Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
[h=2]Beyrut'ta otele giderken kaçırılan ve 72 gün boyunca rehin tutulan THY pilotlarından Murat Ağca, yaşadığı korku ve stres dolu günleri anlattı.[/h]
Beyrut'ta otele giderken kaçırılan THY pilotlarından Murat Ağca, kaçırılma anlarını ve 72 gün boyunca yaşadıklarını ayrıntıları ile anlattı. Ağca, "Kendilerine sorduğumuzda 'Suriye ile sınırda bulunan Azaz'da kaçırılıp tutsak tutulan ailelerimiz var. Onların serbest bırakılmasını istiyoruz' dediler. Bölgedeki tek güçlü devletin Türkiye olduğunu ve bu konuda Türkiye'nin arabuluculuk yapmasını istediklerini söylediler." diye konuştu.Uçaktan otele nakledildikleri sırada ellerinde 'keleş' tabir edilen tüfeklerle onlarca kişi tarafından etraflarının sarıldığını söyleyen Ağca, "Amerikan filmlerinde olur ya kaçırılmamız, bir Amerikan filmini arattırmayacak türdendi. Filmlerde küçük hatalar olur ya bunda hiçbir hata yoktu. Üç dakika içinde kaçırıldık." dedi.Özgürlüklerinden 71 gün ayrı kaldıklarını belirten Ağca, "İlk günler anlatılması çok güç günlerdi. Bir odada tutulduk. Işık yoktu. Bir vantilatörün etrafında dönüyoruz. Maskeli, silahlı insanlar başımızda. İçlerinde birkaç kişi ingelizce konuşuyor. Onlar da sürekli orada olmuyor. Akşamları gelip bir ihtiyacınız var mı diye soruyorlardı. Bir korku filmi yaşadık ama sonunda güvendiğimiz tek bir şey vardı. Devletimiz vardı. Devletimizin bizi kurtaracağına olan inancımız vardı. Onlar da bunun bilincindeydi. Devlet büyüklerimizden herhangi biri aradığında, Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız aradığında bizde sevinç bir kat ise onlarda on kat sevinç oluyordu. Devletimizden bizi kurtarmasını sabır ile bekledik." diye konuştu.Kaçırılma anının ayrıntılarını anlatan Ağca, "Otele transferi sağlayacak olan araca bindik. Bir ila bir buçuk dakika yol aldıktan sonra hızlı bir fren yaptı. Frenin arkasından araba 100 metre kadar daha ilerledi ve araba durduruldu. Durduğumuzda gördüğüm, dışarıda onlarca insan, hepsinin elinde kaleşnikoflar ve tabancalar vardı. Yüzleri siyah maskeliydiler, arapça bağırarak üstümüze geliyorlardı. O an ne yapacağımızı şaşırdık ama aklımıza hemen sakin olmamız gerektiği geldi. Herhangi bir şekilde ilk ateş sesini duyduğumuzda kendimizi koruyacak tedbirler almalıyız diye düşündük. Kapıyı tekmelediler ve açtılar. Şoförün kafasına silah dayadılar. Hepimize silah doğrultup içeri girdiler. O sırada kaptanımız sakın ateş etmeyin diye onlara bağırdı. Kaptanı alıp götürdüler. Arkasından beni alıp götürdüler. Ellerinde 10 bin voltluk şok aletleri vardı. Eğer ki biz orada direnç göstermiş olsak muhtemelen o şok aletlerini kullanarak bizleri çıkaracaklardı. Yolda hiçbir araba veya insan yoktu. Bir iz, herhangi birşey yoktu. Beş dakika sonra da bir evin içinde bulduk kendimizi, Gözlerimizi bağladılar. Bir eve soktular bizi. Eve girer girmez 'yere yat' dediler. 'Diz üstü çök dediler. Diz üstü çöktüm. Kafamı yere dayadılar. Kafama da silah dayadılar. O arada kaptanı içeri getirdiler. Daha sonra birisi gelip beni ayağa kaldırdı. Orada Arapça birşeyler konuştular. Kızma ifadesi olan konuşmalardı, anlayamadım." şeklinde konuştu.Daha sonra önlerine sehpa koyup kendilerine meyve ikram ettiklerini anlatan Ağca, "O anların tarifi yoktu. Bize 'Korkmayın, size zarar vermeyeceğiz. 