11.10.2013 Sağlik Haberleri

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Kurban bayramında eti böyle tüketin

[h=2]Kurban bayramı önemli dini bayramlardan biridir. Dini görevler yerine getirilirken aynı zamanda bu dönemde en fazla tüketilen besin kırmızı et olur. Özellikle kesme, saklama ve pişirme yöntemlerine, tüketilen miktarlara dikkat edilmemesi durumunda büyük sağlık sorunları ile karşılaşmanız işten bile değildir![/h]

Fotolia_56283550_Subscription_XXL.jpg


[h=2]Vücudumuz için vazgeçilmez olan ve içeriğinde yüksek demir, çinko, magnezyum gibi minerallerin yanı sıra, kaliteli protein ve doymuş yağ bulunan kırmızı etin özellikle miktar olarak dikkatli tüketilmesi gerekmektedir. Dünyada en yaygın olan kronik hastalıklar, diyabet, tansiyon ve kalp hastalıklarıdır. Bu hastalıklardan bir veya birkaçı birlikte bulunan kişiler kesinlikle beslenme düzenlerine dikkat etmelidirler. Beslenme Uzmanı ve Diyetisyen Serkan Tutar, kurban bayramında sağlığınızı korumanın yolları hakkında bilgiler verdi.[/h]
[h=2]
Bayram süresince sağlıklı kalmak isteyenler için 12 anahtar
[/h]
[h=2]
-Gün içerisinde fazla miktarda kırmızı et tüketileceği düşünüldüğünde, sabah kahvaltısı biraz daha hafif geçirilmelidir. Özellikle kahvaltıda domates, salatalık ve yeşillik fazla miktarda tüketilmelidir
[/h]
[h=2]-İlk olarak hijyen açısından, etlerin kesim yerlerine ve uygulamalarına özen gösterilmelidir. Sağlıksız ortamlarda ve koşullarda et kesimi yapılmamalıdır.[/h]
[h=2]-Etlerin saklanması da dikkat edilmesi gereken diğer bir noktadır. Kesilen kurbanlığın eti hemen tüketilmemeli, sindiriminin kolay olması ve kolay pişmesi açısından et buzdolabında 1 gün bekletilmelidir. Bu süre zarfında et suyunu çeker ve pişirilmeye hazır bir hale gelir. Kesilmiş fakat fazla olan etlerinizi ise buzdolabında 3–5 gün, derin dondurucuda ise 3 ay süre ile saklamanız mümkündür.[/h]
[h=2]-Özellikle ülkemizdeki en büyük hatalardan biride, damak zevkimize önem verip sağlığı ikinci plana atmamız. Bilerek veya bilmeyerek yanlış pişirme teknikleri sürekli olarak kullanılmaktadır. Kırmızı eti, kavurma ve kızartma yerine haşlama, buğulama, fırınlama veya ızgara şeklinde tüketmelisiniz. Unutmayın ki, sağlıksız şekilde pişirilen kırmızı et mide ve kolon kanserine yakalanma riskini arttırmaktadır.[/h]
[h=2]-Bayram süresince aile ziyaretleri olacaktır. Her gittiğiniz ziyarette size uzatılan şekerli ve çikolatalı besinleri tüketmemelisiniz. Size gelen misafirlere ise çikolata yerine meyve tabağı hazırlamanız onların daha sağlıklı olmasına yardımcı olmanız anlamına gelir.[/h]
[h=2]-Kronik karaciğer veya siroz hastası iseniz et tüketiminin miktarına çok daha fazla özen göstermelisiniz[/h]
[h=2]-Böbrek hastaları için fazla miktarda protein alımı risk teşkil etmektedir. Çünkü fazla alınan protein böbreklere yük yapar ve üremi gelişme riski artar. Kısacası herhangi bir kronik hastalığı nedeni ile özel diyet uygulaması gerekenler bayram süresince de diyetlerinin dışına çıkmamalıdırlar.[/h]
[h=2]-Hamurlu ve şerbetli tatlıları mümkün olduğunca az, sütlü tatlıları ise daha fazla tercih etmelisiniz.[/h]

