Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
[h=2]Hürriyet’in bayram sohbetlerinin ilk gün konuğu CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu oldu. Eşi Selvi Kılıçdaroğlu ile birlikte Ankara’nın Yüzüncüyıl semtindeki evinde Hürriyet’i ağırlayan Kılıçdaroğlu, Hazreti Muhammed’in kızı Hazreti Fatma’dan olan torunu Hazreti Hüseyin’e dayanan ve ‘Seyyid’ olarak nitelendirilen aile soyunun ayrıntılarını anlattı.[/h]
CHP liderinin Hürriyet okurları için paylaştığı özel ve siyasi dünyası şöyle:
GERGİN ENERJİ GEZİ’DEYDİ
Bayramın ilk günü olması nedeniyle geleneksel bir bayram mesajıyla başlayalım isterseniz?Toplum da siyaset de çok gerildi aslında. Bu bayramda umarım gerilimi toplum büyük ölçüde üzerinden atmış olur. Bayram sabahları kalkılır, bayramlaşılır, komşularla, dostlarla, akrabalarla bir araya gelinir. Çocuklar dışarı çıkar, eğlenir, ziyaret yapılır. Mezarlıklar unutulmaz. Topluma bir hoşgörü havası egemen olur bayramlarda. Umuyorum bu gerginlikler bu bayramla birlikte atlatılır, yüzler yeniden hoşgörüye yönelir. Daha güzel bir bayram geçirir toplum.Peki sizce neden bu kadar gerginiz?Gerginliği siz siyasetin bir aracı olarak toplumun önüne koyarsanız gergin bir toplum ortaya çıkar, kavgayı önceleyen. Bu çerçeveden baktığımızda aslında gergin toplumun biriktirdiği enerjinin Gezi Parkı’nda ortaya çıktığını görüyoruz.
‘CHP’Lİ DOKTOR’U CİDDİYE ALDI
Erdoğan’a bir bayram ziyaretinde bulunsaydınız ne söylemek isterdiniz?Espri yapmayı isterdim. Siyasette eğer espri olmazsa gerginlik oluyor. Siyasette espri toplumu gülümsetir. Toplumun buna ihtiyacı var. Bu esprinin ufak dokundurmalı alanları da olacaktır. Böyle bir ziyaretin espriyle donatılması, böyle bir ortamın yaratılması bence bayramın havasına da çok uygun düşer. En son kendisini ziyaret ettiğimde gene bir espri yapmıştım. Ameliyat olmuştu, nasıl geçtiğini sormuştum. Ameliyat sırasında boğazından aşağıya bir hortum indirildiğini, bu nedenle ses tellerine hafif zarar verdiğini ifade etmişti. Ben de espri olarak “Bunu yapan CHP’li bir doktor olsa gerek” demiştim. Gerçi kendisi ciddiye almıştı bir an için espriyi. (Gülerek) Oysa ben nereden bileyim doktor CHP’li mi, değil mi?
HACERÜL ESVED’İ ÖPTÜK
Kâbe’de hocadan ne istemiştiniz?
Ali Coşkun TOBB başkanıydı, kalabalık bir heyet halinde Cidde, Mekke, Medine ve Riyad ziyaretlerimiz olmuştu. Hem umre yapabilmek hem de Hacerül Esved’e de yüz sürmek, dokunabilmek için sabaha karşı Cidde’den yola çıkıp Mekke’ye gittik. İhramlarımızı da giydik. Hayatımın en özel anlarından biriydi. Atmosfer son derece etkileyici bir ruhanilikteydi. Manevi duyguların yoğunlaştığı bir atmosfer. İlahiyattan bir hocamız vardı bize eşlik eden, Kâbe’yi tavaf ederken okunması gereken duaları yüksek sesle okuyor, biz de tekrarlıyorduk. Sonra ben yanına yanaştım, “Hocam bir de bunu Türkçe söyleseniz. Bu ruhani coşkuyu ne söylediğimizi bilerek de hissedelim” dedim. Sağ olsun kırmadı. Hacerül Esved’e de elimizi sürdük, öptük. Ki o saatte bile ulaşmak gerçekten çok zor oldu.
SİYASETTE KULLANMIYORUZ
Seyyid soyu musunuz?