2-3 günlük bir işimiz var sizinle. Sonra sizi serbest bırakacağız' dediler ama olayı sonradan öğreniyoruz ki biz resmen kaynayan bir cehennemin içine bir şekilde düştük. Ve sağolsun devletimiz bu cehennemin içinden bizi çekip kurtardı. Çünkü gün geçtikçe, 127 Suriyeli kadın, 200 tane başka kadınlar, Katarlı kadınlar, Ortadoks papazlar, Lübnanlılar falan hergün bir senaryo geliyordu ve biz anladık ki bu olay çok basit bir adam kaçırma olayı gibi görünmedi." ifadesini kullandı.Beyrut'ta her üç günde bir ev değiştirdiklerini ve 3-4 farklı evde kaldıklarını belirten Ağca, "Akşam gelip bizle konuşuyorlardı. 'İhtiyacınız var mı, hasta mısınız? İlaç kullanıyor musunuz? Bir sıkıntınız var mı?' diye soruyorlardı. Diğerleri bir kelime bile İngilizce bilmiyor, maskeli şekilde başımızda nöbet tutuylorlardı." dedi.Ağca, maskeli kişilerin, "Bizim devletimiz çok güçsüz. Kendi devletimizden yardım göremedik." dedi. Ağca, Türkiye'nin çok güçlü bir devlet olduğunu ve kendilerine arabulucuk yapmasını istedikleri için böyle bir işe yeltendiklerini söylediklerini aktardı.Kurtarılan pilotun eşi Nur Ağca da çok zor günler yaşadıklarını anlattı. Uzun süre yaşadıkları şoku atlatamadıklarını belirten Nur Ağca, "Ses kaydını aldığımızdan sonra daha da kötü olduk. Çünkü kafamızdaki kare değişti. Onu gönderdiğimizdeki gibi değil, üzgün, mutsuz bir halde görmüştük. Her ne kadar onlar mutluymuş gibi gözükmeye çalışsalar da oldukça mutsuzlardı. Bunu biz bir yaşıyorsak onlar on yaşıyorlardı. Çok zordu. Allah hiç kimsenin başına vermesin. Ne kimse kimseyi esir etsin ne kimse esaret altına düşsün. Herkes için zor bir denklemdi, çözüldü." dedi.Şu an kendisinin de 6 aylık oğlunun da mevsim hastalığına tutulduğunu belirten Murat Ağca, tedavi olmak ve biraz dinlenmek için 10-15 gün izin alacağını ve sonrasında da görevinin başına geçeceğini söyledi.Kaynak:Haber7
[h=2]Suriye Devlet Başkanı Esed, Türkiye sınırında savaşan Rojava Kürtlerine ‘Biz dostuz' mesajı göndererek ittifak teklif etti. Esed, orduya da ‘Kürtleri öldürmeyin' talimatı verdi.[/h]
Suriye muhalefeti, 2. Cenevre konferansına hazırlanırken ülkenin kuzeyini denetim altında tutan Kürtler, Suriye Ulusal Konseyi ile ittifak şartlarını açıkladı. Suriye Devlet Başkanı Esed ise Kürt Milletvekili Ömer Ose aracılığıyla Suriye'deki Kürtlere haklarını vermeye hazır olduğunu iletti.Milliyet'in haberine göre; Ankara'da Dışişleri Bakanlığı yetkilileri ile görüşen Kürt Ulusal Konseyi heyeti içerisinde yer alan İlham Ehmed, Kasım sonunda düzenlenecek Cenevre toplantıları öncesinde Kürtlerin taleplerini açıkladı.
MECLİS'TE YER TALEBİ
Suriye Ulusal Koalisyonu'nun tek mezhep ve tek ulus dayatmalarını sürdürmesi durumunda bu güçlerle diyaloğun bir anlamının kalmayacağını belirten Ehmed, Kürtlerin ittifak için özerklik ve Rojava Kürtlerinin haklarının anayasal güvence altına alınarak ulusal meclisin yüzde 18'inin Kürtlere ayrılmasını talep etti.
IRAK'A TEMSİLCİ GİTTİ
Esed'e yakınlığı ile bilinen Suriye Barış Komitesi Başkanı Kürt Parlamenter Ömer Ose, görevli olarak Kuzey Irak'a gönderildi. Bölge gezisini Kuzey Irak'taki Rudaw ve Avestakurd adlı internet sitesine değerlendiren Ose, şunları söyledi."İki ay içinde Esed'le iki defa görüştüm. Kürdistan bölgesini ziyaret edeceğime dair onu bilgilendirdim ve buna sevindi. Başkan Esed, Ordu'yu bilgilendirerek Kürtleri öldürmemesini, onlarla savaşılmamasını istedi. Şu anda Suriye ve Suriye Kürtleri karşısında Türkiye'nin durumu çok kötü ve Kürtlere karşı savaşan terörist çeteleri destekliyor. Esed, geçen yıl Kamışlı hava alanına uçak gönderip Kürt liderleri Şam'a, kendisiyle oturmaları için davet etti. Bir yıl önce de, resmi olarak Kürdistan Bölgesel yönetimi başkanı Mesut Barzani'yi Şam'a davet etti. Ama bu davetler reddedildi."
