Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
[h=2]Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu, Gezi Parkı olaylarında 7-8 devletin işin içinde olduğunu söyledi.[/h]
Anayasa Komisyonu Başkanı ve Ak Parti Milletvekili Burhan Kuzu, Prof. Dr. Başkanı Burhan Kuzu, İstanbul Aydın Üniversitesi Siyaset Akademisi İzmir '2014 seçimlerine Doğru Türkiye Siyaseti' konulu konferansa katıldı.Kuzu, konuşmasının sonunda Gezi olaylarıyla ilgili gelen bir soruya çarpıcı cevap verdi. Kuzu, Gezi olaylarının milletlerarası bir organizasyon olduğunu belirterek, "Gezi olaylarının başındaki tabloda Başbakan, çocukların çıkışı ve çevre duyarlılığına katıldığını söyledi. Sizde olmayan bilgiler devlette var. Adım gibi biliyorum ki 7-8 devlet bu işin içinde. Aylar önce otelde yer ayırtıyorlar. Ajansları gelip yerleştirmişler. Devlette bunların listesi var. Hala burada olanları var, içeride yatanlar var. Bu organizasyon milletler arası. Sonra olay çığırından çıktı. Hepimizin kabullendiği masumiyet orada kalmadı" diye konuştu.
[h=2]Kahire yakınlarındaki Giza'da demokrasi yanlılarının gösterilerine yönelik silahlı saldırıda 12 yaşındaki bir çocuk hayatını kaybetti. Babanın oğlunu kucaklayışı ve ağlayışı Filistin intifadasının sembolü olan Muhammed Durra'yı hatırlattı.[/h]
Cuma günkü saldırıda can veren çocuğun babası, oğlunun cansız bedenine sarılarak ağladı. Müslüman Kardeşler bir bildiri yayınlayarak çocuğun ölümünüFilistin intifadasının sembolü olan Muhammed Durra'ya benzetti.Acılı babanın etrafında toplanan diğer Mısırlılar gözyaşlarını tutamadı. İnternete yüklenen görüntüler kısa sürede Mısır'daki direnişin sembolü haline geldi.Filistin'de, 2000 yılında patlak veren 2'nci İntifada'da İsrail ordusuyla Filistinliler arasında çıkan çatışmanın ortasında kalan Filistinli çocuk Muhammed el Durra babasının arkasına saklanarak gözyaşı dökmüş ve mermilerin isabet etmesi sonucu hayatını kaybetmişti. Filistin'deki o görüntüler dünya kamuoyunda İsrail saldırılarının sembolü olmuş ve uzun süre tartışılmıştı. Şimdi ise Mısır'daki bu görüntüler Mısır'daki direnişin sembolü haline geldi.
[h=2]BDP, Grup Başkanvekilleri Pervin Buldan ve İdris Baluken ile HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in, İmralı Adası'na ziyaretlerinin ardından terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın bir mesajını getirdi.[/h]
BDP Genel Merkezi Basın Biriminden yapılan yazılı açıklamaya göre, Öcalan'ın mesajı şöyle."Öncelikle barışa ve demokratik bir çözüme inanan ve bu amaçla seferber olup, katkı sunan herkesesonsuz teşekkürlerimi sunuyorum. Çözüm sürecinincok ciddi bir aşamaya gelmiştir. Süreç halen devam etmekle beraber bir sırat köprüsü üzerindedir.Şimdiye kadar atılan adımlar ve yapılan fedakarlıkların çoğu tek yanlı olmuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen tek yanlı da olsa barış iradesini sürdürme kararlılığımız vardır.Süreç üzerinde oluşabilecek her türden komployu etkisiz kılmanın tek yolu acil demokratikleşmedir. Bunun en önemli ayaklarından birisi de sürecin en temel eksiği olan yasal dayanak ve altyapının bir an önce oluşturulması olacaktır.Bu itibarla bütün demokrasi güçlerini bu doğrultuda katkı oluşturmaya davet etmek tarihi sorumluluğumuzdur."