Fotolia_807568_Subscription_XL.jpg


[h=2]-Suyun faydalarından uzun uzun bahsetmeye gerek yok. Kesinlikle günde 1,5–2 lt su tüketmelisiniz.[/h]
[h=2]-Et bir posa kaynağı değildir ve fazla miktarda tüketilmesi nedeni ile bayram döneminde kabızlık problemleri yaşayabilirsiniz. Bunu engellemenin en iyi yolu, posa kaynağı olan çavdar ve yulaf ekmeğini daha fazla tercih etmek, özellikle etli sebze veya etli kuru baklagil yemekleri de yapmak veya etin yanına özenle hazırlanmış bir salata hazırlamaktır.[/h]
[h=2]-Meyve tüketimini bu dönemde biraz daha arttırmanızda fayda var. Özellikle kabuklu yenilebilen meyveleri kabukları ile yemelisiniz.[/h]
[h=2]-Tatili boşa harcamak yerine, kalkıp spor yapmak için fırsat bilin.[/h]
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Yanlış teşhisin böylesi


21771298.jpg
[h=2]Genç kızın hastalığı yanlış teşhis edildi, 9 yıl boyunca artrit yerine astım tedavisi gördü.[/h]

Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zübeyde Gündüz, artritin tek bir hastalık olmadığını belirterek, "Hareket sistemindeki birçok bozukluk 'romatizma' terimi altında incelenmekte olup, bu başlık yaklaşık 200 kadar hastalığı kapsamaktadır" dedi.Gündüz, 12 Ekim Dünya Artrit Günü dolayısıyla Tıp Fakültesi Gevher Nesibe Hastanesi Salonunda düzenlenen bilgilendirme toplantısında, eklemlerin iltihaplı hastalığına artrit isminin verildiğini belirtti.
Artritli hastalarda eklem şişliği ve ağrının yanı sıra eklemde kızarıklık ve ısı artışının en sık görülen belirtiler olduğunu ifade eden Gündüz, şöyle konuştu:
"Artrit tek bir hastalık değildir. Hareket sistemindeki birçok bozukluk 'romatizma' terimi altında incelenmekte olup, bu başlık yaklaşık 200 kadar hastalığı kapsamaktadır. Genellikle yaşlılık hastalığı olarak bilinen romatizma hastalıkları her yaşta, yenidoğan bebeklerde bile görülmektedir. Gerçekte hastaların 3'te 2'si 65 yaşından önce hastalığı geliştirir ve hastalık kadınlarda daha fazla görülmektedir. Artritin en sık nedenleri erişkinlerde osteoartrit, romatoid artrit, lupus, fibromyalji ve gut, çocuklarda ise ailesel Akdeniz ateşidir."
DÜZENLİ EGZERSİZ ÇOK FAYDALI



Gündüz, artritin tedavisinde doğru ve erken tanı ile uygun tedavinin çok önemli olduğuna dikkati çekerek, "Sağlıklı bir yaşam tarzı ve sağlıklı alışkanlıklar artritin seyrini olumlu olarak etkiler. Düzenli egzersiz, ideal vücut ağırlığının korunması, stresten ve sigaradan uzak kalınması, düzenli uyku hastalık aktivitesinin azaltılmasına yardımcı olmakta ve hastanın yaşam kalitesini arttırmaktır" dedi.
Toplantıda, Dahili Romatoloji Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Soner Şenel, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hüseyin Demir ve Çocuk Nefroloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ruhan Düşünsel de hastalık hakkında çeşitli bilgiler verdi, hastalar ise teşhis ve tedavi sürecinde yaşadıklarını anlattı.


"YANLIŞ TEŞHİS NEDENİYLE 9 YIL ASTIM TEDAVİSİ GÖRDÜM"


Skleroderma hastası Servet İndap, yanlış teşhis nedeniyle 9 yıl astım tedavisi gördüğünü söyledi. Tomografi analizi sonucu hastalığının teşhis edilebildiğini belirten İndap, "Daha önce bu hastalığın adını bile duymamıştım. Hiç yürüyemiyordum, kolumu kullanamıyordum. 11 aydır burada tedavi görüyorum. Çok şükür şimdi biraz daha iyiyim. Yürüyebiliyorum, yemeğimi yiyebiliyorum. Soner ve Hüseyin hocama çok teşekkür ediyorum" dedi.
Prof. Dr. Hüseyin Demir ise gazetecilerin soruları üzerine, bazı internet sitelerinde hastalıklar hakkında bilgi verilirken, hemen yanında da bilimselliği ispatlanmamış bitkisel tedavi yöntemlerinin anlatıldığına dikkati çekti. Tıp dışı tedaviler konusunda hastaların uyanık olması gerektiğini ifade eden Demir, "Erken tanı ve tedavi çok önemli. Alternatif tedavi yöntemlerinin vücuda ne yaptığını bilmiyoruz. Yani karaciğere, böbreklere ne yapacaklarını bilemiyoruz. Bunların reklam ve kullanımı da son zamanlarda artmıştı ama sağlık bakanlığıbunları biraz engelledi" diye konuştu.
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Düşük riskini artırıyor