BARZANİ'DEN MESAJ VAR
Ose, Kuzey Irak Kürt yönetiminin Türkiye ve ABD ile yakın ilişki geliştirmesini anlayışla karşıladığını belirterek, "Esed, Kürdistan'ın durumunu, Türkiye, ABD ve Avrupa ile ilişkilerini biliyor. Bu ilişkilere saygı da duyuyor. Esed, ' Kürdistan'a gidersen onlara karşı olmadığımızı, onlarla dost olduğumuzu söyle. Suriye düşerse daha sonra sıranın İran'a, ardından Kürdistan'a geleceğini söyle' dedi" diye konuştu.Barzani'nin Rojava'da PYD dışındaki bazı Kürt partilerine verdiği desteğe Esed'in olumsuz bakmadığını ifade eden Ose, "Gerçekten Esed, Mesut Barzani ve Neçirvan Barzani'nin tutumundan çok memnun" dedi.Ose, "Esed, Kürdistan bölgesinin rolünü oynayıp Rojava Kürtlerini Şam'a yaklaştırmasını istiyor. Barzani ile iyi ilişkiler geliştirmek istiyor. Esed, Kürtlere bazı haklarını verme konusunda razı olmuş. Okullarda Kürtçe eğitim, kimliklerin verilmesi, Kürtçe kanal ve radyoların açılması ve diğer haklar..." diye devam etti.Ose, Şam'ın Rojava Kürtlerine yardım ettiği iddialarına ise, "Hayır, öyle bir şey yok. Ama YPG'ye silahların Kürdistan(Kuzey Irak) bölgesinden geldiği herkes tarafından bilinen bir şey" dedi. Ose, "Esed için Peşmerge güçlerinin Rojava'ya gidip Kürt şehirlerini koruması yasak değil. Ama Kürtler arasında bir savaş çıkmamalı. Peşmerge de Rojava'ya girerse Kürtler arasında çatışma çıkabilir" diye konuştu.
[h=2]Refahyol Hükümeti'nin Adalet Bakanı Şevket Kazan, "Davada müşteki olarak yer alıyorum. Darbenin medya ve sermaye ayağını da hatırlatınca, savcılardan onlara da sıranın geleceğini öğrendim, zaten bu olmazsa olmaz" dedi.[/h]
28 Şubat döneminin Adalet Bakanı Şevket Kazan, 'Neler oluyor' kaygısı yaratan '28 Davası' ile dönemin bilinmeyenlerini STAR'a anlattı. Kazan, darbenin sermaye ve medya ayağının da mutlaka yargılanması gerektiğini belirterek, dönemin medya patronlarının manşetlerden çıkar ilişkisi nedeniyle sorumlu olduğunu söyledi. Kazan, "O zaman 'Bir askeri yetkili dedi ki' muhalefeti yaptılar. Patronlar, 'haberim yoktu' diyemez mahkemede" dedi. REFAH-YOL Hükümetinin Adalet Bakanı Şeveket Kazan şunları anlattı:
BGÇ SAYFASIYLA, BAŞLADILAR
"Şu anda, açılmış olan dava çerçevesinde olanlar dışında sermaye ayağı var, bir de rantiyeci medya ayağı var. 28 Şubat davasını ele aldığı zaman Ankara Savcılığı'nı ziyarete gittim. Elimde Refah Gerçeği 3'üncü cilt kitabı vardı. Savcıya, 'Siz 28 Şubat'ın tahkikatına başlayacaksınız da nereden başlayacaksınız?' dedim. Kitabın Batı Çalışma Grubu sayfasını açtım, 'Tahkikata buradan başlayacaksınız' dedim. Ayrıldım. Bir ay sonra idi, 28 Şubat içinde ön planda ifade vermesi gereken kişilerden biri olarak tayin edilen günde gittim. Savcılar bir araya gelmişler, benim kitabı getirdiler. Kitabın her tarafı püskül. 'Sayın bakanım size minnettarız, bu kitap olmasa idi, bu davanın içinden kolay kolay çıkamazdık' dediler.