[h=2]TDK, X-W-Q harflerinin alfabede yer almasına ilişkin görüşünü açıkladı: Bu üç harf yetmez. Ek olarak "Damak n"sini gösteren bir harf ile "Açık e"yi ifade eden iki "noktalı a" da gerekli[/h]
Türk Dil Kurumu 'Alfabede yeni harfler" açılımı yaptı. Demokratikleşme paketinde X-W-Q harflerininalfabeye girmesi ile gündeme gelen yeni harflerle ilgili Türk Dil Kurumu 3 değil 5 yeni harf talebinde bulundu. Türk dilinde birlik için Türk Dil Kurumu, yeni harflerin Ortak Türk Alfabesi ya da Genişletilmiş Türk Alfabesi olarak kanunlaştırılmasını talep etti.
GENİŞLETİLMİŞ ALFABE
TDK, İsveçalfabesinde yer alan üstü iki noktalı 'A' ve damak 'N'sini gösteren bir işaretin de ilave edilerek 'Genişletilmiş Türk Alfabesi' ya da 'Ortak Türk Alfabesi' olarak beyan edilerek kanun metnine dönüştürülmesini istedi.
NOKTALI "A" VE "N"
CHP Antalya Milletvekili Gürkut Acar'ın soru önergesiyle TDK'nın alfabeye yeni harflerin eklenmesiyle ilgili görüşüne TDK, "3 harf yetmez biz 5 talep ediyoruz" dedi. TDK görüşünü şöyle açıkladı: Türk Dil Kurumu Türk dilleri arasındaki ortaklığın da sağlanması için bu sesler vaktiyle teklif edilmişişaretlerdendir. Aynı sesleri karşıladığı yani "q" kalın arka damak "k"si, "w"nin çift dudak "v"sini ve "x"in de hırıltılı h'yi karşılamak üzere önerilmektedir. TDK'nın, bu üç işarete ilave olarak "damak n"sini gösteren bir işaretin, "açık e"yi gösteren üstü "iki noktalı a" işaretininde buna ilave edilerek adının da "Genişletilmiş Türk Alfabesi" ya da "Ortak Türk Alfabesi" olarak beyan edilmesi ve kanun metnine dönüştürülmesi uygun olacaktır. Bu hâlihazırda kullanılan alfabenin değiştirilmesi değildir. Türk dillerinin ortak bir dille metin üretebilmesi veya ortaokul, liselerdeki Türk dünyası edebiyatının öğretilmesinde bu işaretlerinkullanılması, bu işaretlerin ses değerinin Türk gençlerine öğretilmesi anlamına gelecektir. Elbette bu ortak Türk alfabesinin, Türkiye'deki Türkçe dışındaki dillerin yazılmasında da bir kolaylık sağlaması bir kazançtır.
[h=2]Bir süredir tedavi gördüğü Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde hayatını kaybeden televizyoncu Savaş Ay, 14 Ekim'de Sabah Gazetesi'ndeki köşesinde yazdığı yazıyla okuyucularını duygulandırmıştı.[/h]
"Samatya ben fazla kalmayacağım" diye başlayan yazısında 1 günlük kontrol için girdiği hastanede 23 gündür tedavi gördüğünü anlatmıştı.
İşte o yazı:
Samatya ben fazla kalmayacağım
Aklınıza boşboğazlık ettiğim gelmesin. Bayram öncesinin un kurabiyesi tadını bozmak için değil, mevzu gereği "hastanedeyim" diyerek başlayacağım yazıma. Vaziyetim şimdi hatırlatacağım bir filmle benzer hale gelince ara bağlantıyı açıklamak da girizgâhıma düşecek çünkü. Hafıza kovanızı geçmiş kuyusunun 4- 5 yıl önceki zaviyesine sarkıtın lütfen.