Peygamberimiz Hz. Muhammed’in soyundan geliyor mensubu olduğumuz aile. Ancak biz bunu siyasette kullanmıyoruz. ‘Seyyid’ soyuyuz yani. Bu konuda yazılmış çok sayıda makale de var. Özellikle Gazi Üniversitesi Hacı Bektaşi Veli Enstitüsü’nün yayınlandığı ve mensubu olduğumuz ailenin aşireti, Kureyşan aşiretinin köklerine ilişkin. Ailenin bir soy kütüğü var. Osmanlı döneminde verilmiş, ailenin büyüğü tarafından saklanır. O kütük kılıfından çıkarılıp okunduğu zaman kurbanlar kesilir, böyle bir geleneği var. Herkes birbirini bilir zaten. Şu anda o soyağacı Tunceli’de Düzgün ailesinde. Onun ben yıllar önce fotolarını çektim. Daha sonra bu konuda araştırmalar yapan akademisyenlere verdim. Uzun ferman gibi, üst tarafında bir tuğra var. Nakibü’l-Eşrâflık adında bir kurum var Osmanlı’da; Peygamber soyundan gelenlerin kayıtlarını tutan bir kurum. Herkes böyle bir iddiada bulunmasın diye. 2 örnek düzenleniyor, biri aileye veriliyor, diğeri de Osmanlı’nın arşivine konuluyor. Bu arşiv belgeleri şu anda İstanbul Müftülüğü’nde. Her yıl bu belgeyi elinde tutanlar götürüp kadılara bunu onaylatıyor, “Peygamber soyundan geliyorlar” diye. Cumhuriyet’le birlikte son veriliyor bu uygulamaya tabii. Ama bu zaten Tunceli’de herkes tarafından bilinir. Yani Seyyid soyundan geldiğini, mensubu olduğumuz ailenin.
Bence Dersim
‘TUNCELİLİLER kendilerini Dersimli olarak tanıtmaktan hoşlanırlar. Tunceli coğrafyasıyla Dersim coğrafyası farklı aslında. Tunceli coğrafyasının merkezi aslında Mameki denen küçük bir köy, eski adı ‘Kalan’ olarak tanımlanıyor. Daha sonra Tunceli oluyor. Dersim’in merkezi Hozat, onun coğrafyası daha farklı. Ancak Osmanlı’dan beri hep Dersim olarak tanımlanmış, Cumhuriyet’in başlangıcında da Dersim olarak tanımlanmış, Meclis’e de Dersim milletvekili olarak gelmişler. Daha sonra Tunceli olarak değiştiriliyor. Tuncelililer kendilerini Dersimli olarak tanımladıkları için isim değişikliğinin hiçbir sakıncası yok. Tunceli Dersim olursa, olur yani. Keşke bunun için referandum yapılsa, Tuncelililere sorulsa. “Adınız Tunceli mi olsun Dersim mi olsun?” diye. Kabul ederlerse bir sorun yok. Nitekim bir spor kulübü kurdular. Ben o referanduma katılsam, Dersim olmasını isterim, bir sakıncası yok.’
Gül’ün cumhurbaşkanlığı performansı her zaman tartışılabilir. Cumhurbaşkanı olarak içinden çıktığı siyaset kurumunun cumhurbaşkanlığı makamındaki temsilcisi gibi oldu. Toplumun tüm kesimini kucaklayan mesajları zayıf kaldı. Demokrasi ve özgürlükler konusunda en azından parlamentonun açılışı sırasında söylediklerinin arkasında daha güçlü durabilirdi. Örneğin tutuklu vekiller ve medya özgürlüğü konusunda, bunları çok seslendiremedi. Hep aşağıya nasıl inebilirim ve AKP’nin genel başkanı nasıl olurum hesapları, objektif olmasının önünde bir duvar oldu.
Selahattin Demirtaş
Selahattin Demirtaş’ı kendi partisinin yapısı içinde ve kendi görüşlerini seslendiren demokrat, zaman zaman hoşgörülü bir lider olarak görüyorum. Toplumsal barış konusunda iyi niyetli katkı vermek istiyor siyasete.
Devlet Bey sokakta şiddeti azaltan, önüne geçen, ilkeleri olan saygın bir siyaset adamıdır.
Hakan Fidan
Hakan Fidan deyince aklıma, bir bürokrattan daha çok siyasal iktidarın beklentileri yönünde çaba harcayan biri geliyor. Devlet geleneği olmayan, ama kendisini siyasal otoritenin emrinde gören bir kişi geliyor.