SAVUNANLAR DA OKUYOR
Bir anlamda iddianameyi yazmış gibi oldum. (Darbeyi) Savunanlar bile o kitabı alıyorlar. Şimdi o kitabı okuyorlar, savunmalarını yapıyorlar. Zabıtları önceki gün getirdiler ve orada dikkatimi çekti. O kitap ile iddianame hazırlandı. 28 Şubat davası, Balyoz ve Ergenekon davlarından tutuklamalar itibariyle, davanın başlaması, hızla yürümesi itibariyle bir farklılık arz eder. Her türlü hazırlığı tamamdır. Şimdi savunmaların aşağı yukarı sonuna doğru geliniyor. Tabii bu davada Tansu Çiller'i, beni, Meral Akşener'i müşteki durumuna koymuşlar. Görüşmelerimde savcıların ifadeleri hem medya hem de sermaye açısından mutlaka davalar açılacak.O dönemki isimlerin tamamı dosyada yer almaz, davalar açılmazsa eğer, 28 Şubat eksik soruşturulmuş olur. Eksik bir hesaplaşma yaşanmış olur. O dönemde medya olmasaydı asker ne yapacaktı?"
PATRONLAR TALİMATI BİLİYORDU
O dönemin gazete sahiplerinin 'Haberim yoktu. Yazı işleri bilir' sözleri sahici değil. "Olur mu öyle? Sen gazetenin sahibisin. Kendi gazetendeki pozisyonunu bir yere bırak. Yazı işleri müdürü var. Gazete bağımsız yayın yapar diye yazıyorsun. Ne oluyor, ondan bundan talimat aldılar. Çünkü menfaat bağlarını kurmuşlardı. Uzan ve diğerleri yarın bir gün dava açıldığında 'Haberim yoktu' mu diyecek. O yayınları gören patronlar neden müdahale etmedi? O bir gün yazılmadı ki, bir süreçti. Neden 'Ne oluyor' diye sormadılar."
KAMUDA BAŞÖRTÜ İÇİN KARAR ALMIŞTIK
"Koalisyon hükümetini kurarken, müzakerelere hoca adına katılan kişiyim ben. Başörtüsü konusu geldi. Ancak başörtüsü konusunda Tansu Hanım'dan bir rica geldi. Denildi ki 'Tamam itiraz etmiyoruz. Ama biz başörtüsü konusunu protokole yazmayalım. Gürültü çıkar. Hükümeti kuralım, sessizce devlet memurlarının, kılık kıyafet kanununda buna imkan tanıyan bir hüküm koyalım' dedi. Bu söz üzerine bunu ne koalisyon protokolüne koyduk ne de hükümet programına koyduk. Koymadık ama prensip kararı aldık. Demokratikleşme Paketi ile hayata geçen uygulamayı normalleşme olarak görürüm."Kaynak: STAR
[h=2]El Kaide'nin Somali kolunun Kenya'da alışveriş merkezine düzenlediği saldırıda bir Türk'ün kilit rol oynadığı ortaya çıktı. Saldırganların silahlarını Türk'ün kiraladığı dükkana sakladığı belirtiliyor.[/h]
Kenya'nın başkenti Nairobi'de El Kaide'nin Somali'deki kolu El Şebab'ın 70 kişiyi öldürdüğü alışveriş merkezi saldırısı ile ilgili olarak bir Türkşüpheli aranıyor. Saldırı ile ilgili soruşturmayı yürüten yetkililer, Kenya'nın Standard Media gazetesine yaptıkları açıklamada saldırıdan bir gün önce ülkeden ayrılan Türk'ün, 21 Eylül'de gerçekleşen alışveriş merkezi baskınında kilit rol oynadığını belirtti.
KURŞUN GEÇİRMEZ CAM
Gazeteye konuşan yetkililere göre, adı açıklanmayan Türk bir yıl önce saldırının düzenlendiği Westgate Alışveriş Merkezi'nin giriş katında bir dükkan kiraladı. Ancak yaklaşık altı ay öncesine kadar dükkan boş durdu.Altı ay önce ise cep telefonları satmaya başladı. Türk şüpheli, restorasyon çalışmaları kapsamında dükkana kurşun geçirmez camlar taktırdı. Yetkililer, saldırıda kullanılan silahların, stratejik bir noktada bulunan dükkanda saklandığını söyledi. Daha önce yapılan açıklamalarda militanların alışveriş merkezine silah sokamayacağı için içeride bir dükkanın kiralanmış olabileceği belirtilmişti.Türk şüpheli, saldırıdan bir gün önce, Somalili militanlara apartman dairesi kiraladığından şüphelenilen Hindistanlı bir kişi ile birlikte ülkeden ayrıldı. Ancak yetkililer, Türk ve Hindistanlının hangi ülkeye gittiklerine dair bilgi vermedi. Soruşturmayı yürüten dedektifler, Türk'e ait beyaz renkte BMW marka bir otomobili de arıyor. Militanların kentte bu otomobili kullanarak dolaştığı düşünülüyor.