A TAKIMI'NIN KAPTANI ARTIK YOK
O günler
O zamanki Bayrampaşa Cezaevi'nde açıklama yaparak; bir grup sinemacı çalışma yapmıştı. Sefa Önal, Birol Güven gibi ustaların denetiminde harika bir çalışmaydı bu. 3 aylık atölye seminerlerine katılan 80 tutuklu, 15 film hikâyesi yazmış, "Hayal Kurmak Serbest" adlı bu atölyenin ilk meyvesi seçilmişti. Adı dilinize geldi bile değil mi?Evet: "Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım"...Gerçek bir öyküydü. Buraya bir şekilde gelen bir arkadaşa "çay içer misin?" demişler, "Zahmet olmasın. Ben fazla kalmayacağım. Az sonra yanlışlık anlaşılır ve giderim" demiş. Ancak 2 senedir orada yatmakta.Meslektaşlarının çekindiği bir gazeteciydi. Bir gün gazetede Taksim Meydanı'nı kazdı, kimse de ona müdahale edemedi
Durum vaziyeti
Benim durumumla olan bağlantıya gelirsek. Evden 1 günlük ayakta hadi bilemedim 2 gün 2 gece yatarak gözetim altında geçireceğim bir hafta sonu için tıpış tıpış geldim hastaneye. Kısa bir kontrol ve beklediğim sonuç. "Bugün tamam, yarın yine gel." Deyip uğurlandım doktorlarımın yanından. Yarın da geleceğim sonra işlem tamam olacak ohh...Sabah müthiş bir halsizlik ve kapıda ambulansın hazır olduğu haberiyle uyandım.Üstümü değiştirip fotoğraf makinemi alıp çıkarken koca bir çanta hazırlayan kız kardeşime de çıkıştım: "Yahu 2 saatlik bir tedavi ben fazla kalmayacağım ne hazırlığı bu?"
Pilli bebek
Yakınlarıma tüyoyu verip beni ürkütmemişler meğer. Kapıya doğru 3 adım daha atınca fişi çekilmiş oyuncak bebek gibi yığılıverdim kapı önüne. Nabız, tansiyon, stres, yorgunluk, malum hastalığımla birleşince şallak mallak etmiş beni de haberim yokmuş meğersemse...Ben hâlâ içten içe gülmekteyim ve "abartıya bak" çekiyorum içimden.Ambulansa götürebilmek için sosisli sandviç gibi yaptılar ki dar merdivenleri rahat inelim. Arayı atlayarak hastanenin yani eski Samatya SSK olan, şimdinin İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin kapısındayız, apar topar KBB (Kulak Burun Boğaz) servisine çıkarılmaktayım.
Sedyeden yatağa
Az sonra tertemiz bir odada buluyorum kendimi. Sedyeden yatağa geçtiğimde külçe haldeyim. Bir grup doktor odaya koşturunca kalkıp selamlamak istiyorum ama mümkünü yok. "Neden zahmet ettiniz ben az sonra çıkacağım?"diyorum ama ne sözüme itibar ne yüzüme bakan var. Birbirlerine kaçamak bakışlar atıp, acısını sonradan fark edeceğim gülümseyişler süzüyorum dudaklarından.
Sonrası mı?Bugün itibariyle 23 gündür hastanedeyim, daha da kolayına çıkarmaya niyeti yok doktorlarımın. Gerisi bu 23 günün hikâyesini anlatmakla gelecek ama dedim ya ürkmeyin aman! Hastanelerde nasıl umut yeşerir, genç sağlıkçılar başta olmak üzere, kadroların başlarına gelip geçen çoğu kara mizah olaylar, göz tanıklıklarım ve daha bir dolu ilginç öykücükler. Ne zaman?Perşembe günü ilk yazımdan başlayarak... "Bugünlük girizgâh" demiştim; ilaveten hayırlı bayramlar da dileyeyim.Mübarek ola...