21770892.jpg
[h=2]İzmir Sağlık Müdürü Bediha Türkyılmaz, çiğ ya da az pişmiş etin zararına dikkati çekerek, bunun hamile bayanlarda düşüklere neden olabileceğine işaret etti.[/h]

Türkyılmaz, bayramların sağlıklı beslenme bilincinin sekteye uğradığı zaman dilimleri haline gelebildiğini, özellikle kurban eti, tatlı, şeker tüketimine dikkat edilmesi gerektiğini belirtti.

Kırmızı ette bulunan yüksek miktardaki doymuş yağın kandaki kolesterol seviyesini yükselterek koroner kalp hastalıklarına davetiye çıkarabildiğini, bu nedenle etin tüketiminin sınırlandırılması gerektiğini ifade eden Türkyılmaz, yağlı etlerin doymuş yağ ve kolesterol içeriği bakımından diğerlerine göre oldukça fazla olduğuna dikkati çekerek, "Bu yüzden yağsız veya az yağlı etleri tercih etmek daha doğru olacaktır" dedi.


YENİ KESİLMİŞ HAYVANI HEMEN PİŞİRMEYİN




Yeni kesilmiş hayvanın etindeki sertliğin pişirme sırasında zorluk yaşatmasının yanı sıra sindirim zorluğuna da neden olduğunu vurgulayan Türkyılmaz, şöyle konuştu:

"Etler, kesimden sonra buzdolabında 1 gün bekletilmelidir. Böylece et suyunu çeker ve pişirilmeye daha uygun hale gelir. Özellikle mide ve bağırsak sorunu olan bireyler buna dikkat etmelidirler. Ete uygulanan pişirme yöntemi, etin lezzetini, görünümünü, kıvamını, kokusunu, biyo yararlılığını yani her açıdan etin kalitesini etkilemektedir. Bu yüzden etin nasıl pişirileceği çok önemlidir. En büyük hatalarımızdan biri damak zevkimize önem verip, sağlığımızı ikinci plana atmamızdır. Bilerek veya bilmeyerek yanlış pişirme teknikleri sürekli olarak kullanılmaktadır. Sağlık açısından en doğru pişirme yöntemi haşlama ve ızgara şeklindedir. Dikkat edilecek diğer bir nokta da etin pişerken ateşle temas etmemesi gereğidir. Etin ateşe yakın olması hem kanserojen öğelerin oluşumuna neden olur, hem de B1, B12, folik asit gibi vitaminlerin kaybına yol açar. Doğru pişirme yöntemi kadar etin hem içinin hem dışının iyi pişmiş olması çok önemlidir."



"İYİ PİŞMEYEN ET BİRÇOK HASTALIĞA NEDEN OLUYOR"



Etin çiğ ya da az pişmiş olmasının yeme kalitesini düşüreceği gibi besin zehirlenmesine de yol açabileceğine işaret eden Türkyılmaz, "Etlerin çiğ ya da az pişmiş olarak tüketimi sonucu hayvanlardan insanlara birçok hastalığın bulaştığı unutulmamalıdır. Bu hastalıklar, hamile bayanlarda düşüklere yol açan toksoplazmozis ile insanların vücutlarında yıllarca yaşayabilen ve yedikleri besinlere ortak olarak onları zayıf düşüren sığır tenyasıdır" diye konuştu.

Bayramda gün içinde fazla miktarda kırmızı et yenileceği ihtimaline karşı sabah kahvaltısının biraz daha hafif geçirilmesi gerektiğini, özellikle kahvaltıda maydanoz, marul gibi yeşilliklerin fazla miktarda tüketilmesi gerektiğini anlatan Bediha Türkyılmaz, şöyle devam etti:

"Et bir posa kaynağı değildir ve fazla miktarda tüketilmesi nedeni ile bayram döneminde kabızlık problemlerinin yaşanmasına sebep olabilir. Bunu engellemenin en iyi yolu, posa kaynağı olan tam tahıllı ekmekleri tercih etmek, etle birlikte salata tüketmektir. Meyve tüketimini de arttırmakta fayda vardır. Özellikle kabuklu yenilebilen meyveler kabukları ile tüketilmelidir. Kesinlikle günde 1,5-2 litre su tüketilmelidir. İçeceklere de dikkat edilmeli. Bayramda ikram edilen içeceklerin çoğu şeker yüklüdür. Günlük enerji ihtiyacınının yüzde 25-30'unu içeceklerden ekstra almamak için şekerli içecekler yerine su içmek tercih edilmeli. Ayran, taze sıkılmış meyve suları daha sağlıklı alternatifler olacaktır."
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Bunları sakın yaşatmayın