SIĞINMACI ROLÜNDE GİRDİLER
Gazeteye göre, Türk zanlının dükkanında kullandığı kurşun geçirmez camların yasadışı bir şekilde ülkeye sokulmasını sağlayan bir gümrük yetkilisi de gözaltına alındı. Kenya Gümrük Kurumu'nda çalıştığı belirtilen yetkilinin kurşun geçirmez camın başka bir malzeme adıyla ülkeye girişine onay verdiği belirtildi.Soruşturma kapsamında ayrıca, Somalili militanların ülkeye sığınmacı rolünde girdiği tespit edildi. Militanlar, saldırıdan yaklaşık altı ay önce sınırdaki Dadaab mülteci kampına girdikten kısa bir süre sonra ayrılarak Hindistan vatandaşının kiraladığı eve yerleştiler.Kenya'da 21 Eylül'de gerçekleşen saldırıda aralarında Türk kökenli Hollanda vatandaşı Elif Yavuz'un da bulunduğu 70 kişi öldürülmüştü.
[h=2]Milli Eğiitim Bakanı Nabi Avcı, yeni yapılan Nilüfer Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi'nin açılışı için geldiği Adapazarı'nda açılış öncesinde kendini bekleyen çocukları severken ilginç bir diyalog yaşandı. 8 yaşındaki Hacer Ekin Zengin'in, kendisini seven Bakan Avcı'nın bıyıklarıyla oynayarak, "Ne güzel bıyıklar" demesi, çevredekileri güldürdü.[/h]
Serdivan'da orta ve ağır düzeyde zihinsel engelli çocuklar için yapılan Nilüfer Özel Eğitim İş Uygulama Merkezi'nin açılışı için gelen Nabi Avcı, yoğun kalabalık tarafından karşılandı. Bakan Avcı'yı karşılamaya gelenler arasında ellerinde çicekler küçük çocuklarda vardı. Bu çocuklarda 8 yaşındaki Hacer Ekin Zengin, uzattığı çiçeği almak için eğilen Bakan Avcı'nın bıyıklarıyla oynayarak, 'Ne güzel bıyıklar' dedi. Bakan Avcı ile Zengin arasındaki bu ilginç diyalog, çevrede bulunanların gülüşmelere neden oldu.Törende konuşan Bakan Avcı, "Dede ocağındayım, Serdivan'dayım ve böylesine güzel bir okulun açılışındayım" diyerek şunları söyledi:''Milli Eğitim Müdürümüz gerek eğitim alanında gerekse özel eğitim alanında yaptıklarımızı çok güzel özetledi. Bayram vesilesiyle Eskişehir'deki bayramlaşma töreninde de söyledim. Bazı şeyleri özellikle gençlerimize zaman zaman ama başa kakmadan hatırlatmakta fayda var. Genç bir ülke ve nüfusumuzun büyük bir bölümü 25 yaşın altında. Dolayısıyla eski Türkiye ile yeni Türkiye arasındaki farkları gençlerimiz yaşamadıkları için bilmezler bizim yaşadıklarımızı eski Türkiye'deki bir takım zaaflarıda onların yaşamasını istemeyiz."Türkiye'nin engellilere sahip çıkma açısından örnek programlar yürüttüğünü söyleyen Bakan Avcı, "Türkiye dünya ülkeleri arasında ve Avrupa ülkeleri arasında engellilere sahip çıkma açısından çok örnek bir program yürütmüştür. Eğitim dışında bırakılan pek çok çocuğumuz, gencimiz bugün hükümetimizin sağladığı imkanlarla, sadece hükümetimizin değil sivil toplum kuruluşlarımızın da ve bizzat engelli çocuğu olan ailelerinde konuya bakışı konusunda köklü değişimler ve dönüşümler olmuştur" dedi.Bakan Avcı konuşmasının ardından açılışını gerçekleştirdiği okulu gezdi, çocuklarla ilgilendi. Çocuklara çeşitli hediyeler veren Bakan Avcı, zihinsel ve bedensel engelli öğrenciler sohbet etti. Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı açılış programının bitmesiyle Serdivan'dan ayrıldı.Kaynak: DHA
Kaçırılan pilotları 'Murat Alemdar' diye çağırmışlar
[h=2]Lübnan'da kaçırılan THY pilotu Murat Akpınar ailesiyle birlikte gazetecilere açıklamalarda bulundu.[/h]
Yardımcı Pilot Murat Ağca'yla birlikte 71 gün esir tutulan Murat Akpınar açıklamasında, "Onlar biziMurat Alemdar diye çağırdılar çünkü oradaPolat Alemdar'ın ismi Murat Alemdar'mış orada öğrendik" dedi.