[h=2]Milliyetçi Hareket Partisi'nin (MHP) düzenlediği 'Türkiye Mitingi Ankara' açık hava toplantısı için Türkiye'nin çeşitli illerinden gelen partililer, Tandoğan Meydanı'nı doldurdu. Bahçeli onbinlere seslendiği mitingde Başbakan Erdoğan'a çok ağır sözlerle yüklendi.[/h]
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Muhafazakar demokratlıkla övünen Başbakan siyasi ahlakını ve insafını devretmiş, hoşgörüsünü ve sağduyusunu yitirmiş, böylece gençlerden intikam almaya girişmiştir. Başbakan Gezi Parkı'nın acısını çıkarmak için her şeyi yapmaktadır. Başbakan'ın gözünü hırs bürümüştür. Bu şahıs, milletimizin birbirini gammazlaması için hiçbir vicdana sığmayan tezgâhların mimarlığına soyunmuştur. Özel hayatları, konut dokunulmazlığını, kişisel hak ve hürriyetleri ihlal etmiş, herkesi belli bir kalıba sokmaya yeltenmiştir. Başbakan Erdoğan ölçüyü kaçırmış, oto kontrolü kaybetmiştir" dedi.MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, 'Milli Değerleri Koru ve Yaşat' adı ile planladıkları açık hava toplantılarının sonuncusunu olan ve Ankara'da düzenledikleri 'Türkiye' adındaki mitingte konuştu. Bahçeli, "Milli değerlerimiz, iktidarın sevk ve idaresiyle saldırıya ve operasyona maruz kalırken atalet içinde kalamazdık, hareketsiz duramazdık. Tehditlerin arttığı ve yaygınlaştığı bir dönemde egemenliğin yegane sahibi aziz milletimize gittik, düşünce ve kaygılarımızı korkusuzca paylaştık. Sorunları kenardan izlemeyi, bir şey yokmuş gibi davranmayı hiç aklımızdan geçirmedik. En doğrusunun Türk milletiyle buluşmak olduğuna inandığımızdan adımlarımızı hep bu yönde attık, kararlarımızı hep bu yönde verdik. Geriye dönüp bakıldığında endişelerimizde ne kadar haklı, teşhislerimizde ne derece isabetli olduğumuz mutlaka ki takdir ve itiraf edilecektir" dedi.
"HER İŞBİRLİKÇİLİKTEN MEDET UMMAKTADIR"
"Başbakan Türk milletinden memnuniyetsizdir" diyen Bahçeli şunları söyledi; "Siyasi geçmişinde bu hazımsızlığın, bu sinsiliğin, bu husumetin türlü örnekleri vardır. Aynı zamanda Türk milletine kin ve öfke kusmasının gerisinde milliyetinde yaşadığı derin açmazlar ve çelişkiler bulunmaktadır. Üstelik vesayeti altında bulunduğu yabancılara peşin peşin verdiği sözlerin gereğini yapmaktadır. Başbakan küresel mihrakların gözüne girmek, takdir toplamak, övülmek için her taklayı atmakta, her işbirlikçilikten medet ummaktadır. Türk milletinin vermediği bir yetkiyle, yani BOP'a Eşbaşkan olmakla övünmesi bundandır."
"YARALARI TEDAVİ ETMEK YERİNE KAŞIMAKTADIR"
Başbakan Erdoğan'ın Türk milletini takatsiz, kimliksiz ve ezilmiş kalıntıya çevirmeyi hedeflediğini belirten Bahçeli, "Bebek katiliyle yürüttüğü müzakereler bu hedefin yalnızca bir safhası, bir bölümü ve bir kısmıdır. Başbakan yaraları tedavi etmek yerine kaşımakta ve kanatmaktadır. Yeni korku ve kutuplaşma zeminleri yaratmaktadır. Belleklerden silinmeyecek, akıllardan çıkmayacak, dünya durdukça hatırlanacak ve ihanetten başka izahı olmayacak kasti yanlışların içindedir. Başbakan devletin başından TC'yi, milletin başından da Türklüğü almaya ve gasp etmeye cüret etmektedir. Biliyorum, TC'yi tabelalardan sökmek hepinizin sinirlerini germiş, öfkenizi kabartmıştır. Biliyorum, bayrağı kale direklerinden indirmek hepinizi aşırı ölçüde germiş ve içinizi sızlatmıştır. Biliyorum, "Ne Mutlu Türküm Diyeneö sözünü her taraftan kaldırmak hepinizin bağrını delmiş, ağrınıza gitmiştir. Ama bunların hepsi Başbakan'ın eseridir. Bankalar ve valilikler yetmezmiş gibi, Devlet Madalya ve Nişan Yönetmeliği'nden Atatürk'ü ve TC'yi çıkarma cürümünün tarafı bu Başbakan'dır. Diyarbakır'da paslanmış ve eskimiş diyerek vinçlerle 'Ne Mutlu Türküm Diyene' yazılı tabelayı kaynakla kesme haysiyetsizliği bu Başbakan'ın son icraatıdır" dedi.