Abdullah Öcalan
Öcalan’ı siyasette temel aktör haline getiren Recep Tayyip Erdoğan’dır. Öcalan yaşanan sorunun çözümüne katkı verir mi vermez mi bilmiyoruz. Aralarında pazarlık süreci nedir onu da bilmiyoruz. PKK hâlâ bütün ülkelerde terör örgütü olarak biliniyor. Ancak iktidarın son süreçte topluma yaşattığı gerçekler PKK’nın bir terör örgütü algısını dünya denkleminde zayıflatmıştır. Bu olgu Türkiye’de çatışma sürecinin sonlandırılmasına ne kadar katkı verir, bugünden yorum yapmak o kadar kolay değil.
Kerem’in emaneti Kerem
KILIÇDAROĞLU ve eşi Selvi Kılıçdar-oğlu, evlerinde iki su kaplumbağası besliyor. Güney Kore’de doktora eğitimini sürdüren oğulları Kerem’in ısrarıyla aldıkları kaplumbağalar hayatlarının vazgeçilmezleri arasında yer alıyor. Kılıçdaroğlu, kaplumbağaları artık evden ayrılmış olan çocuklarının kendilerine bıraktıkları güzel birer emanet olarak kabul ediyor. Özgür ve Kerem adını verdikleri kaplumbağaların beslenmesi, eğer evdeyse Kemal Kılıçdaroğlu’nun sorumluluğunda. Yem kutusunu eline alıp havuza yaklaşınca kaplumbağalar hareketleniyor, kafalarını Kılıçdaroğlu’na doğru uzatıyorlar. Biliyorlar ki artık yemek vakti.
Geleceği yönünde bir tereddüt yok
VERİLEN mesajlar, Mustafa Sarıgül’ün partiye geleceği yönünde, bu konuda ortada bir tereddüt aşağı yukarı yok. (Gülümseyerek) Öyle görünüyor. İstanbul için aday adaylarımız var ama aday kim olursa herkes onunla beraber çalışacak. Önümüzdeki süreç içinde bu sorunun çözülmesi lazım. Kamuoyunda çok fazla tartışmanın da anlamı yok. İstanbul devasa, sorunları her gün büyüyen bir kent. Sorunların çözülmesi için akılcı projeler üretilmesi lazım. İstanbul’un tarihsel kimliğine kavuşturulması lazım. Bir rant alanı olmaktan çıkarılması gerekiyor. Doğasının, tarihin korunması lazım. Bunun için de oraya sosyal demokrat bir belediye başkanı gerekiyor. İstanbullu nefes almak için CHP’li belediyelerin olduğu yerlere gidiyor. O zaman diğer yerlerde de CHP’li belediyeler olmalı. Olağanüstü projelerimiz var, İstanbul için. Ordu, Eskişehir, Aydın gibi illerimizin adayları kesin. Başarılı belediye başkanlarımız bu illerin başkanları. Onlarla yola devam ediyoruz.
İSTANBUL’U YIKACAĞIZ
Bazen kentler yıkarak da güzelleşir. İstanbul’u da yıkacağız, hiç endişeniz olmasın. O silueti bozan binaları yıkacağız. Sultanahmet’i eski görkemli günlerine kavuşturacağız. Yine bakıldığı zaman Sultanahmet eski Sultanahmet olacak. Arkasındaki silueti bozan binalar kesinlikle gidecek. Ankara’da da aynı şeyi yapacağız. Ankara’ya o eski bulvarlarını geri vereceğiz. O eski geniş bulvarlarını, insanların rahatlıkla yürüdüğü bulvarlarını yeniden yapacağız.
[h=2]Gelecek yılki yerel seçimlerde kullanılacak oy pusulaları, siyasilerden önce şirketleri birbirine düşürdü.[/h]
Devlet Malzeme Ofisi’nin (DMO) Yüksek Seçim Kurulu’nun ihtiyacı olan oy pusulası ve zarfı için açtığı ihalede yerli üretime verdiği yüzde 10’luk fiyat avantajı ve firmaların üretim kapasitesiyle ilgili olarak aldığı kararlar tartışma konusu oldu. Firmalar hem bu uygulama koşullarına, hem de rakip firmalara yönelik alınan kararlara itiraz edince; ihalenin düzeltilmesi kararı alındı. DMO, firmaların itirazları ve Kamu İhale Kurulu’nun düzeltme verdiği kriterler çerçevesinde ihaleyi gözden geçirip yeniden sonuçlandıracak.