Akpınar şunları söyledi:Bizi kaçırdıkları gün, Amerikan filmleri yanında yavan kalacak herhalde... 90 saniyede bizi indirip kaçırdılar. Bizi kaçıranlar daha sonra 45 gün bunun için çalıştıklarını söylediler.Herkes Bekaa'ya götürüleceğimizi beklerken bizi kaçırıldığımız noktanın 300 metre yakınına götürdüler. Orada kendi kendimize bazı kararlar aldık. Birinci kural hayatta kalacağız, ikinci kural sağlıklı olacağız, üçüncü kural mental olarak da sağlıklı kalacağız. Dördüncü kural ise bu üç kuralı değiştirmeyeceğiz idi. Babalarını kurtarmanın peşindeydiler... Bana bir laf söyledi oradakilerden biri hoşuma gitti: "Aslanlar yalnız yaşar, kendi vatanlarında yaşarlar ve kendi topraklarında ölürler. Benim babam ne bir tilki ne de bir çakal."
"ONLAR DAHA STRESLİYDİ"
O insanlar bizleri ve Türk insanını seviyorlar. Onlar bizden daha fazla stresteydiler. Şu anda beni izliyorlar. Çünkü demişlerdi 'seni izleyeceğiz' diye. İnşallah bundan sonra bayramlar herkesin kendi evinde aslanlar gibi geçer. İlk bir hafta şokla geçti. Kendi kendimize planlar yaptık.
"BENİ EN ÇOK ÜZEN..."
Beni en çok üzen bu süre içinde ailemle hiç görüşememem oldu. Ama gönül kapımızı kapattık. Her sabah döneceğiz düşüncesiyle kalktık. Sağ olsun genelkurmay Başkanımız aradılar. Dışişleri bakanımız daha Lübnan'dayken aradı konuştuk.
"ÜÇ ERKEK ANNESİ OLMAK KOLAY DEĞİL"
Dışişleri Bakanımız eşimin ne kadar metanetli olduğunu söyledi. Onu biliyordum zaten üç erkek annesi olmak kolay değil. Başbakanımızın bizi karşılaması çok sürpriz oldu. Mutlu olduk gururlandık. Güçlü ülke böyle bir ülke olması lazım. Kısa sürede bir şeyleri yapmaya çalışmak bazı şeylere zorlayabilir insanları. Uzun oldu ama şimdi buradayız.
"AĞLANARAK UĞURLANDIK"
Burada nasıl karşılandıysam ağlanarak, buraya gelirken de büyük bir camia ağlayarak bizi gönderdi. Hem insanlara karşı kırgınlığım var ama orada çok büyük bir aile de var. Yemek konusunda orada bir bayan olmadığı için hiçbirisi de yemek yapmayı bilmediği için uzun süre onların dışarıdan getirdiği şeylerle idare ettik. Haftanın 6 günü tavuk yiyerek geçti. Bulunduğumuz bölgede çok fazla bir alternatif söz konusu değildi. Yetmiş yaşındaki bir amcanın eşi bize bamya yaptı. Son on beş günümüz muhteşem geçti. Ama ondan öncekileri Allah düşmanıma vermesin. 'Bizim adımıza ailenden özür dile' dediler...
"DÜN GECE UYUYAMADIM"
Dün gece uyuyamadım. Önce yatağı yadırgadım. Ortamı yadırgadım. Gürültü patırtı silah sesleri oluyordu orada... Alışmak biraz zaman alacak gibi. Vatanımda olduğum için çok mutluyum. Allah kimseyi vatanından uzakta esir bırakmasın. Ben hava kuvvetlerinden geliyorum. Bir gün önce arkadaşımızı şehit verirdik. Ertesi gün aynı uçakla göreve çıkardık. İlk uçuşumu bile Lübnan'a yapabiliri. Benim için sorun değil.
"BİZİ MURAT ALEMDAR DİYE ÇAĞIRIYORLARDI"
Onlar bizi Murat Alemdar diye çağırdılar çünkü orada Polat Alemdar'ın ismi Murat Alemdar'mış orada öğrendik. Birazdan kurbanlarımızı keseceğiz. Adaklarım var. Ayrıca dokuz tane daha keseceğim. Biz gelirken o kadar bizi severek gönderdiler ki. Burada nasıl karşılandıysak oradan da aynı şekilde uğurlandık. Yetmiş beş yaşındaki adam elime sarıldı ağladı, özür diledi. "Biz kardeşiz" dedim onlara. Kardeş olarak kalmaya da devam edeceğiz.
[h=2]Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde, sınırdan geçişleri önlemek ve güvenlik amacıyla başlatılan duvar inşaatını protesto eden BDP'liler Türkiye tarafında, PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'liler de Suriye tarafında gösteri yaptı ve olay çıktı.[/h]
Nusaybin İlçesi'nde aralarında BDPMardinMilletvekili Erol Dora, BDP İl Başkanı Reşat Kaymaz'ın da olduğu bir grup partili, duvar inşaatının durdurulmasını isteyerek sınıra doğru yürüyüşe geçti. Polis grubun yürüyüşüne izin vermeyince gerginlik tırmandı.
