayşe’nin kardeşi hemen cevap verdi.
- İsmet.
- Niçin burada dolaşıyorsunuz?
- Sizi görmek istedik efendim.
- Peki ben kimim? Beni niçin görmek istediniz?
İki kardeş bir ağızdan
Gazi Mustafa Kemal Paşasınız.
Atatürk ve yanındakiler gülümsediler.
- Benzettiniz çocuklar ben gazi değilim.
Yine iki kardeş bir ağızdan
- Siz Gazisiniz.
- Peki nereden bildiniz?
Çocuklar aynı ağızdan gür bir sesle,
Çünkü size hiç kimse benzemez.
- Ayşe sen okuyor musun?
- Evet beşinci sınıftayım.
- İsmet sen kaçıncı sınıftasın?
- Üçüncü sınıftayım.
- Ayşe sen ne olmak istiyorsun?
- Öğretmen olmak istiyorum efendim. Öğretmenler yurtlarına yararlı insanlardır. Biz her şeyi öğretmenden öğreniriz. Sizi de öğretmenimiz tanıttı.
- Evet yavrum, biz her şeyimizi öğretmenlere borçluyuz. Beni de öğretmenim Gazi yaptı. Peki İsmet sen ne olmak istiyorsun?
- Asker olacağım. Çünkü sizi çok seviyorum. Yurduma saldıran düşmanın kafasını kıracağım.
Atatürk iki kardeşi bağrına bastı sevdi ve okşadı.
- Aferin çocuklar.
Yanındaki arkadaşlarına dönerek:
- Evet! Milletin bağrından tertemiz bir nesil yetişiyor. Eserimizi bunlara gözümüz arkada kalmadan bırakabileceğiz. Şimdi çok huzurluyum! derken gözleri yaşardı.
***
Atatürk’ün çocuk sevgisi ile ilgili bir anısı
Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.
Atatürk bir okula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardı. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu. Bu durum Atatürk’ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı:
- Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın?
Çocuk:
- Bir şeyim yok efendim.
Çocuk arkasını döndü, gözlerinden akan yaşları gizlice sildi.
Atatürk:
- Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben çok üzülüyorum.
Küçük çocuk, o vakit yaşlı gözlerini Atatürk’e çevirdi:
- Atam, seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik. Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne zaman göreceğiz? Ona ağlıyorum. Atatürk oradaki çocuklara baktı:
- Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.
***
İşte benim kuşaklarım.
Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir çocuk salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk’e baktıktan sonra: “Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum” der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk’ün sesi bozar “Öyleyse, gel öp” der. Çocuk koşarak Atatürk’ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da: “Biz de.. Biz de..” diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata’yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Büyük Atatürk’te ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: “İşte benim kuşaklarım” der.
Çankaya’da gezi ve çocuklarla sohbet...
İki kardeş okul dönüşü annelerinden izin alarak sık sık Atatürk’ün köşkünün etrafında gezinip dururlarmış.
Öğretmeni Ayşe’ye o gün yurdumuzun düşmanlardan kurtarılması için Ata’nın emrinde milletçe nasıl çok çalışıldığını anlatmıştır. İçinde bulunduğumuz ortamın nasıl meydana getirildiğini öğrenen Ayşe, kardeşi İsmet’i de alarak her zaman olduğu gibi belki Atatürk’ü görürüz diye köşkün etrafında gezip dururlar.
Tesadüf aynı gün, yaveri ve arkadaşlarıyla bir gezinti yapan Atatürk, Ayşe ile kardeşinin köşkü seyrettiklerini görünce yanlarına yaklaştı.
- Adın ne senin yavrum.
- Ayşe.
- Senin adın ne yavrum.
Ayşe’nin kardeşi hemen cevap verdi.
- İsmet.
- Niçin burada dolaşıyorsunuz?
- Sizi görmek istedik efendim.