"CİNSEL SALDIRI SUÇLARINDA SON 5 YILDA YÜZDE 30 ARTIŞ MEYDANA GELDİ"
Bahçeli, "AKP iktidarı; kadına yönelik şiddetin ve boşanmaların had safhaya vardığı kara bir dönem olarak şimdiden tarihe geçmiştir. 2002'den bu yana Türkiye'de boşanmaların oranı yüzde 24 yükselmiştir. Cinsel saldırı suçlarında son beş yılda yüzde 30 artış meydana gelmiştir. Kadın cinayetleri son yedi yılda yüzde bin 400 artmış ve AKP iktidarında beş bine yakın kadın maalesef hunharca katledilmiştir. AKP iktidara gelmeden iki yıl önce doğan çocukların onbinlercesi bugün uyuşturucu müptelası, suç örgütlerinin kucağındadır. Köprü altları kimsesizlerle doludur. Türkiye'de bir yılda 105'i doğrudan, 260'ı dolaylı olmak üzere toplam 365 kişi uyuşturucu madde kullanımından hayatını kaybetmiştir. Uyuşturucu kullanımı yüzünden ölenlerin en küçüğü 13, en büyüğü ise 79 yaşındadır. Bunların hepsi rezalet ve AKP'nin kabarık suç dosyasından bazılarıdır. Bunların hepsi sözüm ona muhafazakâr demokratlıktan dem vuran Recep Tayyip Erdoğan'ın iktidar yıllarında vuku bulmuştur" diye konuştu.
"BAŞBAKAN GEZİ PARKI'NIN ACISINI ÇIKARMAK İÇİN HER ŞEYİ YAPMAKTADIR"
Bahçeli, "Muhafazakâr demokratlıkla övünen Başbakan siyasi ahlakını ve insafını devretmiş, hoşgörüsünü ve sağduyusunu yitirmiş, böylece gençlerden intikam almaya girişmiştir. Her yurt dışı seyahati öncesi Türkiye'yi tartışmalara boğmak Başbakan'ın adet ve alışkanlığı olmuştur. Başbakan Gezi Parkı'nın acısını çıkarmak için her şeyi yapmaktadır. Tencere-tava çalanlardan hıncını almak, demokratik tepkileri sindirmek için her suçlamadan fayda beklemektedir. Başbakan'ın gözünü hırs bürümüştür. Bu şahıs, milletimizin birbirini gammazlaması için hiçbir vicdana sığmayan tezgâhların mimarlığına soyunmuştur. Özel hayatları, konut dokunulmazlığını, kişisel hak ve hürriyetleri ihlal etmiş, herkesi belli bir kalıba sokmaya yeltenmiştir. Başbakan Erdoğan ölçüyü kaçırmış, oto kontrolü kaybetmiştir. Başbakan'a göre herkes şüpheli, herkes güvenilmez ve herkes suça meyillidir. Millete hizmetkâr olduğunu söyleyen müzakereci Başbakan, diktatör kesilmiş, iyice ceberutlaşmıştır. Ancak Türk gençliği AKP'nin ipini çekecek, sandığı kafasına geçirecektir. Türk gençliği iktidarı geldiği gibi gönderecektir. Bunu yapmak genç kardeşim için artık milli bir görev olmuştur. Gezi olayları da dahil olmak üzere, hiçbir dönemde bu kadar aşağılanmayan Türk gençliği Başbakan'ın işini bitirecektir. Diyorum ki, gençlik millet elele, haydi iktidara güle güle. Herkesle kavgalı ve nizalı olan bu zihniyetten hesap sormak Milliyetçi Hareket'in boynunun borcudur" dedi.