SURİYE TARAFINDA GÖSTERİ
Aynı anda PKK'nın Suriye'deki kolu PYD'lilerden oluşan yaklaşık 1000 kişilik grup da Suriye'nin Kamışlı İlçesi'nden sınıra yürüdü. Sınırın sıfır noktasına ulaşan PYD'liler, polisin yürümelerine izin vermediği BDP'lilere destek verdi.Sınıra duvar yapılmasını protesto eden BDP'liler dağılmaları için yapılan uyarılara karşın gösteriyi sürdürünce polis müdahale etti. Göstericiler güvenlik güçlerini taş yağmuruna tutarken, polis de tazyikli su ve gaz bombası kullandı ve ortalık savaş alanına döndü. Güvenlik güçleri, yaklaşık 2 saat süren olayların ardından göstericileri dağıttı.Kaynak: DHA
[h=2]9 günlük Kurban Bayramı tatilinin son gününde Atatürk Havalimanı tarihi günlerinden birini yaşıyor.[/h]
Yoğunluk nedeniyle özellikle dış hatlar terminali dönüş bölümünde neredeyse 1 km kuyruk oluştu.Pasaport kuyruğunda uzun süre beklemek zorunda kalan vatandaşlar duruma tepki gösterdi.
YOLLARDA SON DURUM
Bayram tatilinden dönen sürücüler nedeniyle TEM otoyolunun İstanbul yönünde de araç yoğunluğu devam ediyor.TEM Otoyolu, D-100 ve D-130 karayolunun Gültepe rampası, Kandıra ve Hereke turnikeleri mevkisinde artan yoğunluk sebebiyle ulaşım zaman zaman durma noktasına geliyor.Denetimlerini sıklaştıran Kocaeli Emniyet Müdürlüğü ekipleri, kontrol noktalarında sürücüleritrafik kurallarına riayet etmeleri konusunda uyarıyor.Yoğunluğun yarından itibaren normale dönmesi bekleniyor.
OTOGARDA YİNE AYNI GÖRÜNTÜLER
İstanbul Büyük Otogarı'nda dünden itibaren başlayan yoğunluk devam ediyor. Otogara giriş yapmak isteyen şehirlerarası otobüsler uzun kuyruklar oluşturdu. Bekleyişe dayanamayan yolcular ise eşyalarını da alarak otobüslerden indi. Vatandaşlar bagajlarıyla birlikte yürümek zorunda kaldı.Kurban Bayramı sebebiyle verilen 9 günlük tatili memleketlerinde geçiren vatandaşların İstanbul'a dönüşleri devam ediyor. Bayrampaşa'daki Büyük İstanbul Otogarı'nda da yoğunluk sürüyor. Otogara giriş yapmak isteyen şehirlerarası otobüsler, uzun kuyruk oluşturdu. Saatlerce otobüste beklemek zorunda kalan yolcular ise duruma daha fazla dayanamayarak eşyalarını da alıp otobüslerden indi. Memleketten getirdikleri eşyaları da alan vatandaşlar uzun mesafeleri yürüdü. Yolcular tehlikeyi de göze alarak bariyerleri aşıp karşı yola geçti. Vatandaşlar ya özel otomobillerle ya da ticari taksilerle evlerine gitti.Hem otobüs şoförleri hem de yolcular yaşanan trafik sıkışıklığına isyan etti. Kilometrelerceyol geldiğini dile getiren yolcu ve şoförler, otogara ise giremediklerini söyledi.
İZMİR YOLUNDA HAREKETLİ YOĞUNLUK
Manisa'da İzmir-İstanbul ile İzmir-Ankara karayolunda bayram tatilinden dönen sürücüler nedeniyle trafikte yoğunluk yaşanıyor.Kurban Bayramı tatilinden dönen sürücüler nedeniyle İzmir-Ankara ile İzmir-İstanbul yollarının geçtiği Manisa'da araç yoğunluğu oluştu.Manisa Bölge Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü'nden edinilen bilgilere göre, olabilecek kazaları engellemek ve trafik akışını rahatlatmak adına şehirlerarası yolların kent merkezinden geçtiği kavşaklarda görevlendirilen ek ekipler tarafından, yoğunluğa göre trafiğe yön veriliyor.Ayrıca, şehirlerarası yollarda 30 kilometrelik aralıklarla sabit ve gezici radar tarafından uygulama yapıldığı, sürücülere yönelik oluşturulan kontrol noktalarında, emniyet kemeri kontrolü yapılarak sürücülerin uyarıldığı belirtildi.İzmir Şehirlerarası Otobüs Terminali'nde de tatilcilerin dönmesi nedeniyle hareketlilik dikkat çekiyor.Kurban Bayramı tatili dönüşünde şehir dışından gelen otobüslerle gelenlerin ise memleketlerinden erzak ve çeşitli eşyalar getirdikleri görüldü.