- Peki ben kimim? Beni niçin görmek istediniz?
İki kardeş bir ağızdan
Gazi Mustafa Kemal Paşasınız.
Atatürk ve yanındakiler gülümsediler.
- Benzettiniz çocuklar ben gazi değilim.
Yine iki kardeş bir ağızdan
- Siz Gazisiniz.
- Peki nereden bildiniz?
Çocuklar aynı ağızdan gür bir sesle,
Çünkü size hiç kimse benzemez.
- Ayşe sen okuyor musun?
- Evet beşinci sınıftayım.
- İsmet sen kaçıncı sınıftasın?
- Üçüncü sınıftayım.
- Ayşe sen ne olmak istiyorsun?
- Öğretmen olmak istiyorum efendim. Öğretmenler yurtlarına yararlı insanlardır. Biz her şeyi öğretmenden öğreniriz. Sizi de öğretmenimiz tanıttı.
- Evet yavrum, biz her şeyimizi öğretmenlere borçluyuz. Beni de öğretmenim Gazi yaptı. Peki İsmet sen ne olmak istiyorsun?
- Asker olacağım. Çünkü sizi çok seviyorum. Yurduma saldıran düşmanın kafasını kıracağım.
Atatürk iki kardeşi bağrına bastı sevdi ve okşadı.
- Aferin çocuklar.
Yanındaki arkadaşlarına dönerek:
- Evet! Milletin bağrından tertemiz bir nesil yetişiyor. Eserimizi bunlara gözümüz arkada kalmadan bırakabileceğiz. Şimdi çok huzurluyum! derken gözleri yaşardı.
***
Atatürk’ün çocuk sevgisi ile ilgili bir anısı
Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.
Atatürk bir okula gitmişti. Her zaman olduğu gibi bütün çocuklar etrafını sardı. Hepsi sevinç içinde onu alkışlıyordu. Yalnız küçük bir çocuk bir kenara çekilmiş, ilgisiz gibi duruyordu. Bu durum Atatürk’ün gözünden kaçmadı. Onu yanına çağırdı:
- Çocuğum, neden durgunsun? Bir derdin mi var? Hasta mısın?
Çocuk:
- Bir şeyim yok efendim.
Çocuk arkasını döndü, gözlerinden akan yaşları gizlice sildi.
Atatürk:
- Niçin ağlıyorsun yavrum? Sen ağlayınca ben çok üzülüyorum.
Küçük çocuk, o vakit yaşlı gözlerini Atatürk’e çevirdi:
- Atam, seni böyle yakından görmek isterdik. Geldin, gördük, sevindik. Ama artık sıramızı savdık. Bir daha seni ne zaman göreceğiz? Ona ağlıyorum. Atatürk oradaki çocuklara baktı:
- Beni ne zaman görmek isterseniz aynaya bakın. Siz Türk çocukları benim birer parçamsınız. Bende sizin.
***
İşte benim kuşaklarım.
Atatürk bir gün çocuk balosuna gider. Ortalıkta bir şaşkınlık havası doğar. Küçük bir çocuk salonun orta yerinde kalır. Bu yavru hayranlıkla bir süre Atatürk’e baktıktan sonra: “Atatürk’üm, seni öpmek istiyorum” der. Ortalığa bir sessizlik dalgası yayılır. Bu derin sessizliği Atatürk’ün sesi bozar “Öyleyse, gel öp” der. Çocuk koşarak Atatürk’ün boynuna sarılır. O sırada diğer çocuklar da: “Biz de.. Biz de..” diye bağırırlar. Böylece tüm çocuklar Ata’yı doya doya öperler. Bu görüntü çoğu kişiyi ağlatır. Büyük Atatürk’te ağlar. Evet, Türk çocuklarının bu engin sevgisi için ağlar. Hem de sevinç gözyaşlarını dökerek. O gün çevresindekilere övünçle: “İşte benim kuşaklarım” der.