"TÜRKİYE'Yİ YIKMADAN, SANDIKTA YIKILMALIDIR"
"Artık yeter, şimdi söz senin Türkiyem" diyen Bahçeli, şunları söyledi: "Mayasında leke bulunan bugünkü iktidar Türkiye'yi yıkmadan, sandıkta yıkılmalıdır. AKP Türk milletini yok etmeden sandıkla siyaset çöplüğüne yollanmalıdır. Sizlere inanıyor, varlık ve birlik yolunda hepinize üstün başarılar diliyorum. Hepinizi bir kez daha sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. Türkiye ve Türk milletinin bağımsızlığı, vatanın selameti uğruna hayatlarını feda eden aziz şehitlerimize, muhterem ecdadımıza, yarın vefatının 75. seneyi devriyesini anacağımız devletimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal'e, tüm milliyetçi kahramanlara ve Başbuğumuz Türkeş Bey'e Yüce Allah'tan rahmet diliyorum."
Dünyada geleceğin enerji kaynağı olarak bilinen ve "yanan buz" olarak da tabir edilen metan hidratın Japonlar tarafından sürpriz şekilde üretilmeye başlanması uluslararası enerji hesaplarını değiştirdi.
Çok büyük kaynaklara sahip olduğu belirlenen Türkiye'nin rezerv tespiti ve üretim konusunda mesafe alabilmesi için Milli Metan Hidrat Projesi hazırlandı.Dokuz Eylül Üniversitesi (DEÜ) Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr.Günay Çifçi, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Türkiye'nin acil olarak Milli Metan Hidrat Projesi'ni uygulamaya koyması ve yeni gemileri devreye alması gerektiğine dikkati çekti.Yüksek basınç ve düşük sıcaklık nedeniyle katı buz parçalarının içinde metan gazınınhapsolması ile oluşan metan hidratın dünyada ilk kez Karadeniz'de 1974 yılında Sovyet bilim insanları tarafından tespit edildiğini anlatan Çifçi, 1 metreküpünden 164 metreküp doğalgaz sağlanabilen metan hidratın, dünya fosil yakıt kaynaklarının yüzde 53'ünü oluşturduğunu belirtti.Bu kaynağın tespiti ve enerjide kullanılması için özellikle 2000'li yıllar sonrası ardı ardına projeleraçıklandığını, ABD, Almanya, Rusya, Fransa gibi ülkelerden üniversite ve enstitülerin bilimselprojeler yürüttüğünü, bu konuda son yıllarda doğalgaz fakiri olan Japonya, Çin, Güney Kore ve Hindistan'ın da araştırmalara başladığına değinen Çifçi, şu bilgileri verdi:"Petrol şirketlerinin de dahil olduğu bu araştırmalar sırasında metan hidratın gelecekte dünyanın en önemli enerji kaynağı olabileceği yorumları yapılıyordu. Metan hidratın fizibil olarak çıkarılabilmesi için petrol ve doğal gaz kaynaklarının azalması ve fiyatlarının yükselmesi bekleniyordu.Ancak Japonya'nın geçen yıl Nankai çukurundan metan hidrat elde etmeyi başarması hesapları değiştirdi. Şimdi herkes bir an önce üretim teknolojisini geliştirerek bu rekabette arkada kalmamanın mücadelesini veriyor. Örneğin Almanya kendisine 2016 yılını hedef olarak koydu. AB de bu konuda planlarını yaptı."Bu tablo içinde Türkiye'nin çok özel bir konuma sahip olduğuna işaret eden Çifçi, mevcut verilere göre Türkiye'nin metan hidrat konusunda kaynak zengini olduğunun tespit edildiğini söyledi.