İHALE SONUÇLANDI...
Devlet Malzeme Ofisi, gelecek yıl yapılacak seçimler için 19 Temmuz’da oy pusulasında kullanacağı filigranlı kağıt ihalesine çıktı. İhaleyi Mopak Kâğıt Karton Sanayi kazandı; ancak ihale sonuçları firmaların itirazlarına neden oldu. İtiraz eden firmalardan biri Saray Matbaacılık oldu. Şirketlerinin Toprak Temizlik Kâğıt Sanayi’nin yetkili satıcısı olduğunu belirten Saray Matbaacılık’ın itirazı şu gerekçeye dayandırıldı: “Yerli malı teklif eden istekliye yüzde 10 fiyat avantajı bana uygulanmadı. Ayrıca kapasite konusunda raporlar beklenmedi ve diğer firmalar lehine haksız rekabet koşulları oluşturuldu”. Benzer gerekçelerle ihaleye katılan bir diğer firma olan Fedrıgonı S.P.A firması da itirazcı oldu.
EŞİT MUAMELE YOK
Firmaların itirazları sonrasında inceleme yapan Kamu İhale Kurulu da, “rekabete uygun davranılmadı” sonucuna vardı. Kurulun bu karara varmasında, yüzde 10 fiyat avantajı konusunda firmalara farklı davranılması etken oldu. Kurul, Fedrigoni S.P.A’nın firmasının teklifinin de değerlendirme dışı kalması gerektiği yönünde karar alınca; ihalenin yeniden gözden geçirilmesi zorunluluğu ortaya çıktı. Devlet Malzeme Ofisi’nin alınan bu karar çerçevesinde ihaleyi yeniden sonuçlandırması gerekecek. Mart’taki yerel seçim sürecinin aksamaması için ofisin hızlı bir şekilde karar alıp, ihaleyi bayram sonrasında tamamlaması bekleniyor.
[h=2]Lüks bir otomobile yerleştirdikleri sinyal kesici düzenek ile otomobillerin kapısının kilitlenmesini önleyerek içindeki değerleri eşyaları çaldığı iddia edilen iki kişi gözaltına alındı.[/h]
Tekirdağ'ın Çorlu ilçesinde, lüks bir otomobile yerleştirdikleri sinyal kesici düzenek ile otomobillerin kapısının kilitlenmesini engelleyerek değerli eşyaları çaldıkları öne sürülen iki kişi gözaltına alındı.
Çorlu İlçe Emniyet Müdürlüğü ekipleri, otomobillerden değerli eşyaların çalındığı yönünde artan şikayetler üzerine çalışma başlattı.
İlçedeki MOBESE kamerası görüntülerini inceleyen ekipler, iki kişinin 34 DP 6156 plakalı lüks bir otomobile yerleştirdikleri sinyal kesici düzenek ile diğer araçların kilit sistemini bozarak bu araçlardan hırsızlık yaptığını belirledi.
Şüphelilerin düzenek kurduğu otomobili takibe alan ekipler, Tekirdağ girişinde durdurduğu aracın sürücüsü M.B. ile yanındaki Y.R'yi gözaltına aldı.
Otomobilde yapılan aramada, 4 sinyal kesici cihaz, çok sayıda otomobile ait merkezi kilit kumandası, sahte kimlik ve hırsızlık olaylarında kullanıldığı düşünülen malzemeler ele geçirildi.
5 AY ÖNCE FİRAR ETMİŞ
Öte yandan, gözaltına alınan M.B'nin 10 ayrı suçtan aranması olduğu ve 5 ay önce tutulduğu Karabük Cezaevi'nden firar ettiği öğrenildi.
Şüpheliler, emniyetteki işlemlerinin ardından Çorlu Adliyesi'ne sevk edildi.