21769484.jpg
[h=2]Türkiye Ruh Sağlığı Platformu Sözcüsü ve Türk Nöropsikiyatri Derneği Başkanı Prof. Dr. Peykan Gökalp, "Türkiye'nin çok gerisinde olduğu düşünülen pek çok ülkede, düzgün bir ruh sağlığı yasası var ancak hala Türkiye'de yok" dedi.[/h]

Gökalp, "10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü" dolayısıyla, Türk Psikologlar Derneği İstanbulŞubesi'nde düzenlenen basın toplantısında, Dünya Sağlık Örgütü'nün 2008 yılı verilerine göre dünyada yaklaşık 450 milyon kişinin ruhsal sorunları olduğunu ve 20 milyon kişinin ruhsal sorunları nedeniyle yardım aradığını kaydetti.


YAŞLILARIMIZ YOKSUL




10 Ekim Dünya Ruh Sağlığı Günü'nün bu yıl "yaşlı ruh sağlığı"na adandığını hatırlatan Gökalp, 2013 itibariyle dünyada 60 yaş üstü kişi sayısının 800 milyon olduğunun tahmin edildiğini, bu sayının, tüm dünya nüfusunun yüzde 11'ini oluşturduğunu ve 2050'de bu oranın yüzde 22'ye çıkmasının beklendiğini anlattı.

Gökalp, Türkiye'de 2012 verilerine göre, 65 yaş üstü nüfusun, tüm nüfusa oranının yüzde 7 olduğunu, bu oranın 2050'de yüzde 20'nin üzerine çıkmasının öngörüldüğünü aktarırken, "2011'de 65 yaş üstü okuma yazma bilmeyenlerin oranı, erkeklerde yüzde 10,2, kadınlarda yüzde 42. Emekli, dul, yetim aylığı en önemli gelir kaynağı. Yoksulluk oranı Türkiye genelinde yüzde 22 iken 65 yaş üstünde yüzde 17" diye konuştu.


"YAŞLI DOSTU ÇÖZÜMLER GEREKLİ"




Sağlıklı yaşlanmada önemli faktörleri, "hareket yeteneği", "bağımsız yaşayabilme", "bilişel işlevler", "ruhsal durum", "toplumsal ilişkiler" ve "bağlantılar" şeklinde sıralayan Gökalp, bütün dünyada ruh sağlığı hizmetlerine hükümetler tarafından para ayrılmadığını, damgalanma durumu nedeniyle ruh sağlığı konularının gizli tutulduğunu söyledi.

Gökalp, Almanya'da bütün ana duraklarda, istasyonlarda yaşlılara hizmet etmek üzere dolaşan insanlar bulunduğunu ifade ederek, yaşlıların, topluma entegre bir şekilde yaşayabilmesi için yaşlı dostu çözümlere ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.

Ruh sağlığının desteklenmesi ve geliştirilmesi gerekmesine rağmen hala Ruh Sağlığı Yasası'nın çıkarılmadığını söyleyen Gökalp, "Türkiye'nin çok gerisinde olduğu düşünülen pek çok ülkede, düzgün bir ruh sağlığı yasası var ancak hala Türkiye'de yok. Ulusal Ruh Sağlığı Eylem Planı'nda Ruh Sağlığı Yasası'nın çıkarılma tarihi olarak 2015 belirlendi. Hazırlanan yasa taslağı 2006'da sunuldu ancak herhangi bir işlem yapılmadı" ifadelerini kullandı.



"YAŞLILIĞA BİLGELİK DÖNEMİ OLARAK BAKMAK GEREKİYOR"



Türk Psikologlar Derneği İstanbul Şubesi'nden İlknur Kurt da yaşlılığa kayıp bir dönem olarak değil, bilgelik dönemi olarak bakmak gerektiğini dile getirdi.

Kurt, yaşlılarda en büyük zorluğun eskiye bağlılık ve yeniye zor alışma olduğunu belirterek, "İyi yaşlılık dönemi için ego bütünlüğüne ulaşmak, kendisi ve çevresi ile uzlaşmacı bir ilişki içinde olmak, evlilikte doyum, arkadaşlıkları koruma ve sürdürme, çocuk ve torunlarla olumlu ilişkiler kurma, yaşama bağlılık önemli etkenler" dedi.