Çifçi, şöyle konuştu:
"Kesinlikle söyleyebiliriz ki Türkiye, metan hidrat konusunda kaynak zengini bir ülke. Akdeniz'de bilinen tek gaz hidrat yatakları Türkiye'nin münhasır ekonomik bölgesi içinde. Dünyada halen bu konuda en çok araştırmanın yürütüldüğü Karadeniz'de varlığı saptanmış belli başlı tüm kaynaklar da yine bizim münhasır alanımız içinde.Karadeniz'de henüz araştırmaları devam eden onlarca alanın bulunduğu dikkate alınırsa en geniş sahil şeridine sahip Türkiye'nin bu konudaki potansiyeline açıklık getirmiş oluruz. Enerjiithalatı nedeniyle cari açık sorunuyla mücadele eden bir ülke için bu kaynağın önemi çok büyük."
Tek laboratuvar tek gemi
Türkiye'nin uluslararası akreditasyonu bulunan tek jeofizik sismik laboratuvarına sahip DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Entitüsü'nün yine Türkiye'nin tek bilimsel araştırma gemisi olan Koca Piri Reis ile ülkeyi çevreleyen denizlerde sismik haritalama ve veri toplama çalışması yaptığını anlatan Çifçi, denize kıyısı küçük olan Almanya'nın bile 15 gemiyle bu çalışmaları yürüttüğünü vurguladı.Çalışmalarda halen veri toplama aşamasında olduklarını, rezervleri tespit etme ve üretim teknolojisini geliştirme aşamasına henüz gelemediklerini kaydeden Çifçi, enerji ithalatının neden olduğu cari açık problemiyle savaşan Türkiye'nin bu çalışmalara "gaz vermesi gerektiğini" dile getirdi.
Çiftçi, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Metan hidrat Türkiye'nin enerji sorununu çözebilecek bir kaynaktır. Ancak bunun için bir an önce Milli Gaz Hidrat Projesi'nin uygulamaya sokulması gerekiyor. Bu konuda enstitümüz tarafından bir proje hazırlandı. TPAO, ODTÜ, İTÜ, İstanbul Üniversitesi ve Maltepe Üniversitesi gibi kurumların da dahil olduğu proje kapsamında metan hidrat kaynaklarına yönelik haritalandırma, örneklendirme, üretim ve sondaj tekniklerinin geliştirilmesi konusunda çalışma yapılacak. Ayrıca bu çalışmalarda değerlendirilmek üzere 2007 yılında DPT'nin kabul ettiği ancak Maliye Bakanlığı bürokrasisine takılan Çakabey isimli bilimsel araştırma gemisi projesinin de hayata geçirilmesi hedefleniyor.Projeyi TÜBİTAK'a sunmaya hazırlanıyoruz. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı da gaz hidratlar konusunda bir hareketlilik içinde. Bu konuda bir birim oluşturuldu. Ancak elimizi çabuk tutmalıyız. Türkiye'nin bu konudaki bilim insanı potansiyeli yeterli seviyede. Projeye başlanırsa metan hidrat yataklarından katma değerinin büyük bölümü ülkemize kalacak bir teknoloji geliştirebiliriz."
Endonezya’da bir askeri helikopterin düşmesi sonucu 13 kişinin hayatını kaybettiği, 6 kişinin ağır yaralandığı bildirildi.
Ordu sözcüsü İskender Sitompul, 7 askerle Endonezya-Malezya sınırı yakınlarındaki karakol inşaatında çalışan 12 sivili taşıyan kargo helikopterinin Borneo adasında düşerek alevler içinde kaldığını açıkladı.
Helikopterin, Kuzey Kalimatan’ın Malinau bölgesine iniş yapmaya çalıştığı sırada düştüğü, olayın nedeninin araştırıldığını belirtildi. Kazada ağır yaralanan 6 kişiyse Tarakan’daki hastaneye kaldırıldı.
Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Polonezköy’de gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Bağış, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, “Öğrenci evleri ile ilgili tartışmaya ilişkin sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusuna , “AK Parti büyük bir ailedir. Aile mensupları içerisinde muhabbet olması çok doğaldır. Bunu da aile içerisinde konuşup, netleştiririz. Bunda sıkıntı yok. Ailenin reisi de bellidir” karşılığını verdi.