[h=2]Bild gazetesi, Almanya’da yaya yolu kapalı olduğu için çimlerden geçerken kayan ayağını çim biçme makinesine kaptıran, 3 ayda 10 ameliyat geçiren Sude’nin dramını sayfalarına taşıdı.[/h]
ALMANYA’da 7 yaşındaki Sude Nur, yaya yolu kapalı olduğu için çimlerin üzerinden büyükannesine gitmeye çalışırken bacağını çim biçme makinesine kaptırdı. Ağustos ayından bu yana 10 kez ameliyat edilen Sude Nur, “Artık arkadaşlarımla dışarıda oynamak istiyorum” dedi. Alman Bild gazetesinin haberine göre, Kuzey Ren Vestfalya Eyaleti’nin Bergkamen kentinde yaşayan Sude Nur, olay günü büyükannesine gidiyordu. Yaya geçidi kapalı olduğu için küçük kız, çimlerin üzerinden gitmeye karar verdi. Koşuştururken bacağını çim biçme aracının bıçağına kaptırdı.
PROTEZ TAKILACAK
Sude şimdiye kadar 10 ameliyat geçirdi. Sağ bacağı kısmen ampute edilen küçük kızın ileride protez kullanabilmesi için sırtından alınan kas dokuları ve damarlar, bacağının kalan bölümüne nakledildi. Kemiği iyileşir iyileşmez, Sude’nin takılacak protezle yürüyebileceği belirtildi.
[h=2]Fransa'nın Bordeaux şehrinde cinnet geçiren Türk baba, dehşet saçtı[/h]
FRANSA'nın Bordeaux şehrinde cinnet geçiren Osman Çimen, 2 çocuğunu öldürüp, eşini ve 1 çocuğunu da yaraladığı tabanca ile intihara girişiminde bulundu. Ağır yaralanan Çimen de tedavi altına alındı.Bordeaux kentinde inşaat işçisi olarak çalışan Isparta'nın Yalvaç İlçesi doğumlu Osman Çimen geçirdiği cinnet sonucu evde katliam yaptı. Tabanca ile dehşet saçan Osman Çimen 2 çocuğunu öldürdü, eşi ve 1 kızını da yaraladı. Daha sonra silahıyla intihar girişiminde bulunan Çimen ağır yaralı olarak hastaneye kaldırıldı. Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.
[h=2]ABD Başkanı Barack Obama sert uyarıda bulundu. Obama, bütçe krizine ilişkin, "Kriz çözülemezse temerrüde düşme ihtimalimiz yüksek" dedi.[/h]
Obama, Cumhuriyetçilerin borç tavanı ve hükümetin kapanması konusundaki çıkmazı çözme yönünde adım atmaması halinde, "ABD'nin temerrüde düşme ihtimalinin yüksek olduğunu" söylerken, Senato'daki Demokratların lideri Harry Reid'den ise çözüm yolunda umutları artıran açıklama geldi.Başkent Washington'daki bir yardım kuruluşunu ziyaretinde açıklamalarda bulunan Obama, sorunun, politikacıların tek taraflı tavizler koparabilmek için gerilimi tırmandırma politikası uygulamasından kaynaklandığını belirtti.
OBAMA 'DAN SERT UYARI
Obama da bugünkü açıklamasında Senato'daki bu olası ilerleme hakkında, Beyaz Saray'da yapacakları görüşmenin bu ilerlemenin "gerçek" olup olmadığını göstereceğini söyledi."Bir işbirliği ruhunun önümüzdeki birkaç saatte bizi ileriye taşıyacağını umuyorum" diyen Obama, aksi halde temerrüt tehlikesinin iyiden iyiye belireceğine dikkati çekti.Obama, "Hem Temsilciler Meclisi hem de Senato'da gerçek bir ilerleme sağlamaya başlayamazsak ve Cumhuriyetçiler, ülke için doğru olanı yapmak adına bazı tek taraflı endişelerini bir kenara koyma niyeti göstermezse temerrüde düşme ihtimalimiz yüksek ve temerrüde düşmenin ekonomimiz üzerinde yıkıcı bir etkisi olabilir" değerlendirmesini yaptı.Obama, bugün yapacağı görüşmede Kongre liderlerini bir kez daha, federal hükümetin yeniden açılmasını ve ABD hükümetinin borçlarını ödemesini sağlamaya çağıracağını kaydetti.Bu arada Obama'nın bugün TSİ 22.00'de Kongre'deki iki partinin liderleriyle Beyaz Saray'da toplantı yapacağı bildirildi.Beyaz Saray, Obama'nın toplantıda, "Kongre'nin hükümeti yeniden açması ve borç tavanını yükseltmesi için fidye ödemeyeceğiz" şeklindeki son haftalarda sıkça dile getirdiği uyarıyı tekrarlayacağını belirtti.Toplantıya Temsilciler Meclisi Başkanı Cumhuriyetçi John Boehner, Temsilciler Meclisi Demokrat Azınlık Lideri Nancy Pelosi, Senato Demokrat Çoğunluk Lideri Harry Reid ve Senato Cumhuriyetçi Azınlık Lideri Mitch McConnell'ın katılması bekleniyor.