ŞİDDET, ADALETSİZLİK, YOKSULLUK, GELECEK KAYGISI VE BELİRSİZLİK




Türkiye Psikiyatri Derneği İstanbul Şubesi Eşbaşkanı Ayşegül Sütçü de ruh sağlığı ve beden sağlığının bir bütün olduğunu kaydederek, ruh sağlığını en fazla olumsuz etkileyen faktörleri, "şiddet", "adaletsizlik", "yoksulluk", "gelecek kaygısı" ve "belirsizlik" şeklinde sıraladı.

Şizofreni Dostları Derneği Başkanı Mesut Demirdoğan ise ilaçla tedavi edilebilen şizofreni hastalarının istihdam konusunda sıkıntı yaşadığını aktararak, "Kişilerin çalışma isteği oluyor ama bunlara yanıt verecek kurumsal yapı yok. 'Yaşlı olduğumuzda aile şefkatini bulamayacağız' korkusu var. Devletin güvencesini, bununla ilgili örnekleri görmek istiyoruz" şeklinde konuştu.
 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Tüm kanser hücrelerini öldürmeyi başardı


21759681.jpg
Rize Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi (RTEÜ) Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Halis Süleyman, 8 yıldır yürüttüğü çalışmada bir bitkiden kanser hücresini öldüren madde geliştirdiğini açıkladı.


Dünyada mide kanserinden 1 yılda yaklaşık 1.5 milyon insanın öldüğünü kaydeden Prof. Dr. Süleyman, “Bu maddeyi hızlı bir şekilde ilaca dönüştürürsek dünyada sadece mide kanserinden bu kadar insanın ölmesini engellemiş oluruz dedi.


BÜTÜN KANSER HÜCRELERİNİ ÖLDÜRDÜ


Erzurum Atatürk Üniversitesi’nde görev yaptığı yıllarda üzerinde çalışmaya başladığı projede artık sona geldiğini anlatan Prof. Dr. Halis Süleyman, RTEÜ eski Rektörü Prof. Dr. Arif Yılmaz’ın çağrısı üzerine Rize’ye geldiğini söyledi. Çalışmayı 8 yıldır sürdürdüğünü ifade eden Prof. Dr. Süleyman, “Kansere çare olacak maddeyi hayvanlar üzerinde denedik. Bir bitkiden elde ettiğimiz bu madde hayvanlar üzerinde çok etkili bulundu. Hemen hemen bütün kanser hücrelerini öldürdü. Daha sonra 'Karsinom' adı verilen hücre kültüründe denedik. Hücre kültüründe de yüzde 90 ila yüzde 100 oranında kanser hücrelerini öldürdüğünü gördük. Şu anda bazı eksikliklerimiz var. Bu noktada desteğe ihtiyac duyuyoruz. Maddi destek de çok önemli. Üretim politikası çok önemli. Sadece bir dekanın veya Rektörün istemesiyle olmuyor. Bize 'İlaç üretin' demeleri çok önemli. Üretin desinler, üretelim diye konuştu.



1.5 MİLYON İNSANIN ÖLÜMÜNÜN ÖNÜNE GEÇEBİLİRİZ


Bulunan maddeyi gönüllü hastalar üzerinde deneme aşamasına geçilebileceğini ifade eden Süleyman, “ Bunun için maddi desteğe ihtiyaç var. Gerçekten bir çalışma yapılacaksa ABD sistemine geçelim. Ne yapıyor ABD, para veriyor, senden ürün istiyor. Bizde o yok, varsa da ben görmedim. Şu anda 'adenokarsinom' dediğimiz kanser hücresine bu madde çok etkili. Dünyada sadece mide adenokarsinomdan ölen sayısı yılda 1 milyon 500 bini geçiyor. Çok önemli bir rakam. Eğer bu maddeyi hızlı bir şekilde ilaca dönüştürürsek dünyada sadece mide kanserinden bu kadar insanın ölmesini engellemiş oluruz" dedi.RTEÜ Tıp Fakültesi’ndeki Laboratuarında çalışan Prof. Dr. Halis Süleyman’a oğlu olan asistanı Bahadır Süleyman ile Azerbaycan vatandaşı Renad Mammadov eşlik ediyor.Öte yandan Prof. Dr. Halis Süleyman'ın mide kanserinin tedavisiyle ilgili fareler üzerinde yaptığı çalışmalar 2009 yılında ABD’nin ünlü bilim dergisi ‘International Journal Of Cancer’ de yayımlanmıştı.