EGEMEN BAĞIŞ POLONEZKÖY’DE
Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan adına Beykoz Polonezköy’de incelemelerde bulundu.Bağış, muhtarlığı ziyaret ederek, bir süre muhtar Antoni Vilkosevki, Beykoz Belediye Başkanı Yücel Çelikbilek ve Beykoz Kaymakamı Aydın Ergün’le görüştü. Ardından bir restoranta giden Bağış, burada basın mensuplarına burada açıklamalarda bulundu.Bağış, “Sayın Başbakanımız burada Polonya cumhurbaşkanı, başbakanı ve senato başkanlarına AB ile ilgili verdiği konferansta hep konuşuldu. Burada 170 yıldır yaşanan muazzam bir entegrasyon, kardeşlik ve paylaşma hikayesi var” dedi.Bakan Bağış, “Osmanlı ile o zamanki adı Lehistan olan Polonya arasında da çok güzel ilişkiler vardı. Bugün de NATO’da çok ciddi ilişki içerisinde olduğumuz Polonya, AB sürecinde de bize önemli destek vermektedir. Polonezköy, iki millet arasında dostluğun bir nişanıdır. Buradaki kardeşlerimizle aynı suyu, ekmeği, mutluluğu paylaşıyoruz yıllardır. Onların çözdüğümüz her sorunu, dünyaya vereceğimiz mesaj açısından çok önemlidir.Avrupa’da, Asya’da insanların asimile olmasını isteyenlerin yüzüne Polonezköy bir şamar gibi patlamaktadır” diye konuştu. Daha sonra Polonezköy Meydanı’nda dolaşan Bağış, vatandaşlarla sohbet etti, dükkanlara girip ürünleri inceledi.
Filipinler’i etkisi altına alan şiddetli tayfun ardında büyük bir yıkım bıraktı.
Yetkililer yüzlerce fazla kişinin hayatını kaybettiğini açıkladı. Tayfun şimdi Vietnam’a doğru ilerliyor. Filipinler Enerji Bakanı Jericho Petilla ABS-CBN televizyonuna yaptığı açıklamada, Filipinler’in orta kesimlerini etkisi altına alan Haiyan Tayfunu’nun yüzlerce kişinin ölümüne neden olduğunu tahmin ettiklerini söyledi.
Petilla, tayfunda büyük zarar gören kentlerden biri olan Palo’da ölü sayısını netleştiremediklerini kaydetti.Saatteki hızı 250 kilometreye varan ve Vietnam’a doğru ilerleyişini sürdüren tayfun, kıyıdaki evlerin yerle bir olmasına neden oldu.
En çok Tacloban zarar gördü
Tayfundan en çok zarar kent ise Tacloban. Tacloban’da amatör kameralarla çekilen fotoğraf ve videolar yıkımın büyük boyutlarda olduğuna işaret ederken, uluslararası yardım kuruluşu Kızılhaç da kentin yüzde 80′inin tayfundan zarar gördüğünü açıkladı.Görgü tanıkları, Tacloban’da sokakların cesetlerle dolu olduğunu söylüyor. Tacloban Havaalanı’ndaki terminal binasının da ağır hasar görmesi nedeniyle bölgeye sadece askeri uçaklarla yardım gönderilebiliyor. Yaklaşık 15 bin askerin yardım çalışmalarına katıldığını bildirildi.
Telefon ve elektrik yok
Birçok bölgenin dış dünyayla bağlantısının kesildiğini kaydeden Kızılhaç yetkilileri, bu nedenle ölü sayısı konusunda kesin bilgi veremediklerini belirtti. Tayfunun yıkıma yol açtığı bölgelerde telefon ve elektrik hatlarının çalışmadığı ifade ediliyor.Hükümetin verdiği bilgilere göre, Filipinler’de 4 milyon kişi tayfundan etkilendi.
Vietnam’a doğru ilerliyor
Tayfun şimdi Vietnam’a doğru ilerlerken, Vietnam’ın kıyı bölgelerinde yaşayanlar tahliye edilmeye başlandı. Yaklaşık 20 bin ailenin güvenli bölgelere götürüldüğü belirtiliyor.