[h=2]Konya yakınlarında, düğün konvoyundaki bir otomobil karşı yönden gelen TIR'ın altında kaldı. Kazada, 5 kişi öldü, 1 kişi de yaralandı.[/h]
Kaza saat 16.30 sıralarında Konya - Aksaray karayolunun 61. kilometresinde meydana geldi. Düğün konvoyunda yer alan otomobil, şerit ihlali yapınca karşı yönden gelen TIR'ın altında kaldı. Kazada, ilk belirlemelere göre otomobilde bulunan 5 kişi öldü, 1 kişi de ağır yaralandı.Kazada sürücü Belli (42) ile Yasemin Bakıcı (24) olay yerinde hayatını kaybetti. Otomobilde bulunan Aynur (43) ve Kadriye Kar (9) ile Esma Polat (22) ve Sebahat Belli (40) yaralandı.Ambulanslarla Konya'daki hastanelere kaldırılan yaralılardan Aynur ve Kadriye Kar ile Esma Polat yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı.Kaynak: AA, DHA
Yüzde 11 zamlanan mazot fiyatları benzini yakalamak üzere
[h=2]
2.3 milyona çıkan dizel otomobil adedi, mazota yapılan zamlarla beraber sahiplerini hayal kırıklığına uğratıyor.[/h]
Geçen seneye göre mazotun litre fiyatı yüzde 11.1 artarken benzin ile olan fark 36 kuruşa kadar indi. Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) verilerine göre, yıllık enflasyon yüzde 7.88 oldu. Buna karşın otomobillerde kullanılan bazı yakıt türlerindeki artış, enflasyon oranını geride bıraktı. Enflasyon sepetinde yer alan yakıt türleri içerisinde son 1 yılda fiyatı en fazla artan ürün mazot oldu. Mazotun litre fiyatı bu dönemde yüzde 11.1 arttı ve TÜFE’nin yaklaşık 4 puan üstünde gerçekleşti. Böylece Eylül 2012’de 4.1 lira olan mazotun litresi, geçen ay itibariyle 4.5 liraya yükseldi. Litre fiyatındaki artışa bağlı olarak geçen yılın eylül ayında 50 litre mazot için 205 lira ödenirken, bu yılın aynı ayında bu miktar 225 liraya çıktı.
FARK 36 KURUŞA İNDİ
Buna karşın bir diğer akaryakıt türü olan benzinde fiyat değişimi ise daha farklı bir seyir izledi. Söz konusu dönemde benzin fiyatlarındaki artış, enflasyonun, mazot ve LPG fiyat artışlarının gerisinde kaldı. Benzin fiyatında son 1 yılda yaşanan artış yüzde 6.4’le sınırlı kaldı. Böylece Eylül 2012’de 4.6 lira olan benzinin litre fiyatı, geçen ay 4.9 lira oldu. Fiyatlardaki bu artışa paralel olarak 2012 yılı eylül ayında 50 litre benzin için 230 lira ödenirken, bu yılın aynı ayında bu miktar 245 liraya yükseldi. Böylece benzin ve mazot arasındaki fiyat farkı son yıllardaki en düşük seviyeye indi. Benzin ve mazot arasında 2005 yılı başından bu yana en yüksek fiyat farkı Ağustos 2009’da 76 kuruş olarak gerçekleşti. Eylül ayındaki 36 kuruşluk fark, Aralık 2008’den bu yana kadar 5 yılda kaydedilen en düşük değer oldu.
Dizel araç artıyor
TÜRKİYE’deki dizel otomobil adedi artarken benzinli otomobil adedi düşüyor. Otomotiv Distribütörleri Derneği verilerine göre geçen sene eylül ayında trafiğe kayıtlı olan dizel otomobil sayısı
2 milyon adet civarındaydı. 2013 Eylül itibariyle Türkiye’deki dizel otomobil sayısı geçen sene aynı döneme göre yüzde 11.9 artış gösterek 2.3 milyon adede ulaştı. Trafiğe kayıtlı benzinli otomobillerin adedi ise 2.95 milyon civarından 2.9 milyona geriledi. Paylaşılan verilere göre Türkiye’de trafiğe kayıtlı LPG’li otomobil sayısı ise eylül ayı itibariyle 3.7 milyon adet olarak paylaşıldı.