 

ByTyFn

Tayfun SÖYLEMEZ,
Kayıtlı Üye
Bilgi Girilmemiş
Katılım
2 Şub 2013
Mesajlar
8,051
Tepki puanı
928
Puanları
0
Yaş
35
Her 3 kişiden 1'ini tehdit ediyor


21768806.jpg
[h=2]Türk Uyku Tıbbı Derneği (TUTD) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Murat Aksu, Türkiye genelinde uyku sorunuyla ilgili bir çalışma yaptıklarını belirterek, "Her üç kişiden birinin hayatı boyunca en az bir kez uyku sorunu nedeniyle hekime başvurmak zorunda kaldığını tespit ettik" dedi.[/h]

Bodrum'un Göltürkbükü beldesinde düzenlenen "Ulusal Uyku Tıbbı Kongresi ve 2. Ulusal Uyku Tıbbı Teknisyenliği Kongresi"ne katılan Aksu, sadece Türkiye'de değil her ülkede uyku sorunu yaşandığına işaret etti.

Dernek olarak 2010 yılında "uyku sorunları" konusunda bir çalışma yaptıklarını ifade eden Aksu, "Tüm ülkeyi kapsayan, uyku sorunlarını irdeleyen çalışmamızda uyku sorununun çok yüksek oranda olduğunu gördük. Her üç kişiden biri hayatı süresince en az bir kez uyku sorunu nedeniyle hekime başvurmak zorunda kalmış ama bu oranlar başka ülkelerden daha mı az veya daha mı yüksek henüz belli değil" diye konuştu.

Uykusuzluğa neden olan sıkıntıların başında "huzursuz bacaklar sendromunun" geldiğine dikkati çeken Aksu, bu sorunun yüzde 7 ile 10 arasında, uykuda nefes durmalarının ise yüzde 5 civarında görüldüğünü kaydetti.



"AŞIRI YORULURSAM DAHA KOLAY UYURUM" İNANIŞI DOĞRU DEĞİL



Türk Uyku Tıbbı Derneği Yönetim Kurulu üyesi ve Göğüs Hatalıkları Uzmanı Doç. Dr. Hikmet Fırat ise uyku tıbbının kendi başına bir alan olduğunu, bu dalda 84 farklı hastalığın bulunduğunu bildirdi. İnsan ömrünün üçte birinin uykuda geçtiğini dile getiren Fırat, şöyle konuştu

"60 yaşındaysanız 20 senenizi uyuyarak geçirdiniz demektir. Uyku, hücrelerinizi vücudunuzun yenilenmesi demektir. Dolayısıyla uykusuz bir hayat olamaz. Alkol kullanımının uyumadan 4 saat önceden kesilmesini öneriyoruz. Aşırı egzersiz de uykuyu negatif yönde etkiler. Ters bir inanış vardır 'Aşırı yorulursam daha kolay uyurum' diye ancak öyle değil. İyi bir uyku uyumak için ılık bir duş alabilirsiniz. Muzlu, sütlü yiyecekler önemli. Biz kişilere aynı saatte yatıp aynı saatte kalkmasını öneriyoruz" dedi.



"VÜCUDUN KENDİNİ YENİLEMESİ İÇİN 6-8 SAATLİK UYKU GEREKLİ"



Manisa Celal Bayar Üniversitesi Tıp Fakültesi Nöroloji Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof Dr. Hikmet Yılmaz ise sağlıklı bir erişkinin yatağa girdikten 5-10 dakika sonra uykuya dalabildiğini, 25-30 dakikada derin uyku, 90-120 dakika içinde de çoklukla rüyaların görüldüğü uykuya erişildiğini anlattı.

Vücudun kendisini yenilemesi için 6-8 saatlik uykunun önemli olduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Derin uyku vücut direncimizin artması, bağışıklık sistemimizin güçlenmesi için gerekliyken, 'rem uykusu' daha çok bilgilerin işlemlenmesi, bilgiyi kendimize mal etme, belleği daha güçlü kullanma için gerekli. Dolayısıyla kişi hangi uykuyu eksik uyumuşsa derin uykuya yeteri kadar giremediyse veya rem uykusunu eksik uyumuşsa buna özgü klinik belirtileri yoğun olarak yaşıyor."
 
Üst