REİD: "ANLAŞMAYA YAKLAŞIYORUZ"
Öte yandan Senato Demokrat Çoğunluk Lideri Harry Reid'den, sorunun çözümü yolunda umutları artıran bir açıklama geldi.Reid, ABD'nin temerrüde düşme tehlikesinin bertaraf edilmesi ve hükümetin kapalı kalmasına son verilmesini sağlayacak bir anlaşmaya varma yolunda ilerleme sağlandığını belirtti.Senato Cumhuriyetçi Azınlık Lideri McConnell ile özel olarak yaptığı görüşmenin ardından gazetecilere konuşan Reid, "(Anlaşmaya) yaklaşıyoruz" ifadesini kullandı.Reid, henüz bir anlaşma olmadığını ancak konu üzerinde çalışmaya devam edeceklerini ve bugün Obama ile Kongre liderlerinin Beyaz Saray'da yapacağı görüşmede bir teklif sunulabilmesini umduğunu ifade etti.
Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in katıldığı programa bağlanan CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Gökçek'i uyararak kendisine sadece ismen hitap etmemesini istedi. Nazlıaka, adaylık konusunda ise yorum yapmadan telefonu kapattı.
Habertürk TV'de yayınlanan Başkent Gündemi programına konuk olan Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ile CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka arasında 'adaylık' ve ismen hitap konusunda kısa süreli bir gerginlik yaşandı. Program moderatörü Erdal Şen'in CHP'nin aday gösterebileceği isimleri belirtmesinin ardından Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka hakkında "Aylin'i aday yapmazlar" demesinin ardından, CHP'li Nazlıaka yayına bağlandı.
BANA AYLİN DİYEMEZSİN
Programa bağlanma nedeninin kendisine ismen hitap edilmesi olduğunu belirten CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka, Gökçek'i uyardı. Nazlıaka, "Konuğunuz sürekli olarak benden Aylin diye bahsediyor. Kendisi beni akranıymış gibi, arkadaşıymış gibi Aylin olarak tanımlıyor. Kendisinin zaten uslüpsuzluğunu biliyoruz. Ama hiç değilse oturduğu koltuğa o makama uygun olarak konuşsun. Utanmadan böyle bir tavırla konuşuyor. Onun için kendisini benim arkadaşım ya da ahbabıp asla olamaz. Böyle konuşmaktan men ederim. Hiçbir şekilde bana adımla hitap edemez. Ben bu ülkenin oylarıyla seçilmiş olan bir milletvekiliyim. Onun için bana Aylin hanım diyebilir. Sayın Nazlıaka diyebilir. Aylin diyemez, kınıyorum" diye konuştu.
Gökçek ise bu esnada "İsminiz Aylin değil mi?" diye sordu. Nazlıaka ise konuşmasını tamamladığı gibi telefonu kapattı.
YİNE DİYORUM, AYLİN ADAY OLAMAZ
"Kızmaca yok" diyen Gökçek, ise "Siz istediğiniz kadar konuşun Aylin hanım sizi kesinlikle aday yapmazlar ben diyim. Kızmaca yok. Ama yapmazlar aday. Bunu lütfen belleğinize yerleştirin. Aylin demek samimiyettendir. O da bana Melih desin ne var yani. Ben yine derim. Bunu hangi kanun engelleyebilir. Yine diyorum. Aylin aday olamaz. O kadar. Aday falan yapmazlar onu. Ciddiye almazlar" ifadelerini kullandı.
[h=2]Diyarbakır Emniyeti, isteyenlere para karşılığında sahte üniversite diploması veren ‘diploma çetesini' yakaladı. Çeteden sahte diploma alanlar Milli Eğitim'e bağlı okullarda iş bulmuş.[/h]
Diyarbakır'da sahte diploma çetesine yönelik soruşturma yapan polis, çeteden para karşılığında sahte üniversite diploması sağlayanların Milli Eğitim'e bağlı resmi okulların yanısıra özel rehabilitasyon merkezlerinde çalıştığını ortaya çıkardı. Şüphelilerden M.A.'nın, üç kez KPSS'ye girip aldığı puanlarla Şanlıurfa, Şırnak ve Diyarbakır'da öğretmenlik yaptığı tespit edildi. Sahte diplomayla öğretmen olanların iş bulmanın yanısıra, devletten haksız maaş alarak zarara uğrattıkları belirlendi.
POLİS İZ SÜRDÜ
Milliyet'in haberine göre; Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı'nın koordinesinde Diyarbakır Emniyeti KOM Şubesi'nce yürütülen teknik ve fiziki takiplerde, isteyenlere para karşılığında sahte üniversite diploması verildiği belirlendi. Polis, başta M.A. adlı şüpheli olmak üzere diploma çetesinin izini sürdü.Çeteyle bağlantılı olan kişileri takibe polis, M.A.'nın, edindiği sahte üniversite diplomasını kullandığını tespit etti. Yapılan araştırmada şüpheli M.A.'nın sahte diplomayı kullanarak üç kez KPSS'ye girdiği saptandı. KPSS'de iki kez kendisi için giren M.A.'nın bir kez de, 'joker' olarak adlandırılan başkasının yerine sınava girdiği ortaya çıktı.
HEM MAAŞ HEM DE SAĞLIK MASRAFLARI
Üç KPSS'yi de kazandıktan sonra önce Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesindeki devlet hastanesine psikolog olarak atanan M.A.'nın daha sonra Şırnak Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu'nda psikolog olduğu belirlendi. M.A.'nın son olarak Diyarbakır Silvan'da Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı Fevzi Çakmak Ortaokulu'na atandığı ve burada çalıştığı anlaşıldı. Sahte diplomayla devlet memuru olmasıyla birlikte devletin sağlık hizmetlerinden faydalandığı tespit edilen M.A.'nın maaş, ek ders ve eğitime hazırlık ödeneği olarak yaklaşık 30 bin lira aldığı ve 4 bin liralık sağlık ve tedavi masrafının karşılandığı tespit edildi.
Diğer şüphelilerden A.E.'nin Diyarbakır'da özel bir rehabilitasyon merkezinde ve Ağrı Milli Eğitim Müdürlüğü'nde maaşlı olarak görev yaptığı belirlenirken, şüpheli B.E.'nin ise Diyarbakır Bağlar Halk Eğitim Merkezi Müdürlüğü, Hacettepe Rehabilitasyon Merkezi ve Özel Mezopotamya eğitim kurumunda öğretmen olarak görev yaptığı ve sahte diploma kullanarak devletin sağlık hizmetlerinden yararlandığı ortaya çıktı.
NOTERDE 'ASLI GİBİDİR' ONAYI
Şüphelilerin diploma ve mezuniyet belgelerini noterde "aslı gibidir" onayını yaptıran kişinin ise Şırnak'ta görevli olan, ancak halen Diyarbakır D Tipi Cezaevi'nde geçici görevli A.S. adlı gardiyan olduğu anlaşıldı. Soruşturma çerçevesinde gözaltına alınan 5 zanlıdan 4'ü tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılırken, M.A. tutuklanarak cezaevine gönderildi.
[h=2]CHP eski İzmir Milletvekili, İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı Canan Arıtman, yazdığı mektupla CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nu sert bil dille eleştirdi.[/h]
Arıtman, "Hem partimizin geçmişi ile ilgili bir yanlış algıyı, göreviniz gereği düzeltmek yerine redd-i miras anlayışı ile kabul etmeniz, hem de şahsımla ilgili 'O eski milletvekili' diyerek gazetecinin şahsıma yönelttiği ağır hakaretleri sanki CHP ile ilgili bir bağım yokmuş gibi savuşturmanız beni ikinci kez yaralamıştır" dedi.CHP eski İzmir Milletvekili Canan Arıtman, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Alman Frankfurter Allgemeine Zeitung gazetesinde yayınlanan röportajına tepki gösterdi. CHP eski Genel Başkanı Deniz Baykal'a yakınlığı ile bilinen, bu dönem İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayı olan Arıtman, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün etnik kökeniyle ilgili soru soran gazeteciye, Kılıçdaroğlu'nun "Arıtman artık CHP'de milletvekili değil" demesini eleştirdi. Arıtman, Kılıçdaroğlu'na tepkisini yazdığı mektupta şu sözlerle dile getirdi."Röportajda, gazetecinin size 'CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman, 2008 yılında Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün etnik kökeninin araştırılması ve annesinin Ermeni kökenli olduğunu öne sürerek bu konunun aydınlanması konusunda DNA testi uygulanmasını talep etti' sorusunu sorması ve buna cevaben sizin de 'Canan Arıtman artık CHP'de milletvekili değil' demeniz sebebi ile o dönemle ilgili yanlış ve eksik bilgileri düzeltme ihtiyacı hissediyorum. Sayın Genel Başkan, Atatürk ilkeleri olan CHP ilkelerine yürekten bağlı olduğum ve onur duyarak 2 dönem parlamentoda milletvekilliği ve dört dönem PM üyeliği görevini yaptığım Cumhuriyet Halk Partisi'nin, halen üyesiyim ve bildiğiniz gibi İzmir Büyükşehir Belediye Başkan aday adayıyım. CHP ve CHP'lilerle ilişkim güçlü bir şekilde devam etmektedir. CHP ve İzmir denilince akla gelen ilk ismin Canan Arıtman olduğunuzu bildiğinizden eminim. Beni, Atatürkçülükten ve CHP'li olmaktan hiç kimse alıkoyamaz. Hem partimizin geçmişi ile ilgili bir yanlış algıyı, göreviniz gereği düzeltmek yerine redd-i miras anlayışı ile kabul etmeniz, hem de şahsımla ilgili 'O eski milletvekili' diyerek gazetecinin şahsıma yönelttiği ağır hakaretleri sanki CHP ile ilgili bir bağım yokmuş gibi savuşturmanız beni ikinci kez yaralamıştır."
'24 YILIK SİYASİ HAYATIM BOYUNCA HİÇ KULLANMADIM'
Arıtman, Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi iken nöroloji dersine giren Prof. Dr. Ahmet Satoğlu'nun Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün dayısı olduğunu, annesinin yani Sayın Gül'ün anneannesinin Ermeni olduğunu, techir çocuğu olduğunu anlattığını öne sürdü. Arıtman, şöyle devam etti:"Tıp Fakültesi'nden beri bildiğim bu bilgiyi 24 yıllık siyasi hayatımda hiç kullanmadım. Çünkü kimsenin etnik kökeni beni ilgilendirmez. Herkesin etnik kökenine saygı duyarım. 2007 genel seçimlerinde AKP İzmir'de bile 'Dindar, Müslüman cumhurbaşkanı seçeceğiz' diye propaganda yaparken bile kamuoyuna Abdullah Gül'ün etnik kimliğini açıklamadım. Herşeyden önce bir hekimim. İnsanı sadece insan olarak gören, cinsiyetini bile görmezden gelme konusunda eğitilmiş ve bunu yaşam biçimi olarak benimsemiş bir birey olarak da etnik kimlikleri önemsemem. Beni tanıyanlar, partililerim, görev yaptığım süre içinde diğer CHPliler gibi etnik ayrımcılık, ırkçılık yapmadığımı gayet iyi bilir. Benim itirazım Abdullah Gül'ün etnik kökenine değildir. Etnik kökeni sebebi ile Cumhurbaşkanlığı makamında tarafsız kalması gereken bir konuda tarafsızlık ilkesini çiğnemiş olmasınadır."
[h=2]Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in yönetimini desteklediği bilinen Lübnan gazetesi El Akbar'ın haberine göre, Esed, Nobel Barış Ödülü konusunda şaka yaparak, ''O ödül benim olmalıydı'' dedi.[/h]
Gazete, 2014 yılının ortalarına kadar Şam rejiminin sahip olduğu kimyasal silahları imha etmek içinSuriye'de çalışma yürütecek olan Kimyasal Silahları Yasaklama Örgütü'nün (OPCW) kazandığı Nobel Barış Ödülü için Esed'in şaka yaptığı haberine yer verdi.Haberde ayrıca Esad'ın 2003 yılında, bölgedeki bütün ülkelere ellerindeki kitle imha silahlarını teslim etme çağrısında bulunduğu da yazıldı.Ancak haberde Esed'ın Nobel Ödülü için hangi aşamada yorum yaptığı belirtilmedi.